Karantina mı, çile mi?

Karantina mı, çile mi?

Karantina, İtalyanca quarantina ‘’Kırk gün’’ kelimesinden gelmektedir. Ortaçağ’da gemiyle yolculuk yapanların karaya ulaştıklarında kırk gün insanlarla haşir neşir olmalarına izin verilmezmiş. Bundan dolayı da bulaşıcı hastalık olan yerden gelen kişileri, gemi ve malları geçici olarak tecrit etme şeklinde uygulanan tedbire Karantina denmiş. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşayan ve birçok ülke ile bağlantısı olan

ERDAL KARAMAN 27 Nisan 2020 ERDAL KARAMAN

Karantina, İtalyanca quarantina ‘’Kırk gün’’ kelimesinden gelmektedir. Ortaçağ’da gemiyle yolculuk yapanların karaya ulaştıklarında kırk gün insanlarla haşir neşir olmalarına izin verilmezmiş.

Bundan dolayı da bulaşıcı hastalık olan yerden gelen kişileri, gemi ve malları geçici olarak tecrit etme şeklinde uygulanan tedbire Karantina denmiş.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşayan ve birçok ülke ile bağlantısı olan İtalyanlar, bulaşıcı hastalıklardan muztarip olmalılar ki uzak diyarlardan gelenleri, kısa bir süreliğine de olsa, toplumdan uzak tutmak zorunda kalmışlar. Bu tedbiri sıklıkla uygulandıklarından olsa gerek bahsi geçen fiili anlatan bir kavram bile türetmişler.
Kelimeyi, birçok millet farklı fonetik şekliyle ödünçlemiş, kendi dillerinde de kullanmaya başlamışlar.

Son zamanlarda Covid 19 ile birlikte gece gündüz birçok dilde tekrar edilen kelime, adeta, hayatımızın bir parçası haline geldi. Milyonlarca insanı dört duvar arasına mahkûm etmesinden ötürü pek de hazzedilmeyen, adını duymak istemediğimiz kavram, davetsiz misafir gibi günlerdir evlerimizin başköşesine oturmakta.

Karantinanın kökeninde yer alan kırk rakamı calib-i dikkattir. İtalyanların yüzyıllar önce tatbik ettikleri bir uygulamanın adlandırılmasında yer alan rakam, dilimizde de birçok kelime grubunda ve atasözünde asırlardır kullanılmaktadır: Erbain çıkarmak, çile, kırkına basmak, Kırkından sonra saz çalmak, kırk kilit vurmak; kırk katır mı, kırk satır mı, kırklar, kırk kere söylemek, kırk gün birine ne desen o olur…

Diğer taraftan İslami literatürde kırk rakamının sıklıkla kullanılması da dikkate şayandır: ”Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Mûsâ’nın Tûr dağındaki mîkātını kırk gecede tamamladığı ifade edilmektedir (Bakara 2/51). Bir hadiste, kırk gün kendini samimiyetle ibadete veren bir kimsenin kalp membaından fışkıran hikmetlerin dilinden döküleceği rivayet edilir (Sühreverdî, s. 263; Aclûnî, II, 224). Başka bir hadiste Hz. Âdem’in çamurunun kırk gün yoğrulduğu bildirilmiştir (Sühreverdî, s. 264). Bu tür bir geleneğin etkisiyle tasavvufta kırk gün süren halvet uygulamasıyla kırk makam, kırk abdal veya kırklar gibi bazı tasavvufî kavramlar ortaya çıkmıştır.’’

Erbain Arapça ‘’kırk’’ demektir. Türkçe çıkarmak eylemiyle birlikte dervişlerin, üstadlarının izniyle inzivaya çekilip nefsini terbiye etmesi, kırk gün insanlardan uzakta, uzlette, kalmak suretiyle Çile çekmeleridir. Çile kelimesi, Erbain çıkarmakla aynı anlamdadır.

Farsçadan dilimize geçen kelime çihil ‘’kırk’’ çile ‘’kırk günlük riyazat’’ anlamına gelmektedir. Batı kökenli Karantina ve doğu menşeli Erbain çıkarma, Çile, kavramları sadece kırk rakamını kökeninde bulundurmaları yönüyle birbirlerine benzememektedir.

Uzak diyarlara gidip, farklı insanlarla temas halinde olan insanların bulaşıcı hastalıklara yakalanma ihtimaline karşı hastalığın hem yayılmasını önlemek hem de tedavisi için tatbik edilen karantinada, maddi hastalıklardan kurtulma ve hastalıkları kontrol altına alma söz konusudur.

Erbain çıkarmak ya da Çile ise Karantina’dan farklı olarak manevi hastalıklardan kurtulmak, menfi düşüncelerden arındırmak için uzlete çekilmektir. Her iki kavram dilimizde yüzyıllardır müstâmeldir. Karantina ve Çilenin özünde tezkiye vardır.

Karantinada insan bedenine sirayet eden, bedeni zayıf düşüren, önlem alınmazsa ölüme sebep olabilecek virüsten kurtulma, virüse karşı mücadele söz konusu iken; Erbain çıkarmada ruha ve kalbe zarar veren kin, nefret, kibir, adaletsizlik, zulüm, haset, düşmanlık, bencillik gibi kısaca her türlü kalbî hastalıklara karşı mübareze etmek mevzubahistir. Güzel insan olmayı hedefleyen Çilenin derununda insana ve çevresine zarar verebilecek her türlü menfi fiilden, hatta düşünceden arınma felsefesi yatmaktadır.

Maalesef insani değerlerin göz ardı edildiği bir devirde yaşıyoruz. Ülkesindeki savaştan ve zulümden kaçarken boğularak can veren, cansız bedeni sahile vuran bir yavrucağın hazin ve yürek paralayan hali haber değeri olan bir hadise olarak dünya gündeminde yer alabildi. Dünyanın birçok ülkesinde savaşlarda can veren çocuklar, kadınlar, yaşlılar evsiz barksız kalan insanlar, mazlumlar, ne yazık ki, yüreklerimizi sızlatmaz oldu.

Hak, hukuk, adalet, doğruluk gibi mefhumların sadece esamisi kaldı bugün. İnsan hakları bir yana anne baba hakkını dahi çoktan unuttuk, komşuya sıra gelmedi bile. İnsanları karalamak, dışlamak adet haline geldi.
Bizi biz yapan insani değerler, günümüzde, lügatlerde tarifi yapılan, nutuklarımızda başköşeye oturttuğumuz, tatbiki kıssalarda kalmış, nostaljik meta gibi ancak şatafatlı cümlelerde kaldı. Karantina günleri bize, hem maddi hem de manevi virüslerden kurtulmamız gerektiğini hatırlattı. Üstelik kırk gün değil belki bir ömür boyu mücadele etmek suretiyle.

Ne dersiniz;

Covid 19 virüsünden köşe bucak kaçtığımız, Karantina altında olduğumuz ve zorunlu olarak bütün insanlık olarak Çile çektiğimiz şu günlerde Çile ve Karantina’nın imtizacıyla ruhen ve bedenen yepyeni bir insan olarak çilemizi hitama erdirmeye, Covid 19 vesilesiyle insanlara, hayvanlara kısaca bütün âleme daha şefkatli bakış açısı geliştirmeye, dünyanın neresinde olursa olsun ıztırap çekenlerin acısını hissedip onlara empati ile yaklaşmanın yollarını araştırmaya, kısaca yaratılanı yaratandan dolayı sözde değil özde hoş görüp güzel insan olmaya?
Böylece kriz belki fırsata dönüşecektir.