Corona virüsü ve ‘yılanların öcü’

Corona virüsü ve ‘yılanların öcü’

Kendi dışındaki tüm canlıları iştahı, güzelliği, şehveti, sağlığı, zevki, cüzdanı kısacası çıkarları için acımasızca öldürmekten çekinmeyen; birçok canlı türünün neslini tüketen insanoğlu şimdilerde kendi tatlı canı için telaşa düştü. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan Corona virüsü huyunu suyunu bilmediğimiz sinsi bir düşman gibi kararlı adımlarla hayatımızı kuşatmaya devam ediyor.

DR. ÜNAL BİLİR 30 Ocak 2020 DR. ÜNAL BİLİR

Kendi dışındaki tüm canlıları iştahı, güzelliği, şehveti, sağlığı, zevki, cüzdanı kısacası çıkarları için acımasızca öldürmekten çekinmeyen; birçok canlı türünün neslini tüketen insanoğlu şimdilerde kendi tatlı canı için telaşa düştü.

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan Corona virüsü huyunu suyunu bilmediğimiz sinsi bir düşman gibi kararlı adımlarla hayatımızı kuşatmaya devam ediyor. İlk olarak yabani hayvanlardan insana geçtiği, sonrasında ise insandan insana bulaştığı belirtilen bu ölümcül virüsü hayatımıza sokan yine insanın açgözlülüğü. İddialar doğruysa Çin mutfağında yaygın şekilde kullanılan yabani hayvanlarının satıldığı bir pazarda ortaya çıkan ve insana bulaşan virüs tabir yerindeyse yılanlar başta olmak üzere insanoğlunun mideye indirdiği hayvanlarının intikamını alıyor.

Bugüne kadar kaç insan açlıktan ölme tehlikesi ile diğer canlılara saldırdı, bilmiyorum. Lakin yüzgeçlerinden birkaç tas çorba yapmak için devasa köpek balıklarını vahşice öldüren, ‘tadına doyum olmayan yılan çorbası’ için sürüngenlerin başını ezen, maymunların kafasını parçalayan, son olarak da ‘böcekburger’i keşfeden insanoğlu sığır, koyun, keçi, deve, at, geyik, domuz gibi bildik hayvanlar ve balıklar dışında bakın başka hangi hayvanları mideye indiriyor: Yaban domuzu, kanguru, kedi, köpek, kuşlar, fare, kurbağa, kirpi, timsah, salyangoz, bazı kurt ve böcek türleri ile çekirgeler.

Menünün bu hayvanlardan ibaret olduğunu sanıyorsanız, fena hâlde yanılıyorsunuz. Çünkü bu liste beşerî coğrafya ve yemek kültürü değiştikçe daha da uzuyor. Siz buna bir de sofrada tüketilen, ilaç, kozmetik, giyim, gıda sanayiinde kullanılmak üzere yakalanan hayvanları ve toplanan bitki türlerini ekleyin. Kısacası ne uçan ne kaçan ne sürünen ne de kovalayan kurtuluyor insanoğlunun tüketim ve kazanç hırsından.

İşin en garip tarafı da ne biliyor musunuz? Bu canlılara durduğu yerde musallat olan insanoğlu kendine bir zarar geldi mi çareyi yine bu canlıları kitlesel olarak itlaf etmekte buluyor. Örneğin damak tadı için önce ormandaki yaban domuzunun peşine düşüyor, zarar görmeye başlayınca bu kez de ‘gördüğünüz yerde vurun diye’ ferman çıkarıyor.

Sizi bilmem ancak ben dünyayı ‘SARSan’ Corona virüsünün insanoğlunun kendine gelmesi için bir şans olduğunu düşünüyorum. Yeryüzünü bir sofra, diğer canlıları da iştahına sunulmuş bir açık büfe olarak görmekten vazgeçmeli insanoğlu. Diğer canlıların yaşam hakkına saygı duymuyorsa bile, yenilebilen her şeyi tüketmenin haz dışında başka (yan) etkileri olabileceğini de aklından çıkarmamalı. Aksi halde başını ezerek mideye indirdiği yılan Corona virüsü olarak bir gün öcünü alır insandan.

Not: Yazı başlığının tırnak içindeki kısmını Fakir Baykurt’un kaleme aldığı ilk romanından aldım.