Birlikte yaşama kültürü

Birlikte yaşama kültürü

On yaşını tamamlayan bilgisayarımın her tarafından sesler gelmeye başladı. Biraz daha ihmal edersem biliyorum ki hafızasındaki bütün dosyalarım gidebilir. Vakit ayırıp bilgisayarı ustaya götürdüm. Eline torna vidayı alan Ahmet Abi, bir anda kendisini tek parça görmeye alıştığım bilgisayarı birkaç parçaya ayırıverdi. Her hareketinden işinin ehli olduğu belli oluyordu. Ben de yanında oturup olup biteni büyük

ERDAL KARAMAN 02 Nisan 2019 ERDAL KARAMAN

On yaşını tamamlayan bilgisayarımın her tarafından sesler gelmeye başladı. Biraz daha ihmal edersem biliyorum ki hafızasındaki bütün dosyalarım gidebilir. Vakit ayırıp bilgisayarı ustaya götürdüm.

Eline torna vidayı alan Ahmet Abi, bir anda kendisini tek parça görmeye alıştığım bilgisayarı birkaç parçaya ayırıverdi. Her hareketinden işinin ehli olduğu belli oluyordu.

Ben de yanında oturup olup biteni büyük bir merakla takip etmeye başladım. Bu kadar parça tekrar nasıl bir araya gelecek diye içimden geçirmeye başladım. Mahir usta iki saat içerisinde bilgisayarı eskisinden daha güzel yaptı.

O, bilgisayarı açıp arızaları onarırken onlarca farklı sistemi bir araya getirip bilgisayar gibi harika cihaz tertip eden mühendislere hayranlığım daha da arttı.

Bilgisayarda onca farklı unsurdan oluşan sistemi uyum içerisinde çalıştıran insanoğlunun, diğer keşifleri de aklıma gelince, içimden maddeyi istediği gibi şekillendirmeyi ve insanın hizmetine sunmayı başaran insanın niçin bir arada yaşamayı öğrenemediğine aklım takıldı.

Hâlbuki aklı, vicdanı, sağduyusu ile dünyanın en mümtaz varlığı olan insanoğlunun, 21. Yüzyılda dahi bir arada yaşayacak konsensüsü sağlayamaması, insanlar için utanç duyulacak bir durumdur.

Maddeye gösterdiğimiz ihtimamı insandan esirgemek, insanları fikirleri ve inançlarından dolayı dışlamak, ötekileştirmek hele hele canlarına kastetmek ahsen-i takvim övgüsüne mazhar olan insanla bağdaşmayan bir cürüm.

Zira insanların farklı düşünmesi, olaylara farklı perspektiften bakması kadar tabii ne olabilir. Bugün dünyada bilim ve teknikte baş döndürücü gelişmelere imza atılmış, olağanüstü keşifler yapılmışsa bu insanların farklı bakış açılarına sahip olmasından dolayıdır.

Gayet tabii olarak insanın olduğu yerde farklı düşünceler, kanaatler de olacaktır. Aslında insanlar başkalarını anlamaya çalıştığında, birbirlerine empati ile yaklaştığında birçok anlaşmazlık da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Önyargılar, insanları farklı yönlendirmeler, herkesi düşman olarak görme ve değerlendirme hastalığı, maalesef, insanlar arasına kin ve nefret tohumları saçıyor.

Bugün birçok kavganın sebebi birbirimizi anlamadığımızdan ya da anlamak için herhangi bir çaba harcamadığımızdan kaynaklanıyor. Hâlbuki bu yönde atılacak en küçük adım dahi işleri asan edecektir. Mevlana anlatır: Bir Türk, bir Arap bir de Fars uzun bir yolculuğa çıkarlar.

Olacak ya, üçü de birbirlerinin dilini bilmez. Yola çıkmadan önce işaret diliyle birbirlerine yoldaki iaşeleri için para toplamaları gerektiğini anlatırlar ve aralarında para toplarlar. Yolculukları da başlar. Belli bir süre sonra ortak paradan yolda yiyecek almak isterler.

Türk üzümü sevmektedir. Ben “üzüm” istiyorum, der.  Arap, hayır ben üzüm istemiyorum “ineb” istiyorum diye tutturur.  Gayet tabii tartışmaya Fars da katılır, o da ben ne “üzüm” ne “ineb” de istiyorum, ben “engûr” almak istiyorum diye iki arkadaşına da karşı çıkar.

Tartışma kavgaya kadar varır. Yolda saç baş kavga ederler. En son bitkin düştükten sonra kendileri gibi bir yolcu onları görür ve yanlarına gelir. Kavga etmelerinin sebebini sorar.

O zat üç dili de bilmektedir. Paralarını alır, üzüm alıp kendilerine verir. Üç yoldaşın bir anda gözlerinde mutluluk ışıltısı belirir. Her biri isteklerinin yerine gelmesinden mutlu olur. Gereksiz yere kavga ettiklerini anlarlar.

Aslında insanlar birbirlerini anlayıp tanısalar kavga sebebinin birbirlerini anlamadıklarından, ya da yanlış anladıklarından kaynaklandığını da görecektir. Yapılan kavgaların üç yolcunun kavgasından farksız olmadığını da görecektir. Keşke eşyaya gösterdiğimiz ihtimamı birbirimize de gösterebilsek.

Birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi için herkese önemli vazifeler düşüyor. Başta devlet adamlarından, din adamlarına, kanaat önderlerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkes bu konuda gayret göstermelidir.

Toplum mühendisleri de en az bilgisayar mühendisleri kadar çalışmalılar. Aksi takdirde, Allah korusun, yaşlı dünya kendisini binlerce defa yok edecek nükleer silahların tehdidinden kurtulmazsa, mağlubunun mezara, galibin de oksijen çadırına girdiği bir savaşa mahkûm olabilir.

ÖNE ÇIKANLAR