Ebeveyn olmak özellikle günümüzde hiç de kolay bir sorumluluk değildir. Kültürlerin birbirlerine karıştığı, yozlaşma adı verilen değerlerden ve ahlaki ilkelerden bir hayli uzaklaşıldığı bu dönemde, çocuk yetiştirmek cidden özel bir kabiliyet, bilgi ve çaba gerektiriyor
Bu konu, gerek danışmalarımda gerekse de kişisel ilişkilerimde gözlemlediğim bir sorun olarak sürekli karşıma çıkmaktadır. En özet tanımıyla ebeveyler, duygu, düşünce, değer algılarıyla yaşadıkları dönemin kendine has gerçekleri, ilkesizlikleri, belaltı felsefeleri ve çok az iyi insan örnekleri arasında sıkışmış kalmış durumdalar. Bu nedenle ebeveynler, gelecekleri ile ilgili tedirginler ve korkuyorlar. Ebeveynlerin bu refleksleri normal gibi. Ama çok konuştuklarına dair net bir bilgi olduğunu söyleyemeyiz. Fakat konuşmuyorda değiller.
Ebeveylerin neden çok fazla konuştukları ve bu durumun çocukalar tarafından nasıl algılandığı, birçok faktörün etkileşiminden kaynaklanır. Bu faktörler arasında ebeveynlerin kendi geçmiş deneyim ve kültürel altyapıları, kültürel beklentiler, eğitim seviyeleri, yaşam tarzları, stres ve kaygı düzeyleri gibi çeşitli unsurlar yer alır. Şimdi ebeveynlerin çok konuşmalarına yada konuşuyor gibi algılanmalarına neden olan faktörleri ele almaya çalışalım.
Birincisi, bazı ebeveynler, çocuklarına sahip oldukları bilgi ve tecrübeleri aktarmak isterler. Bu, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak ve hatalardan kaçınmalarına yardımcı olmak amacıyla yapılır. Ancak, bu durum bazen çocuklar tarafından sürekli eleştiri ve öğüt olarak algılanır. Ebeveynlerin farkında olmadıkları konu ise kendi dönemlerine ait 20-30 yıllık tecrübelerini biranda aktarmaya çalışmalarıdır. Bunun yerine, çocuklarının tam olarak ne yapmak istediklerini ve ne anlatmak istediklerini anlamaya çalışmak daha iyi bir iletişimi sağlayacaktır. İkincisi, ebeveynlerin yoğun iş temposu, maddi sorunlar veya diğer stres faktörleri nedeniyle, iletişimde fazla konuşma eğiliminde olabilirler. Yani bir nevi kendi sıkışmışlıklarını açma adına fazla konuşuyor olabilirler. Bu durumda ebeveynlerin duygusal ihtiyaçları veya endişeleri, çocuklarla olan etkileşimlerinde aşırı konuşmaya yol açabilir. Bu konuda ebeveynlerden diğerinin bu durumu fark edip kırmadan frenlemesi gerekebilir. Üçüncüsü, bazı ebeveynler, çocuklarının başarılı omaları veya belirli bir davranışı benimsemeleri için sürekli teşvik ve yönlendirme ihtiyacı hissedebilirler. Ancak, bu sürekli yönlendirme çocuklarda özgüven eksikliğine veya bağımsızlık duygusunun gelişmemesine yol açabilir. Buradaki en temel bakış acısı olan ‘her birey kendine özgü bir pakettir ve kendi dinamikleri vardır. Yani parmak izleri gibi farklıdır’ prensibine sahip olmaktır. Örneğin, okula giden çocuklara sahip ebeveynlerin öğrencilik yapmalarının doğru olmadığını, öğrenci olan, ödev verilen, okul sorumluluğu olan kendileri değil okula giden çocuklarıdır. Bu gerçeği kabulle farkındalıklarını artırmaları gerekir. Sonuç olarak, ebeveynlerin fazla konuşmaları, nasihat vermeleri genellikle iyi niyetle başlar, ancak çocuklar tarafından baskı veya aşırı kontrol olarak algılanabilir. Bu nedenle, ebeveynlerin iletişim tarzlarını dengelemeleri ve çocuklarıyla etkileşimlerinde daha açık, empatik ve dengeli bir yaklaşım benimsemeleri önemlidir.
Ebeveynlerin böyle davranmaları, sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturmanın ve çocukların duygusal gelişimini desteklemenin anahtarını oluşturacaktır. Çok konuşan değil, etkili, doğru konuşan, yerinde ve net konuşan olmakla beraber rol model olan, örnek alma hissi uyandıran ebeveynler olmak daha belirleyici olacaktır diye düşünüyorum. Bugün, bilgi, nasihat aktarımı açısından kulakları doymayan hiçbir insan kalmamıştır ancak gözleri aç olan, doğru örneği, iyi insan modelini göremeyen milyonlarca insan vardır. Birazda gözlere yatırım yapmanın zamanı geldi ve geçiyor…