“Can kulağı” ile dinlemek problemleri çözer…

Can Kulağı ile Dinlemek Nedir? En önemli iletişim becerilerinden biri “DİNLEME” becerisidir. Herkes dinleme becerisine sahip olduğunu düşünür ama gerçekte böyle değildir. Genellikle dinleyen kişi konuşulanları anlamaya tam olarak kendisini veremez. “Eleştirme, söz kesme, karşısındakinin sözü bitmeden cümleye girme, karşısındaki kendini tam olarak ifade edemeden yorum yapma, konuşulanı dinlemek yerine sıra kendisine gelince ne söyleyeceğini

İLYAS TÜRKMEN 19 Temmuz 2018 İLYAS TÜRKMEN

Can Kulağı ile Dinlemek Nedir?

En önemli iletişim becerilerinden biri “DİNLEME” becerisidir. Herkes dinleme becerisine sahip olduğunu düşünür ama gerçekte böyle değildir.

Genellikle dinleyen kişi konuşulanları anlamaya tam olarak kendisini veremez. “Eleştirme, söz kesme, karşısındakinin sözü bitmeden cümleye girme, karşısındaki kendini tam olarak ifade edemeden yorum yapma, konuşulanı dinlemek yerine sıra kendisine gelince ne söyleyeceğini kafasında kurma, hemen kendini savunmaya geçme” vb. yanlış dinleme kalıpları sergiler. Eskilerin deyişiyle  “can kulağıyla  dinlemek…”  bir beceridir.

Üstelik dinlemek göründüğü kadar pasif bir fiil de değildir. Günümüzde  aktif ve anlamak için dinleme becerisi  olarak adlandırılan süreç, etkili iletişimin temel bir becerisi olarak kabul edilmektedir.

Aktif Dinleme İçin Şunlara Dikkat Edilmelidir…

* Öncelikle dinlerken yargılama, eleştirme gibi bir huyunuz varsa bundan vazgeçin.

* Karşınızdakinin yaşadıklarını daha iyi anlamaya; ne hissettiğini, ne tür duygular içinde olduğunu tıpkı onun gibi hissetmeye çalışın.

* Karşınızdaki kişiyi, anlatmak istediğini tam olarak doya doya anlatabilmesi için cesaretlendirin. Ancak bu şekilde rahatlayabilir ve anlattıklarının ışığında kendisini değerlendirebilir. Bunun için en iyi yol sessiz kalmayı becerebilmektir. Bunun yanı sıra “baş sallama” veya “hı hı” vb. ünlemler yoluyla da “seni dinliyorum.” mesajları verilebilir. Bu, anlatanın kendini rahat hissetmesini ve böylece daha kolay açılabilmesini sağlar.

* Karşınızdaki kişinin “ne söylemeye çalıştığını anlamaya” gayret edin. Doğru anladığınızdan emin olabilmek için karşınızdaki kişinin söylediklerini netleştirin. Yani ona sorular sorarak anlattıklarını açabilmesini ve konu hakkında ayrıntılı düşünebilmesini sağlayın. Örneğin “Sen ona nazikçe yaklaştığın halde o sana kaba bir cevap mı verdi? Peki sen bu durumda ne yaptın?” vb.

* Karşınızdaki kişinin ne söylemek istediği üzerinde düşünüp bu sefer siz kendi cümlelerinizle bir kez daha ifade edin. Örneğin “Yani sen onunla barışmak için pek çok yol denedin ama yine de reddedildiğini hissettin.”

* Anlatılanların altında yatan duyguyu anlamaya çalışın. Onun duygularını anladığınızı belli etmek için ondan aldığınız mesajları ona yansıtın. Örneğin “Seni çok kaygılı görüyorum, sahip olduğun hangi durum ve özellikler daha iyi hissetmeni sağlar?”

* Sonuç olarak çıkarttığınız ana fikri özetleyin. Örneğin “Sonuçta hiç beklemediğin bir kişiden böyle bir tepki görmüş olmak seni üzmüş anlaşılan.”
* Sizinle paylaştıkları ve anlatma gayreti için ona teşekkür edin.

Önceleri bu adımları takip etmek zor veya karışık gelse de aile üyelerinizden birisi üzerindeki ilk denemenizde elde ettiğiniz sonuç sizi yeterince motive edecektir.

Ayrıca anlatan kişinin yüzüne bakarak dinlemek, o sırada başka bir işle meşgul olmamak ve öncelikle kişinin ve olayın pozitif özelliklerine vurgu yapmak dikkat edilmesi gereken hususlardır.

Bu şekilde birisini dinlediğiniz zaman kişinin kendisini açıkça ifade edip rahatlamasına yardımcı olunabilir.  Böylece sorununu dile getirebilmiş olmanın huzuruyla çözümlerini de daha kolay bulmasına, çözüm üzerinde düşünebilmesine katkı sağlamış olunur.

Ailenizle İletişiminiz Olumsuz mu? Olumlu mu?

Aile içindeki iletişimin varlığından ziyade kalitesi önem taşır. Aile içinde sürekli olumsuz ve çatışmalı bir iletişimin olması, bireyleri yıpratır, hatta çeşitli sağlık sorunlarına bile neden olabilir. Bu sebeple aile üyelerinin, aralarındaki iletişimin olumlu içerikli olmasına özen göstermeleri gerekir.

Aile üyeleri aralarındaki iletişimi olumlu yönde geliştirebilmek için şunlara dikkat etmelidirler:

* Aile üyelerinize karşı ilgili olun. Onların hatırlarını sorun, onlarla dertleşin, ortak paylaşımlar için vesileler bulun.

* Aile üyelerinizin anlattıklarını can kulağıyla dinlemeyi öğrenin.

* Aile üyelerinizin duygularına karşı hassas olun. Onlarla iletişiminizde “Onun yerinde ben olsaydım…” diye düşünmeyi unutmayın.

* Sabırlı ve sakin olun. Hemen hükme varmaya çalışıp acele yorumlar yapmaktan, yanlış kararlar vermekten kaçının.

* Sürekli eleştiren, suçlayan, ters cevaplar veren, kalp kıran birisi olmaktan kaçının. Anlayışlı ve olgun olmaya gayret edin.

İyi İletişim Mutluluk Getirir…

Eşlerin birbirleri ile konuşabilmeleri ve birbirini dinleyebilmeleri evlilikteki mutluluk ve huzur için çok önemlidir. Evliliğin ilerleyen sürecinde, eşler birlikteliklerinden neler beklediklerini, taleplerini, eleştirilerini ve sorunlarını konuşabilmeli. Çözüme ancak konuşarak ve dinleyerek ulaşabilirsiniz.

Sizin için önemli olan her konuyu ses tonunuzu ve beden dilinizi kullanarak etkili bir şekilde KONUŞUN. Eşiniz için önemli olanları dikkatlice  kalp kulağı ile DİNLEYİN. Böylece eşler birbirinin kurallarını öğrenmiş, çocukların bakım ve egitimi, maddi sorunlar, gelecek planları hakkında düşüncelerini açıkça ortaya koymuş ve bilmiş olacaktır.

Kıssadan Hisse… 

Bir düşünür öğrencileri ile gezinirken birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz.” deyince ermiş “Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? 

Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısılda şırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.

Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra düşünür öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.

Evet, Hz. Mevlâna da ne diyor:
“Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır, antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz.
Bağıran düşünemez, düşünmeyen kavga eder…”