Evlilikte ‘Mahşerin dört atlısı’

Evliliklerde ilişkilere zarar veren bir yığın yanlış söz ve davranışlar vardır. Bunlardan dört tanesi çok yıpratıcıdır. Gottman’a göre bunlar “Mahşerin dört atlısı” olarak isimlendirilen; suçlama, aşağılama, savunma ve duvar örmedir. Aslına bakılacak olunursa bu mezkûr ifadeler zaman içerisinde, birbirini tetikleyerek ortaya çıkan olumsuz duygulardır. Bu duygular aynı zamanda evlilikleri sarsmakta ve boşanmaları hızlandırmaktadır. Eğer çiftler

MEHMET TOY 22 Şubat 2017

Evliliklerde ilişkilere zarar veren bir yığın yanlış söz ve davranışlar vardır. Bunlardan dört tanesi çok yıpratıcıdır. Gottman’a göre bunlar “Mahşerin dört atlısı” olarak isimlendirilen; suçlama, aşağılama, savunma ve duvar örmedir. Aslına bakılacak olunursa bu mezkûr ifadeler zaman içerisinde, birbirini tetikleyerek ortaya çıkan olumsuz duygulardır. Bu duygular aynı zamanda evlilikleri sarsmakta ve boşanmaları hızlandırmaktadır. Eğer çiftler bu tarz yaklaşımları kendi aralarında sürdürür ve bunu da bir alışkanlık haline dönüştürürlerse, evlilik yaşamının sonuna yavaş yavaş yaklaşıyorlar demektir.

Mahşerin dört atlısından birincisi, suçlama ve eleştiridir. Suçlama ve eleştiri; sürekli hata bulma, kusurları söz ve davranışlarla ortaya koyma dahası yargılamadır. Suçlamak kolaydır ancak sorunlar suçlanarak halledilemez. Çünkü suçlama doğal olarak savunmayı doğurur. Eğer siz eşinizi suçlamaya başlarsanız o da kendisini size karşı savunma davranışı içerisine girer. Eşler mümkün mertebe suçlamadan, yıkıcı eleştiri yapmadan iletişimlerini sürdürmeye çalışmalı ve suçlama ve eleştirilerini kişiliğe değil, özellikle davranışlara yönelik yapmalıdırlar. Aksi halde kendilerinde bir sorun olduğunu düşünür, iletişimi keser ve yalnızlaşmaya doğru yol alır.

Suçlamak “Sorun odaklı” bir yaklaşımdır. Sorun odaklı yaklaşım tarzı sorunları çözmez, aksine sorunların daha da artmasına neden olur. Bunun yerine “Çözüm odaklı” yaklaşım en doğru bir yaklaşım tarzıdır. Evde aksayan bir işten dolayı yaklaşım tarzı “sorun odaklı” olursa suçlama, “çözüm odaklı” olursa sorumluluk ortaya çıkar. Sorumluluk duygusundan mahrum olan eşler ancak sorun odaklı hareketler sergiler; sorunları çözemeyince de karşılıklı olarak birbirlerini suçlar, her an patlamaya hazır bir bomba haline gelirler. O halde suçlamak yerine sorumluluk alarak çözüm odaklı bir yaşam tarzı ortaya konulmalı ve evlilik, sorumluluk duygusuyla yaşatılmaya çalışılmalıdır.

İkincisi, aşağılama ve hor görmedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; hiçbir insanın, bir başkasını küçük ve hor görme, alay etmeye hakkı yoktur. Eşler birbirlerini hor ve hakir görmemeli, çünkü bu büyük bir kötülüktür. Allah Resulü (sav) bu konuda “Müslüman kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” ikazında bulunur.

Eşlerin birbirlerine aşağılayıcı şekilde sözler kullanması örneğin, dalga geçmesi, lakap takması, ağız bükmesi… Bütün bunlar evlilik ilişkisini derinden sarsmaktadır. Ailede aksayan çok şey tamir edilebilir ancak aşağılanma, hor görülme gibi söz yaraları tamir edilemez; edilse de izleri silinemez. Çünkü bu tür davranışlar kırıcı ve incitici olduğundan direk eşin kimliğine zarar verir, sevgi ve saygı bağlarını yok eder. Sevgi ve saygıyı ortadan kaldıran kötü söz ve davranışların sergilendiği bir ortamda insan rahat ve huzurlu olamaz, sağlıklı bir ilişki sürdürülemez. O halde  “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler..” (Hucurât, 11) ayetine kulak vermek oldukça önem arz etmektedir.

Üçüncüsü, savunmadır. Eşlerden biri, bir eleştiri yaptığında diğeri savunmaya geçiyorsa aslında burada bir suçlama var demektir. Çünkü savunma bir yönüyle suçlamanın neticesidir. Eşler saldırıya maruz kaldıklarında da savunmaya geçerler. Saldırıya geçen bir eş, kolay kolay pes etmez ya da özür dilemeye yanaşmaz. Bunun nedeni, suçlama psikolojisidir. Bir eş ne kadar açıklama, izahat yaparsa yapsın eğer bunu savunma düşüncesi içerisinde yapıyorsa ne söylediğinin bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü söylediği şeyler dikkate alınmaz. Dinleme konumunda olmak yerine “Ne söylesem de galip gelsem” düşüncesi içerisine girer. Karşı tarafı hiç dinlemeden direkt olarak kendi fikrini söylemek, bir savunma davranışıdır. Eşler şurasını çok iyi bilinmelidir ki, savunma yapmak; iletişimi olumsuz yönde etkilemekte ve çatışmayı daha da tırmandırmaktadır.

Dördüncüsü, duvar örmedir. Duvar örme; eşlerden birinin iletişimi kesmesi, ya da mümkün mertebe aynı ortamlarda bulunmamasıdır. Duvar örme, eşlerin evlilik ilişkilerine çok zarar veren davranışlardan biri olup iletişimin tek taraflı hale gelmesidir. Duvar örmek aynı zamanda küsmek ve iletişimi kesmektir. Bu davranış aslında “Sen değersizsin, sen yoksun” mesajını verir.  Eşlerden biri konuşmaya başlar, diğer eş bunu tamamen yok sayar ya da konuyu değiştirmeye çalışır, ilgilenmezse konuşan eş kendisine değer verilmediği hissine kapılır.

Duvar örme, bir süreç neticesinde ortaya çıkan bir davranıştır. Eşler arasında sürekli; eleştiriler yapılıp suçlamalar yaşanmış, küçümsenerek hor ve hakir görülmeler olmuş ve bütün bunlar karşısında da savunma durumuna geçilmişse eğer araya duvar örmeler başlanmış, iletişim kopma noktasına gelmiş demektir. Böyle bir durumda da evlilik yaşamı alarm veriyor demektir.

Eleştirin ama suçlamayın, suçlamadan şikâyetinizi ifade edin! Savunma duygusuyla hareket edin ama saldırmayın, sorumluluğunuzun bilincinde olun! Küçümsemeyin, takdir etmek için güzellikler arayın! Ve en önemlisi de araya duvar örerek yuvanızı sessiz yığınlar haline getirmeyin!  Esas mutluluk sorunların çözülmesi değil, sevginin aşkla, saygının üsluptaki incelikle, şefkatin merhametle devam ettirilmesidir.