Hediyeleşmek

Birkaç gün önce yaşadığım iki derin duygumun etkisi yavaş yavaş azalmakta. Beklememek ve vermek… Oysa sürekli söylemlerimde dile getirir dururdum bunları. Neden bu kadar sarsıldım acaba?

SEDAT İLHAN 31 Mart 2024 YAZARLAR

Belki içimde bulduğumu sandığım, dünyalara sığdıramadığım özenerjimin en ufak bir terslikle yok oluvermesidir beni şok eden. Belki de dostlarımın, dost bildiklerimin masumane refleksleri. Güvercinleri yakalamak üzere sessizce yaklaşan bir çocuk misali, Deterjanlı suya daldırılan cubuğa üflenerek oluşturulan baloncuklar… En gaddar yürekleri bile yumuşatan safiyane koşuşturmalar. Herhangi bir şey ile her ortamda oynayabilir onlar, mutlu olabilirler. Soğuk, sıcak, kar, kış, yaz, yağmur, çamur…

Çocukları kıskanıyor muyum yoksa, uçurtmaları vurmak mıdır niyetim? Veya ne çocuk kalabilmişim ne de onların mutluluğunu yaşayabilecek kadar büyüyebilmişim mi demeli…

Yakın bir zamanda tanıştığım bir dostum. Pozitif şeyler duymaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. İnandığımı onun üzerinde dener gibiyim. İnanıyorsan yapabilirsin, diyorum ona. İnandıklarını yapabilecek enerjiye sahipsin. Harekete geçmek üzere dışarıdan herhangi bir yardım beklememelisin. Yapamazsın diyenler sadece kendi realitelerini söylerler…

Bilge gibi konuşmuşum, Ona yardım ettiğimi sanmışım, güç verdiğimi. Yüzleştim. Bir süreliğine görüşemeyeceğiz. Kendimi yapayalnız hissediyorum, milyonların içinde, cıscıplak…

Diğer bir dostuma hediye vermek istedim. Ret etti. Kendisince haklı nedenleri var, kesinlikle. Tercihlerine saygı göstermek zorundayım, aksi tartışılamaz bile. Ama resmen çöktüm. Çünkü anlaştığımızı sanmıştım.

Her düşüncemi onunla paylaşmakta idim. Birlikte yaşadığımızın farkındalığı, sevgi, saygı, anlamak-anlaşılmak ihtiyacımız… Arada bazı sürtüşmelerimiz olmadı değil. Kendime göre açıklamıştım. Hemen, kısa bir süre içinde fikrini değiştirmesi çok kolay olmasa bile en azından benim hassasiyetime dikkat etmesini beklerdim. Verdiğim tepkiye o da şaşırdı. Kültür, dedi, karakter, çocukluğuma da inerdi müsaade etsem, ortam bulsa. Yapmadığı bir şey değil.

Gülüp geçebilirdim. Böylece sonraki adımda çok daha güçlü olabilirdim. Aslında hayallerimi gerçeklemek üzere bunu yapmak zorundayım da. Ama yapamadım.

Konu aslında tamamen ortada. İkimiz de özeliz. Kendimize özel, her insan gibi. Hassasiyetlerimiz var. Birlikte hareket ederken bir taraf yönetemediğinde yaşanması en doğal olan şeydir bu. Beni kırdığına o da üzülmüştür, buna inanırım. Ama anladığını sanmıyorum.

Çünkü ben anlamıyorum.

Hissiyatımın dayandığı başlıca iki temel olabilir. Dostumun neyi kullanmak isteyeceğini bilememek benim hatamdır. Anlayışsızlığım belki de, kendi düşünce sistemimi, tercihlerimi empoze etmekliğim, kabul edilmemesini düşünememekliğim… Herkesin içinde yaşattığı çocukluk yanını görememekliğim, kendim için tolerans beklerken başkalarına bu toleransı verememekliğim.

Oysa hayat kolay olmalı, akışına yaşanmalı, derdim ben. Ne kadar büyük bir sözmüş bu. Sınırlarını çizemiyorum şimdi. İç dünyamdaki fırtınalarımı bir kenara bıraktığımda bu dostum benim idolüm bile olabilir. Ama onları sadece ben biliyorum. Söylemiş, yazmış dahi olsam, hiçbir kimsenin bunları bilmesi mümkün değil. Benim, diğerlerini bilemediğim gibi.

Hayat kolay olmalı. Bunu önce kendim başarmalıyım. Zaten sadece kendim için yapabilirim.

Herne olursa olsun, masumane hassasiyetlerimiz, sevgimizin, merhametimizin, fedakarlığımızın ete kemiğe bürünmüş hali hediyelerimiz, iyi niyetlerimiz, selamlarımız karşılıksız kalabiliyor ne yazık ki, ayrışma nedeni olabiliyor. İnsanlık hep mi böyleydi, yoksa?..