Çocuk oynadıkça hayatı öğrenir

Oyun; çocuğun bedensel ve sosyal bakımdan gelişmesi ve kişilik kazanması için sevgiden sonra gelen en önemli duygusal besindir. Sevgiden yoksun bir çocukluk gibi oyunsuz bir çocukluk da düşünülemez. Çocukların ruh ve beden sağlığı sevilmek ve oynamakla gelişerek olgunlaşır. Çocuğun oyun oynaması bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından çok önemlidir. Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri

İLYAS TÜRKMEN 05 Ekim 2017 İLYAS TÜRKMEN

Oyun; çocuğun bedensel ve sosyal bakımdan gelişmesi ve kişilik kazanması için sevgiden sonra gelen en önemli duygusal besindir.

Sevgiden yoksun bir çocukluk gibi oyunsuz bir çocukluk da düşünülemez. Çocukların ruh ve beden sağlığı sevilmek ve oynamakla gelişerek olgunlaşır.

Çocuğun oyun oynaması bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından çok önemlidir.

Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri fark edilir ve becerisi artar. Çünkü oyun çocuğun en doğal öğrenme ortamıdır. Oyun duyduklarını ve gördüklerini deneyerek pekiştirme imkanı bulduğu bir deney ortamıdır.

Çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yol oyundur. Çocuğun en önemli eğitim araçları oyuncaklarıdır.

Oyun ile insan ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, deneyim kazanma, psiko-motor gelişimi, duygusal ve sosyal gelişimi etkilediği gibi, zihin ve dil gelişimini de olumlu yönde etkiler.

Yetişkinler gözüyle oyun çocuğun eğlenmesi, oyalanması, başlarından savmak için bir uğraş olarak görülebilir. Oysa oyun, çocuk için ciddi bir iştir. Çocuk oynadıkça becerileri artar, yetenekleri gelişir. Çevresini, bilinmeyenleri tanır ve kendisi için anlaşılır duruma getirir.

Oynayan çocuk kendi küçük hayal dünyasındadır. O dünyaya kendisi egemendir. Kuralları kendisi koyar ve kendisi bozar.

Karışmaya kalkan olursa sinirlenir. Kurdukları oyunu, yerleştirdikleri oyun eşyalarını büyükler değiştirmek isteseler hemen tepki gösterirler.

Diktikleri kuleyi yanlışlıkla devirseniz yeniden yapılamazmış gibi ağlarlar. Oyun, çocuğun dili ve en etkili anlatım aracıdır. Oyun aracılığı ile üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirirler.

Oyunlarında büyükleri taklit ederler. Bebeğini sallayan, giydirip besleyen, yatağına yatırıp ninni söyleyen bir küçük kız, annesinin kendisine veya kardeşine  uyguladığı bakımı ayrıntılarıyla uygulamaktadır.

Bebeğiyle konuşurken söylediği sözlerin kendi annesinin sözlerine benzediği de gözden kaçmaz. Oyuncak bebeğini avutuşu, okşayışı ve sözleri ile kendi annesini aynen taklit eder.

Oyun çağındaki çocukların arkadaş edinmesi, ördek yavrularının suya dalar dalmaz yüzmeleri gibi doğal ve kolay bir iştir. Yeter ki çocuk, yaşıtlarıyla kaynaşabileceği ortamı bulsun. Bir araya gelen iki çocuk daha birbirinin adını öğrenmeden oynamaya başlarlar.

Ancak birlikte oynayabilmek için, oyuncakları paylaşmak, oyun kurallarını bozmamak gerekir. Başlangıçta çekişme, itişme ve bozuşma olağandır. Ama bozuşmalarıyla barışmaları bir olur.

Oyunun tadı bencilliği geriye iter. Oyunun çekiciliği üç yaşından başlayarak çocukları iş birliğine iter. Böylece oyun, çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesinde en doğal ortam olur. Oyun aracılığıyla gelişen arkadaşlık ilişkileri giderek toplu oyunlarda daha düzenli bir arkadaşlığa yol açar.

Oyun çocuğun en güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan “saldırganlık” dürtülerini boşaltmasını da sağlar.

Kendisine uygulanan cezaları oyun içinde hayalen  başkalarına uygular. Oyun gereği doktor olup iğne yaparak, polis olup suçluları yakalayarak bu saldırgan dürtülerine uygun bir çıkış yolu bulur. Yalandan ölür veya öldürür.

Çocuğun oyunlarındaki davranış biçimi aile içinde aldığı eğitimi yansıtır. Evde her istediği yapılan, bir dediği iki edilmeyen çocuk oyun içinde başlangıçta zorluk çeker. Bencil davranarak paylaşmaya yanaşmaz.

Çocuk küser, mızıkçılık eder. Zora gelince büyüklere sığınır. Bu durum özellikle ev dışında yaşıtlarıyla oynama imkanı bulamayan çocuklarda sıklıkla görülür. Oyunda hep saldırgan ve bencil davranan bir çocuk da, ana baba tutumunu oyuna aktarıyordur.

Ya da evde sindirilen, kısıtlanan bir çocuktur. Oyunda hep silik kalan, başkalarını izleyen bir çocuk da bağımlı yetiştirilmesini yansıtıyordur. Evde kazanılan olumlu veya olumsuz kişilik özellikleri oyunda uygulanarak ortaya çıkabilir.