78 yaşındaki bu Alman kadının önünde saygıyla eğiliyorum!

78 yaşındaki bu Alman kadının önünde saygıyla eğiliyorum!

Gün gelir kariyer, bilgi ve birikimlerimizin hayat karşısında iflas ettiği anlar olur. Böylesi zamanlarda yeteneklerimizin, doğru karar verebilme becerisinin, basiretin önemi iyice artar. Ben benzer bir durumu Belçika Federal Hükûmetinin ilan ettiği ‘ulusal dikiş seferberliği’ nedeniyle şimdilerde yaşıyorum. Diyeceksiniz ki Belçika’daki ‘dikiş seferberliği/kampanyası’ ile yazının başlığındaki Alman kadının ne ilgisi var? Anlatacağım. Bunun için öncelikle

DR. ÜNAL BİLİR 28 Nisan 2020 DR. ÜNAL BİLİR

Gün gelir kariyer, bilgi ve birikimlerimizin hayat karşısında iflas ettiği anlar olur. Böylesi zamanlarda yeteneklerimizin, doğru karar verebilme becerisinin, basiretin önemi iyice artar.

Ben benzer bir durumu Belçika Federal Hükûmetinin ilan ettiği ‘ulusal dikiş seferberliği’ nedeniyle şimdilerde yaşıyorum.

Diyeceksiniz ki Belçika’daki ‘dikiş seferberliği/kampanyası’ ile yazının başlığındaki Alman kadının ne ilgisi var? Anlatacağım.

Bunun için öncelikle özel hayatımın bir anını sizinle paylaşmak durumundayım. Yaklaşık sekiz yıl evli kaldığım eski eşimle Ankara’daki bir alışveriş merkezinde oturmuş, aile hayatındaki rol dağılımı üzerine konuşuyoruz.

Nişanlım bir elinde ‘coffee to go’ bir elinde o günlerde Türkiye’de çok az kişinin sahip olabildiği ‘iPhone’ olduğu hâlde “Efendimiz kendi söküğünü dikmiş. O nedenle ben erkeklerin her türlü ev işini yapması gerektiğini, hayatın müşterek olduğunu düşünüyorum” dedi. Ben de söylediklerini gözü kapalı onayladım.

Aradan yıllar geçti. 2016 yılında neredeyse her şeyimizi kaybederek Belçika’ya geldiğimizde kapımı ilk çalan insan 78 yaşındaki, yıllar önce gittiğim dil kursundan tanıdığım Hannelore oldu. Yine aynı okulda kendisinden ders aldığım bir öğretmenimle birlikte gelen Hannelore arabasının alacağı kadar ev eşyası, yiyecek, oyuncak ve bir koli kitabı beraberinde getirmişti.

68 kuşağının tipik bir üyesi olan Hannelore o güne kadar tanıdığım en politik, en dik, hatta en ‘feminist’ diyebileceğim kadınlardan biriydi. Her işini kendi yapar, çok kitap okur, cinsiyetçi dil/söylem ve pratikleri şiddetle reddeder, şaka yollu bile olsa geleneksel erkek rollerini üstlenen adamları paralardı. Bir de evine davet ettiği adamların elinde çiçek olmadan gelmesini büyük bir kabalık olarak görürdü. Gelgelelim Hannelore o gün kafamdaki ‘feminist, eşitlikçi kadın’ imajına ters düşen bir şeyler söyledi.

“Eşin için bir dikiş makinesi bulmaya çalıştım. Ancak yetiştiremedim. Mutlaka bulup, getireceğim veya göndereceğim” dedi. ‘Dikiş makinesine ihtiyacımız yok, zahmet etme diyecek’ oldum. Sen erkek mantığıyla bu işe karışma. Bir kadında bulunması gereken bazı eşyalar vardır. Dikiş makinesi de onlardan biridir” dedi.

İçimden “Hannelore! Yemişim senin feministliğini. Erkeklerin kamyon kullandığı, kızların dikiş nakış öğrendiği devir çoktan geride kaldı” dedim.
Ancak Hannelore söz verdiği gibi iki hafta içinde dikiş makinesini bulmuş, bize göndermek istemişti. İstiyor mu diye son bir kez eşime sordum. “Anana lazımsa göndersin, benim dikiş makinesi ile işim olmaz” cevabını alınca Hannelore’ye “İstemiyoruz, gönderme” dedim. “Siz bilirsiniz, tipik az gelişmişlik kafası” deyip telefonu kapattı.
Peki sonra ne oldu?
Terzi indirim döneminde aldığımız pantolonların paçasını yapmak için pantolon parasının üçte biri hatta yerine göre yarısı kadar ücret isteyince ‘bilmem ne abla ucuza yapsın’ diye iki hafta peşinde koştuk. Gerçi dikiş makinesi olsa da yapacak kimse yoktu.
Dört metrelik kumaşın etrafına bir sıra dikiş atamadığımız için ‘belki kermeste yemek masasının ebatlarına uyan bir örtü buluruz’ diye boş yere 200 km yol teptik.
Oğlumuzun karnaval kıyafeti üzerinde küçücük bir tadilatı yapamadığımız için zavallı çocuk sınıfta arkadaşlarının önünde maskara oldu.
Tam dört gömleğimi kopan tek düğmesini bile (elle) yerine dikemediğimiz için çöpe attım.
Şimdi de yana yakıla yıkanabilen, koruyucu, sağlam, kumaştan bir maske arıyorum. Şu ana kadar bulabilmiş değilim. Oysa ki Belçika Hükûmeti sırf bu iş için özel bir web sayfası hazırladı. Yetenekten birazcık nasibini almış her erkek ve kadının koruyucu bir maskeyi nasıl dikebileceğini adım adım anlatıyorlar. Bense Hannelore’nin ‘tipik az gelişmişlik kafası’ dediği şeyin aslında ‘sonradan görme kompleksi’ olduğunu nihayet görüyor, 78 yaşındaki bu Alman kadının önünde saygıyla eğiliyorum.
Sevgili anne ve babalar!
Siz siz olun, lütfen erkek veya kız evladınızı ‘kendi söküğünü dikebilecek’ bireyler olarak yetiştirin.

ÖNE ÇIKANLAR