İçim(iz)deki Vahşet

Korkutuyor beni. Tek tesellim, umudum bunun sadece bende olması. Veya yeterince farkındalıkla herşeye rağmen bu duygum(uz)a dur diyenlerin varlığı. Çok fazlaca ön planda görünmeseler de… Veya onları görmek istemesem/istemesek de.

SEDAT İLHAN 10 Mart 2024 YAZARLAR

Lanetlediğimiz, insanlık dışı olarak nitelediğimiz o eylemleri yapanlar… Sanıyorsak ki, uzaydan geldiler, insafsızlar, vicdansızlar, duygusuzlar… Aldanıyoruz. Çünkü onlar da senin, benim, bizim gibiler. Masumane girilen yolda, şartlar olgunlaştığında herşey mümkün.

Böyle düşünmek zorunda hissediyorum, kendim için. İçimdeki vahşetle yüzleşebilmek, nerelere uzanabileceğini, sonuçlarının neler olabileceğini görerek durdurabilmek için. Çünkü başkalarını nitelemeye başladığımızda kendimizi unutuyoruz, problemlerimizi, açmazlarımızı, bencilliğimizi…

Belirli bir yaşın üstündekilere kaç kardeş olduklarını sorduğumuzda, alacağımız cevap genelde minimum 5 olacaktır. Aksi bizi şaşırtır. Ama şimdilerde 3 sayısını bile zor duyuyoruz. Doğru veya yanlış, insanlığın geldiği nokta bu. Üretim kolay. Artık nüfusa ihtiyaç hissedilmiyor. Tüketim için kaynaklar yeterli değil. Bazıları çok fazlaca sahip olsa bile…

Komplo teorileri veya görünen köylerin tasvirleri, tanımları… Birşeylerin olacağı kesin. Özellikle de bencilliğimiz gölgemizden daha uzun ise. İyilik adına yaptıklarımızda bile egomuz selam durmakta iken. Tevazu, bilgelik ütopyalarımıza hapsolmuşken. Anlama gayretinden uzak, korunma refleksimizle.

Geçenlerde dostumla bir restauranta gittik. Heryer profesyonellik veya görgüsüzlük kokuyordu. Algı bana ait. Bir kadın garson, arkadan başka gelecek olup olmadığından emin olmak için sordu. Ve bize, belki on tane boş iki kişilik masadan herhangi birisini gösterdi. Özgürlüğüm? Birer çorba sipariş etmek istedik. Yok, dedi ve diğer çorbaları saymaya başladı. Sık boğaz edildiğimi hissettim. Menüde var, dedim. Bugün bir nedenle kalmadı ise özür dilemelisin. Bizimle ilgilenmek üzere başkasını göndereceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı.

Haklı veya haksız. Böyle bir olay yaşanmayabilirdi. Belki daha da acısı, o kadının Suriyeli olabileceğini düşünmem…

Akşamın devamında bir Afrikalının lüks denilebilecek bir aracı sürdüğünü gördüm. Garipsedim, kızdım. Nedendir acaba, ırkçılık mı yoksa agresif sürüş mü beni rahatsız eden? Belki de anavatanında bulunan milyonlarca aç insan için çok önemli şeyler yapmakta…

Devasa dünya firmalarının binlerce elemanına yol verdiğini duyuyorum. Belki diğer ülkelerde daha ucuza buluyor işciliği veya ihtiyaç duymuyor artık. Geliyor gelmekte olan. Üzerime konduramıyorum. Hayallerimden vazgeçmiyorum hala, henüz. Bir umuttur yaşamak…

Huzurevleri(!). Bir sosyal medya paylaşımında oralarda yaşayanlar kast edilerek „Ötenazinin yasak olduğunu sanıyordum“ yazılmış. Bir dostuma gösterdim bunu. Resimde bulunan sanatçının kişiliğiyle, yaşantısıyla değerlendirme yaptı, üzerine alınmadan. Vazife veya muhtemel son?..

Huzurevleri veya ötenazi… Film senaryoları ile beynimize kazınan gerçekliğimiz. Veya içimizdeki vahşetin arayıp bulduğu çürük dayanaklar. Yaşama şansı kalmadığı düşünülenlerin arkadaşlarınca katledilmesi.

İsteyen yönüyle bakıldığında ötenazi, masum bile görülebilir. Topluma bakan yönü ile ise yaşanabilecek büyük felaketlerin habercisi.

Videolar seyrediyorum sosyal medyada. Bir hayvan, insan eliyle ölümün kenarından alınıp tedavi ediliyor. Değer mi diyor içimdeki vahşet. Onun yeniden yaşam sevincine kavuştuğunu görüyorum. Değiyormuş diyor insanlığım…

Yüksek bir ses, bir haykırış çığ oluşturabiliyor. Kimin bağırdığının ne önemi var ki veya neden… Suçlu bulmak kolay, suçtan nefret etmek, cezalandırmak. Oysa en ufak bir duygu ile bile olsa birilerini dışlamalarımızın, değersiz hissettirmelerimizin sonucunu yaşıyor olabiliriz…

ÖNE ÇIKANLAR