Sokakta üçüncü gün. Daha doğrusu altı gün sürecek olan üçüncü dönem. Araya yılbaşı girdi, seçim, kış mevsimi.
Gerçekten bunlar birer mazeret olabilir mi? Yoksa girdiğim yoldan geri dönüş için bir sebeb midir aradığım? Göreceğiz. Aslında insanların zorlanacağını biliyordum ama yine de gündemi belirleyen ben olmak istemedim. En genel soru ile çıktım sokağa. Hayatın anlamı nedir? Çok düşündüler. Bir türlü cevap veremediler. Yoksa hiç aklımıza gelmiyor mu? Neden yaşıyoruz biz? Oysa her şeyi biliyoruz. Her konuda doğru veya yanlış bir fikrimiz var. Genelde böyle. Tek neden bu olmayabilir tabii ki. Sokakta olmak…
Tanımadığımız birisi ile konuşmak. Böyle bir durumda en doğru cevabı vermek ister insan. Gerçekten cevabı ne olabilir sizce? Tek midir veya? Ya verdiğimiz cevaba yeni sorular gelirse? Veya hayatın anlamı budur, dediğimiz o kavramı tüm anlarımıza uygulayabildik mi? Tüm kararlarımıza, duygularımıza, dualarımıza, gayretlerimize… Gelmiş geçmiş tüm insanlar için de geçerli midir bulduğumuz anlam. Sadece insanlar da değil, gerektiğince, mümkün olduğunca tüm hayvanlar, bitkiler, taş, toprak… Rüzgara da sormalı, yağmura, güneşe. Tasdik ederler mi bizi? Evet, biz bu nedenle ölüme, doğuma, yenilenmeye ebelik ederiz, derler mi? Ölüm? Yaşamın gayesi ölüme nasıl bir cevap olabilir?
Kapsamı daralttığımda daha rahat konuşur insanlar. Umuyorum. Ancak büyük bir problemim var. Hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Mücadele mi yoksa yardımlaşma mı? Sevgi, başarı, adalet, mutluluk… Mutlaka üzerinde konuşulması gereken en temel konular. Ama hayatın anlamı hangisi olabilir? Öğrenmeliyiz.
İlk sokağa çıktığımda saygı diyesim vardı. Ancak olamaz. Saygı çok önemli bir kavramdır, kesinlikle. İnsanlığın realitelerinden birisidir. Üzerinde uzlaşabildiğimiz en temel konu. Her ne yapıyor olursak olalım saygı bekleriz. Gösterir miyiz? Bunu muhataplarımıza sormalı. Başkaca bir çözüm yok. Çünkü onlar evet demeden mutlu mesut yaşamamız mümkün olmayacak.
Hayatın anlamı öğrenmek olmalı. Saygı da öğrendiğimiz, öğrenmek zorunda olduğumuz bir tavırdır zaten.
Öğrenmek… Neyi, nasıl, neden, ne kadar? Bilgiye erişimin çok kolay olduğu şu dönemde yine öğrenmeye ihtiyaç duyulmalı mı? Herhangi bir konuda birkaç dakikalık araştırma sonucu elde ediverdiğimiz bilgiler o kadar çok ve farklı ki, hangisini tercih edebileceğimiz de problem. Belki de öncelikle öğrenmeyi öğrenmeli.
Veya öğrendikçe hayatımızda nasıl bir değişim bekliyoruz? Cehaletin hafifliği mi yoksa bilmenin ağırlığı mı daha fazla mutluluk verebilir? Mutluluk nedir? Amaç mıdır yoksa araç mıdır? Her ne yapıyorsak yapalım, en temel motivasyonumuzla elde etmeye çalıştığımız o şey, ulaşabilmek için yeri geldiğince herşeyimizi feda ediverdiğimiz o hedef ne ola ki? Ya oraya vardığımızda yetinecek miyiz, emin miyiz bundan?
Sadece okuyarak öğrenebilir miyiz? Kitaplar neleri yazar? Olması gerekenleri mi yoksa olanları mı? Peki gerçek nedir? Haklı olsak yetmiyor mu? Haksız olabilir miyiz? Ne kadar önemlidir bu sorunun cevabı? Hepimiz için, hep birlikte mutlu mesut yaşamak üzere herşeye rağmen kim, ne yapmalı? Öğrenmeliyim, ihtiyaç duyan herkesle birlikte…
Öğrenmenin sonu yok mudur? Yeterince öğrendiğimizi nasıl anlayabiliriz? Öğrendim, dediğimizde hayatın içinde bizi bekleyen şey ne olacak? Bilmiyor muyuz? Yaşadığımız iletişim kazaların veya problemlerin en temel nedeni bilmemek midir?
Sorular, sorular, sorular… Ne kadar da çok şey var öğrenilecek. Oysa birşeyler bildiğimi sanmakta idim. Zor olan tarafı ise herkes kendisi için bulacak cevaplarını, kendi gayretleri, deneyimleri ile.