Ergeni kendi geçmişinizle kıyaslamayın!

Ergen olan çocuğumuz ne zaman başarısız olsa onu küçümser, yaptıklarını beğenmez, zamanında kendimizin başarılı olduğunu ortaya koyar, ona “Ben senin yaşındayken…” diye başlayan sözler sarf ederiz. Üstelik bunu kızdığımızda yaparız. Fikren ve bedenen olgunluğa ermediğinden dolayı ergenin davranışlarında dengesizlik görülebilir ve buna bağlı olarak da farkında olmadan yanlış yapabilir. Ergenin bu durumunu hiçe sayarak kendimizi

MEHMET TOY 28 Şubat 2018 MEHMET TOY

Ergen olan çocuğumuz ne zaman başarısız olsa onu küçümser, yaptıklarını beğenmez, zamanında kendimizin başarılı olduğunu ortaya koyar, ona “Ben senin yaşındayken…” diye başlayan sözler sarf ederiz. Üstelik bunu kızdığımızda yaparız.

Fikren ve bedenen olgunluğa ermediğinden dolayı ergenin davranışlarında dengesizlik görülebilir ve buna bağlı olarak da farkında olmadan yanlış yapabilir. Ergenin bu durumunu hiçe sayarak kendimizi onunla kıyaslamak, kendimizi ondan üstün görmek, onun bize karşı öfke duymasına neden olur.

Ergeni eleştirip yetersiz görme yerine ona karşı üstünlük taslamadan, zaman mefhumunu da dikkate alarak yanlışlarına karşı anlayışlı yaklaşmak gerekir.

Ergen kendisine üstünlük taslanmasından hoşlanmaz. “Ben senin yaşındayken; çok çalışkandım, senin kadar şımarık değildim, becerikliydim, anne-babamın yanında yüksek sesle konuşmazdım! …” gibi sözler, ergene faydan ziyade zarar verir. Çünkü ergen, kendisine ders verilmesinden hoşlanmaz.

Uzun nutuklarla üstünlük taslamaya çalışmak ergenle iletişimi kesintiye uğratır. Bedenen belli bir gücü elde eden ve duygusal yönden belli bir yoğunluğa eren ergen, anne-babasının kendi nazarında artık bilgili olmaktan çıktığını, onların bilgilerinin eskidiğini, her şeyi kendisinin bildiği fikrine inanır.

Bu dönemde birçok ergen, anne-babasını kendisine “Bilgiçlik taslayan” olarak görür. Ergene karşı üstünlük taslamak, karşılık verme şeklinde tepkiye neden olabilir. Bu karşı koymalar zamanla bir güç gösterisine dönüşebilir. Güç gösterisinin olduğu bir yerde maslahattan ziyade mağduriyetler yaşanır. Bu olumsuz tabloları yaşamamak için ergene karşı üstünlük taslamadan, alttan alarak yaklaşmak gerekir.

Her bir fert farklı duygu ve düşünceye sahip olarak dünyaya gelir ve hayatını bu farklılıklar içerisinde devam ettirir. Hal böyle olunca her bir ferdin yaşantısı, hayata bakışı, hayatı algılayışı, diğer bir fertten farklı olur.

Eğer bu farklılıklar hesaba katılmaz, ergeni sürekli kendimizle kıyaslarsak, ergen bu durumdan olumsuz etkilenir; ümitsizliğe kapılır, başarısı düşer, özgüveni azalır, mutsuz olur, boş verir, kendisinin değerli olmadığına, sevilmediğine, başarısız ve yetersiz olduğuna inanır, mücadele etmekten vazgeçebilir üstelik yeni girişimlerde bulunmak istemez.

Kıyaslama, kıyaslayan kişiye öfke duymaya neden olur. Bu da bir takım hasarlara yol açar. Anne-baba olarak, ergenin kapasitesini dikkate alarak onu kendimizle kıyaslama yerine, kendisiyle kıyaslama veya meslekler arası kıyaslama yöntemini tercih etmeliyiz. Bu tür bir kıyaslama kendimize karşı öfke duymayı ortadan kaldırır.

Ergeni kendimizle kıyaslayarak motive etme düşüncesi faydadan ziyade zarara yol açar. Böyle davranıldığında ergen kendisini değersiz ve başarısız görür. Bunun yerine ona, şevkini artırıcı güzel yaşam örnekleri sunmalı, onu başkalarıyla kıyaslama yerine kendisiyle kıyaslamalı ve kendisiyle yarışması teşvik edilmelidir.

Bizim gençliğimiz ile ergen olan çocuğumuzun yaşadığı zaman dilimi arasında, yaklaşık 20-30 yıl gibi bir zaman farkı vardır. Bu süreçte sosyal ve kültürel olarak değişimler yaşandığından çocuğumuzun bizim yaşadığımız zaman dilimini ve dolayısıyla bizi anlayabilmesi çok zordur. “Bizim zamanımızda bunlar yoktu.” diyerek, ergeni anlayamayacağı şeylerle ikna etmeye çalışmak, onu zorlamak demektir. Bu türlü bir uygulama ergenle aramızda çatışmayı doğurur.

Ergenin dünyasının, bizim yasadığımız zaman diliminden farklı olduğu her zaman hesaba katılmalıdır. Ergenin içinde bulunduğu çağa ve çağının gereklerine göre hareket edilmeli ve bu konuda Hz. Ali’nin (r.a) “Çocuklarınızı yaşadığınız çağa göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin.” ifadesine kulak verilmelidir.

Ergen, direkt olarak hatalarının dile getirilmesinden son derece rahatsızlık duyar; bu rahatsızlık nasihat tarzında olsa dahi. Bu da ergenin anne-babasına karşı kapıları kapatarak onlarla iletişimi kesmesine neden olur.

Ergenin illa da doğru olmayan bir davranışından söz edilecekse eğer, öncelikle olumlu bir davranışı takdir edilmeli ve kendi hayatımızdan da örnekler vererek diyaloga devam etmeliyiz.

Örneğin “Ben senin yaşındayken bir takım hatalar yapıyordum. Tecrübe kazandıkça bu hataları yapmamaya başladım. Umarım bu hatalar sende daha az olur.” diyerek, kendimizin de zamanında hatalar yaptığını dile getirmek ve özellikle yaptığımız bu hataları anlatırken anlatma tarzı ve zamanına dikkat etme lazımdır.

Ergenin bir hatasını gördüğümüzde o hatasını düzeltmek için sakin, neşeli bir anını gözeterek “Ben de bir zamanlar böyle bir durum yaşamıştım, keşke öyle değil de başka türlü yapsaydım.” şeklinde bir anımızı anlatarak -her zaman olmasa bile- hatalarını düzeltmeye çalışmak gerekir.