‘Corona App’ ve itaat toplumunun (yeniden) dizaynı

‘Corona App’ ve itaat toplumunun (yeniden) dizaynı

Yazıya başlamadan bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Doğrusunu isterseniz Coronavirüsün hayatımıza nasıl dahil olduğuna ilişkin tartışmalar beni hiçbir şekilde ilgilendirmiyor. Dileyen bir ‘üst aklın’ dünyaya yeniden çeki düzen vermek için bu mikrobu icat ettiğine inansın, isteyen de virüsün biyolojik bir deney aşamasında kontrolden çıktığı savına itibar etsin. Benzer şekilde isteyen bu virüsün azan, kuduran insanoğluna Allah’ın

DR. ÜNAL BİLİR 13 Nisan 2020 DR. ÜNAL BİLİR

Yazıya başlamadan bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Doğrusunu isterseniz Coronavirüsün hayatımıza nasıl dahil olduğuna ilişkin tartışmalar beni hiçbir şekilde ilgilendirmiyor.

Dileyen bir ‘üst aklın’ dünyaya yeniden çeki düzen vermek için bu mikrobu icat ettiğine inansın, isteyen de virüsün biyolojik bir deney aşamasında kontrolden çıktığı savına itibar etsin. Benzer şekilde isteyen bu virüsün azan, kuduran insanoğluna Allah’ın gönderdiği bir bela olduğuna kanaat getirsin; dileyen de çevre ve tür katliamının acı bir faturası olduğunu düşünsün.

Kanımca mikrobun ne şekilde arzı endam ettiğinin pek bir önemi yok. Önemli olan Corona bahanesiyle yeniden kurulan iktidar ilişkilerinin neresinde olduğumuz ve bu bağlamda neler yapabileceğimiz.

Her bir kriz, salgın, felaket veya savaş birey ve grupları yeni risk ve şanslar ile burun buruna getirdiği gibi olağanüstü/dışı yaşanan her bir toplumsal olay da insan ve kurumlar arasındaki iktidar ilişkilerini yeniden tanzim eder. Kuşkusuz bu durum Corona salgını nedeniyle yaşanan gelişmeler/değişimler için de geçerli.

Çevremdeki çoğu insan eskiden işine gidebilmek için sabahın erken saatlerinde yola koyulurken çocuğunu okula bırakma, trafik çilesi çekme gibi rutinlerle boğuşuyordu. Şimdi ise Corona önlemleri gereği evde çalışıyorlar. Don gömlek, elde kahve, ayaklarını uzatarak bilgisayar başında işini yapan bu insanlar öylesine mutlu ki neredeyse zil takıp oynayacaklar. Hatta birçoğu patronlarının kriz nedeniyle zorunlu olarak başlattığı ‘home office’ modelinin bundan sonra da devam edeceği ümidiyle mutluluktan uçuyor. Ancak gerçek saadetin patronlarında olduğundan henüz haberleri yok. Corona öncesi onları sekiz saat çalıştırabilmek için kentin en işlek yerinde kocaman bir bina satın almak/kiralamak durumunda olan, enerji giderleri için bir çuval dolusu para ödeyen, temizlik firmalarına para akıtan, hatta bazı çalışanları için şirket arabası kiralayan patronları tüm bu masraflardan bir çırpıda kurtuldu. İşveren server kaydı sayesinde elemanlarının evde ne kadar (verimli) çalıştığını saniyesine kadar kontrol ederken, devlet de dar/orta gelirli vatandaş için ödediği ulaşım yardımından kurtulacak. ‘Home office’ sevdalısı elemanların elektrik, su ve gaz faturası şişerken; yaptıkları iş de karşılığında aldıkları ücret de en iyi ihtimalle aynı kalacak.

Sizce kimin saadeti daha büyük?

Sosyal medya hesapları ve ‘smartphone’ üzerinde kullanılan aplikasyonlar sayesinde işlerine yarayabilecek her türlü bilginize ‘sahip’ olan çok uluslu şirketler ile devletler şimdi de birçok insanın paşa paşa yükleyeceği ‘Corona App’ sayesinde tüm kontrolü ele geçirirken, iktidar ilişkilerinde iyice avantajlı bir konuma gelecek. Örneğin bugüne kadar neden ve nasıl hastalandığınıza bakmadan tedavi masraflarınızı büyük oranda ödeyen sosyal güvenlik kurumunuz veya sağlık sigortanız; bundan sonra tıpkı ‘kusurlu olduğunuz gerekçesiyle zararınızı ödemeyen’ trafik sigortanız gibi önlem almadığınız, hatalı davrandığınız, karşı tarafı tehlikeye düşürdüğünüz gerekçesiyle hastane/tedavi masrafını ödemek için cüzdanınıza daha fazla el atacak.

Peki ‘yazı da gelse tura da gelse’ size kaybettirecekmiş gibi görünen bu iktidar oyununa karşı yapılması gereken ne?

Bir birey olarak can derdine düşmeden, ölüm korkusuna boyun eğmeden Corona önlemleri adı altında bizi iyice kafese koymaya çalışan devlete, çok uluslu şirketlere ve diğer çıkar/baskı gruplarına karşı haklarımızı sonuna kadar savunmak zorundayız. Örneğin Corona önlemleri bağlamında getirilen yasaklara uyarken kendi sağlımızı koruma hakkını, başkalarını tehlikeye düşürmeme sorumluğunu dikkate almalı, ancak onun dışında kazanılmış her türlü hak ve özgürlüğümüzü hedef alan düzenleme ve uygulamaya karşı bireysel veya örgütlü bir direniş içinde olmalıyız. Hatta gerektiğinde itaatsizlik etme hakkımızı devreye sokmalıyız.

Aksi hâlde Corona önlem ve aplikasyonları ile daha da genişletilmek istenen, korkularımız üzerinden meşrulaştırılan itaat çemberini kabullenmekten başka seçenek kalmayacak.