Hz. Ali ve Gönüllerdeki Putlar

İlgili bütün kaynaklarda yer alan kesin bir bilgidir; Hz. Ali Kâbe de doğan ilk ve tek insandır ve yine Kâbe’deki putları kıran insandır. Zahiri anlamların ötesinden daha çok batıni anlamları olan iki önemli olaydır bu. Günümüze -ve aslında her çağa- mesaj içeren bu iki olayı inanç gerçekliğimiz doğrultusunda değerlendirmek gerekiyor. Evet, Hz. Ali Kâbe de

REMZİ KAPTAN 23 Mart 2020 YAZARLAR

İlgili bütün kaynaklarda yer alan kesin bir bilgidir; Hz. Ali Kâbe de doğan ilk ve tek insandır ve yine Kâbe’deki putları kıran insandır. Zahiri anlamların ötesinden daha çok batıni anlamları olan iki önemli olaydır bu.

Günümüze -ve aslında her çağa- mesaj içeren bu iki olayı inanç gerçekliğimiz doğrultusunda değerlendirmek gerekiyor. Evet, Hz. Ali Kâbe de doğan ilk ve tek insandır.

Neden Kabe?

Kabe Allah’ın evi değil midir?

Kabe, Adem peygamberin inşasına başladığı İbrahim peygamber ile oğlu İsmail’in dahada bir yükselttiği yapı değil midir?

Batıni anlamıyla Kâbe insanın gönlü değil midir?

Hz. Ali gibi batıni olarak ilk nurdan beri, daha cümle varlık yaratılmadan var olanın zahiri olarak Kâbe de doğmuş olması en uygun olan değil midir?

Yine Kâbe insanın gönlüyse ve insanın gönlünün nur ile dolması gerekiyorsa Hz. Ali gibi nur olanında gönüllere doğması demektir Kâbe de doğuş. Diğer yandan Hz. Ali, Peygamber ile beraber Kâbe’deki putları kırması gönüllerdeki putların kırılmasıdır. Evet, Hz. Ali Kâbe de doğmuştur ve yine oradaki putları kırmıştır.

Gönüllerimiz Kâbe ise burada hangi putlar var?

Her birimiz bireysel olarak neyi put haline getirdik, neye tapar olduk, neyi kutsuyoruz?

Tıpkı zahiri olarak Kâbe’nin içinde ve çevresindeki sayısız put gibi bizlerinde gönlünde kaç tane putumuz var?

Kâbe’nin putlarının nasıl kırılması gerekiyorsa, onların nasıl bir yararı yoksa; bizlerinde kendi gönüllerimizdeki putları Hz. Ali misali kırmamız gerekiyor.

Yaşamımız anlamlansın, değerli hale gelsin istiyorsak, dolu dolu ve verimli bir hayatımız olsun istiyorsak; putlarımızı kırmalıyız ve sarsılmaz, değişmez gerçeğe yönelmeliyiz.

Hangimizin gönül Kâbe’sinde Hakk ve hakikat yerine maddiyat, şehvet, şöhret, bencillik, saltanat, iktidar putu yok ki?

Hangimiz Hakk yerine bizi kurtuluşa götüreceğine inandığı maddiyata tapmıyoruz ki?

Evet, kimimiz maddiyat ve şöhret, kimimiz iktidar ve saltanat putuna tapıyoruz. Onları esas alıyoruz, onlarla yaşamımıza yön vermeye çalışıyoruz. Nasılda beyhude bir çaba bu! Bir yerden başlamak gerek putlarımızı kırmaya, gönül Kâbe’mizi layık olduğu nur ile doldurmaya.

Hiçbir putun bize bir faydası yok. O mutlak son geldiğinde emin olun taptıklarımızın ne kadarda boş ve değersiz olduklarını anlayacağız.

O vakit iş işten geçmiş olacak. İş işten geçmeden, ölmeden önce ölelim. Gönül Kâbe’mizi putlardan arındıralım ve onu Hakk’ın nuru ile dolduralım. Bunu da ancak paylaşarak, dayanışma göstererek, ihtiyacı olana destekte bulunarak yapabiliriz. Put olarak taptığımız dünya malının bize bir faydası yok. Onu biriktirmek yerine ihtiyacı olanla paylaşarak putlarımızı kırabiliriz.

Hz. Ali’den bize ulaşan batıni olarak budur.