Evlilikteki en büyük yanlış…

Evlilikteki en büyük yanlış…

Evlilik hayatındaki en büyük yanlışlardan biri; eşler birbirini kendisinin bir parçası olmasını, kendi gibi düşünmesini, kendi gibi davranmasını ve her dediğine “EVET” demesini istemeleridir. Daha doğrusu eşinin kendisinin bir kopyası olması için diretmesidir. Halbuki bu istek yaratılışa zıttır. Bir elma armuda, bir armut elmaya dönüştürülemez. Dönüştürülse bile özelliklerini kaybeder ve yeni bir tür ortaya çıkar.

İLYAS TÜRKMEN 04 Aralık 2018 İLYAS TÜRKMEN

Evlilik hayatındaki en büyük yanlışlardan biri; eşler birbirini kendisinin bir parçası olmasını, kendi gibi düşünmesini, kendi gibi davranmasını ve her dediğine “EVET” demesini istemeleridir.

Daha doğrusu eşinin kendisinin bir kopyası olması için diretmesidir. Halbuki bu istek yaratılışa zıttır. Bir elma armuda, bir armut elmaya dönüştürülemez. Dönüştürülse bile özelliklerini kaybeder ve yeni bir tür ortaya çıkar.

Çeşitli meyveler aynı meyve tabağında türünün özelliklerini koruyarak yan yana gelerek farklı bir güzellik ve çeşitlilik oluşturabilirler. Unutulmamalıdır ki; farklılıklar zenginliklerimizdir…

Farklılıklar Zenginliktir…

Eşinizin sizinle evleninceye kadar farklı bir ailede büyüdüğünden dolayı kendine özgü alışkanlıkları ve tecrübeleri olduğunu asla unutmayın. Birinin diğerini değiştirmeye çalışması, anlamsız bir çabadan ibarettir. Farklılıkların kabul ve saygı gördüğü bir beraberlik uyum içinde yürür.

Eşler arasındaki fikir ayrılıkları rahatsız edici değildir. Hatta eşinizi daha iyi anlamanız için size imkan verir. Eşinizi dikkatli bir şekilde dinleyin ve tam olarak ne anlatmak istiyor bunu anlamaya çalışın.

Asla birbirinize kin tutmayın. Geceleri yatak odasında birlikte uyuyacağınızı ve aynı evin içinde yine baş başa olacağınızı aklınızdan çıkarmayın.

Farklı sosyal ve kültürel bir geçmişinize ait önemli günler, bayramlar, adet ve gelenekleriniz hakkındaki beklentilerinizi açıkça belirtin. Kendiniz için önem taşıyan detayları mutlaka uygun bir dille ifade edin, eşinizle ilgili olanları da mutlaka öğrenin.

İkinizi ilgilendiren herhangi bir konuda cümleye “SEN” kelimesi ile başlamanız eşiniz tarafından saldırgan bir tutum gibi algılanabilir. Mümkün olduğunca “BEN DİLİ”ni kullanmaya çalışın. Ben dili ile rahatsız olduğunuz davranışı ve bununla ilgili duygu ve düşüncelerinizi ifade etmiş olursunuz.

Bir konuda uyumsuzluğa düştüğünüzde bunu kişisel bir saldırı olarak görmeyin. Bir konuyu tartışırken, geçmişte yapılan kusur ve hataları tekrar tekrar gündeme getirmeyin

Eşler Her Konuda Aynı Düşünmek Zorunda mı?

Eşlerin her konuda aynı fikirde olmaları beklenemez. Ancak aralarındaki her ayrılığın sürekli çatışmayla sonlanması da oldukça yorucu ve yıpratıcıdır. Eşler arasında temelde bir ortak görüş için uzlaşma kültürü hakim olunca, çatışmalar daha kolay çözümlebilir.

Olumlu iletişim ve etkileşim yıllar içinde gelişmektedir. Bununla birlikte, eşler arasında aile bütçesi, yatırım, yeni bir yere yerleşme, eğlence, hobiler,  boş zamanı değerlendirme, çocukların bakımı, çocukların okul hayatı, çocukların meslek ve eş seçimi, yakın akraba ilişkileri, ev hayatı gibi benzer konularda ortak bir bakış açısı ve anlayışın da gelişmesi beklenir. Eşlerin temel bir ortak görüşe sahip olmaları için olumlu iletişim, anlayış ve uzlaşma göstermeye istekli olmaları ve gayret etmeleri gerekir.

Farklılıklar Mutluluk Sebebi Olabilir mi?

Eşinizin ayrı bir düşünce yapısına sahip olduğunu bilme ve bunu tolere etmede yaşanan zorluk çatışmaların büyük sorun haline gelmesine neden olabilir.

Farklı aile yapılarından geliyor olmanız, farklı yetiştirilme tutumları ile büyümeniz, farklı duygusallığa sahip olmanız, istek ve ihtiyaçlarınızın birbirinizinkinden farklı olması veya sevgi isteğinizi dile getirme ya da sevgi gösterme şeklinizin farklı olması iki kişinin birbirinden ayrılan yönleri olduğunu gösterir.

Bu farklıkların aslında bozucu bir etken olarak değil de yapıcı olduklarını görebilmek yani eşinizin de “ayrı bir birey, ayrı bir düşün ve duygusallığa” sahip olduğunu bilmek yararlı olacaktır. Unutulmamalıdır ki “zevkler ve renkler” tartışılmaz, ancak saygı duyulur.

Benzer şeyleri düşünmek veya hissetmek yani bir anlamıyla birbirinize benzemek, belki de evlilik ilişkilerinde monotonluğu da beraberinde getirecektir. Evlilik ilişkilerinde hiç çatışma olmaması da aslında düşünülmesi gereken bir durumdur.

Çünkü çatışmanın yokluğu eşlerden birinin kendi isteklerini dile getirmediği, ilişkinin devam edebilmesi adına fedakarlık yaptığı, kendi bireyselliğini ortaya koyamadığı anlamlarını da taşıyabilir. Bu şekilde kendini ifade edemeyen eşlerin evliliği mutluluk getirmez.

Eşlik mi? Katlanmak mı?

Eşler birbirlerinin farklılıklarını çoğu zaman kendilerinin katlanmaları gereken bir özellik gibi görür.  Böyle bir bakış açısının sonucu olarak ta, eşler birbirleri için eşlik edilen bir eşten katlanılması gereken bir yabancıya dönüşürler.

“Eş” kelimesi “eşlik etme” kelimesinin kökenini oluşturur. Bu açıdan, bir eş, eşlik ettiği sürece eş olma görevini yerine getirir. Bu sadece fiziksel olarak eşlik etme hali değildir. Aynı zamanda duygusal eşlik etme halidir.

Tam bu nokta da benzer şeyler karşısında ortaya çıkan farklı duygular, düşünceler ve davranışlar bu eşlik etme durumuna zarar veriyormuş gibi durabilir.  Oysaki eşlik etme benzer durumlar karşısında aynı şeyleri yaşamak değildir. Eşlik eden bir eş olmak bir diğer eşle ortaya çıkan çatışma sırasında karşısındakinin ne hissettiğini anlama çabasıdır.

Eşler böyle deneyimleri daha önce yaşamadığı bir deneyimi yaşama ve belki de yeni bir şey öğrenme veya hayatın farklı bir yönünü fark etme, temas etme fırsatı olarak görebilirler.

Böylece eşlik etmenin gerçek anlamı olan “yol arkadaşlığı” hem öğreticiliğiyle hem de heyecanıyla tekrar ortaya çıkar. Bu deneyimle de, yanınızda katlanmaya çalıştığınız bir yabancıdan daha çok, eşlik ettiğiniz eşiniz olduğunu anlamak için yeni bir şans yakalayabilirsiniz.

Değişime ve Gelişime Açık Olmak…

Kültürlerin birbirinden farklı olduğu değil, tarafların değişime ve gelişime açık olup olmadığı önemlidir. Bir taraf “ben böyleyim,  değişmem…” diyorsa, karşı taraf zor durumda kalır. Her iki taraf alışkanlıklarından taviz vererek birer adım atıp orta noktada buluşursa, kültürel farklılıklar evliliği pek fazla olumsuz etkilemez.

Eşler arasında değişim ve gelişim için eleştirel, emrivaki ve yıkıcı tutum yerine yapıcı tutum sergilenmelidir. Zira korkuyla gerçekleşen değişim insanı özünden ve eşinden uzaklaştırırken, sevgiyle gerçekleşen değişim kalıcı olur. Değiştirmek yerine orta yol bulmak, uzlaşmaya çalışmak lazımdır.

“İdeal eş” diye bir şeyin olmadığı, mükemmel ve kusursuz bir evlilik ilişkisinin olamayacağı bilinmeli, beklenti mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Beklenti arttıkça hayal kırıklığının da artacağı unutulmamalıdır.

Değiştirmeye çalışmak yerine uzlaşmayı denemek gerekir. Çünkü bu durum eşler arasındaki güç çatışması döngüsüne girmeyi engeller. Sonuç olarak, evlilikte mutluluğun; eşinizi olduğu gibi kabullenmekten geçtiği, koşulsuz sevginin ve yapıcı iletişimin etkisi olduğu bilinmelidir.