Soru : Çocukluğunda en güzel oyuncakları aldım. Büyüdü parmağıyla gösterip istediği elbiseler onun oldu. Ayakkabının en markalısını benim oğlum giydi. Henüz yirmili yaşlara geldiğinde spor arabasını altına çektim. O henüz iş sahibi bile olmadan evlerini de almıştım. Okuttum inşaat mühendisi yaptım. Kısacası yemedim yedirdim, içmedim içirdim. Şimdi yetmiş yaşıma geldim .. Elden ayaktan düştüm.. Yıllardır
Soru :
Çocukluğunda en güzel oyuncakları aldım. Büyüdü parmağıyla gösterip istediği elbiseler onun oldu. Ayakkabının en markalısını benim oğlum giydi. Henüz yirmili yaşlara geldiğinde spor arabasını altına çektim. O henüz iş sahibi bile olmadan evlerini de almıştım. Okuttum inşaat mühendisi yaptım. Kısacası yemedim yedirdim, içmedim içirdim. Şimdi yetmiş yaşıma geldim .. Elden ayaktan düştüm.. Yıllardır bir dediğini iki etmediğim evladım ve eşi yani gelinim beni yaşlılar evine çıkardılar. Bu mu olmalıydı? Neden benim evladım böyle oldu? Ben çocuğuma iyilik yaptığımı zannederken vefa bilmez bir çocuk mu yetiştirdim? Ben nerde yanlış yaptım, bu evladı eğitirken ?
Cevap :
Çocuk -ebeveyn ilişkilerinde; vefasızlık, ilgisizlik, anne- babası yaşlandıklarında en ihtiyacı olduğu zamanlarda onları yalnızlığa terk etme.. Gibi durumlar aslında temelde anne babaların çocuklarına yanlış eğitim ve terbiye metodları uygulamasının ya da ihmalin bir sonucudur. Ebeveynle çocuk arasında kurulan ilişki şekli bu sürecin nasıl gelişeceğini belirler. Eğer anne-babayla evlatları arasında maddiyata, paraya, güce dayalı bir ilişki türü kurulmuşsa bu ilişki sağlıklı bir bağ ve ilişki değildir… Medyada nerdeyse hergün haber yapılan, ebeveynlerinden çok büyük devasa miraslar devralıp baba ve annelerinin yüzüne bakmayan zengin gençlerin durumu bu tespitimi doğrular.
Çocuk maddi beklentileri kesintiye uğrarsa ebeveyniyle ilişkisini de sonlandırır, bundan zerre miktar vicdan azabı duymaz. Çünkü ihmal edilen çocuğun duygulari az gelişmiştir.
Çocukla baba arasında ” İlgiye” ve “Sevgi”ye dayalı, manevi bir bağ kurulmuş olsaydı bu ilişki ve bağ ölüm anına kadar devam edecekti. Çünkü iki insanı birbirine bağlayan temel duygular sevgi ve ilgi duygularıdır. Evladına ilgi gösteren bir ebeveyn mutlaka kendi yaşlılığında da evladından ilgi görecektir. Bu sebep ve sonuç ilişkisidir.. Ve eğer elbette extrem durumlar ortaya çıkmazsa..
– Çocuklarla maddi değil manevi bağlar kurun. Çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılar manevi ihtiyaçlarını ıskalarsanız evladınızla maddi bir bağ kurmuşsunuz demektir. Çocuğun maddi unsurlara da ihtiyacı vardır fakat asıl ihtiyacı babasının aldığı oyuncaklar, eşyalardan daha çok babanın kendisidir, ilgisidir, sevgisidir, onunla birlikte nitelikli zaman geçirmesidir. Baba bu ilgiyi ve manevi ihtiyaçları karşılamadığında geçici olarak mutluluk oyunları oynayan çocuk kemal yaşlara geldiğinde ebeveynine karşı soğukluk hisseder. Onun isteklerine kolaylıkla kulak tıkayabilir. Çünkü ruhundaki sevilmeme duygusunun acısını hep hisseder ve bunun sorumlusu olarak da ebeveyni görür.
– Çocukların zihin eğitiminin yanısıra ruh terbiyeside ihmal edilmemeli. En güzel okullarda okuyup, yüksel tahsil yapmış evlatları olan anne babalarda çocuklarından dert yanarlar… Aslında bu yakınmanın sebebi çocuklara ruh terbiyesi verilmemesinden kaynaklanır. Okutup İnşaat mühendisi bir evlat yetiştirebilirsiniz. Fakat bu evladınız malzemeden çalıp çürük binalar yapıyorsa ruh terbiyesini yarım bırakmışsınız demektir. Başkalarının depremlerde ölmesine acımayan bir inşaat mühendisi evlat size de acımayacaktır.
– Eğitim mi terbiye mi? Atom bombasını yapan ve bunu kullanan insanlar son derece zeki insanlardı. Yani çok iyi eğitim aldılar. Fakat terbiye ve etik değerlerden mahrum oldukları için milyonlarca insanın ölümüne neden oldular. Çocuklarımızın eğitimine, öğretimine verdiğimiz önemi terbiyesine ve ahlakına da harcarsak ahir ömrümüzde torunlarımızdan ayrı bir hicranı yaşamak zorunda kalmayız.
– Çocukların nefislerini, isteklerini , arzularını değil kalplerini, zihinlerini, ruhlarını doyurmaya odaklanmalıyız. Her istediği alınan değil, ihtiyaç analizi yaptıktan sonra ihtiyaç olan eşya ya da oyuncakları almak esası unutulmamalı. Her ihtiyaç olan da hemen alınmamalı.. Yeri ve zamanı da uygun olup olmadığına da bakmak gerek. Her ağlanılan şeyin alınması arzu ve nefisleri doyurmaya yöneliktir. Bu da doyumsuz çocuklar yetiştirmemize neden olur. Bu tipler elbette vefa kavramından da kendisinden de habersizdirler. Kalplerin ilgiyle, sevgiyle ve manevi kaynaklarımızdan süzülen iksirlerle beslenmesi vefalı bir nesil yetiştirmemizin önünü açacaktır.
– Almancada bir söz var: Ne yiyorsanız , o’sunuz. Çocuklarınızın beslenmesine , içmesine, yemesine, oranına dikkat etmelisiniz. Onların zihin ve kalplerini bozacak besinlerden uzak tutun.
Unutmayın ! Yedikleriniz gibi davranırsınız. Sağlıklı beslenmeden asla ödün vermeyin..Ailecek..
Suçlu Ebeveyn mi Çocuk mu ? Dikenlerle dolu bir bahçeye girdiğinizde bahçedeki dikenlere fırça atmanız komiktir. Kime kızacaksınız ? O bahçeyle ilgilenen bahçıvana kızacaksınız. O bahçeyle ilgilenen bahçıvan önce annedir , babadır sonra da öğretmendir ve diğer sosyal çevre unsurlaridir.
Son sözler : Ne ekerseniz onu biçersiniz.. Armut dibine düşer.. Çocuklar anne babalarının ayak izlerini takip ederler.
Vesselam…