Corona adaletsizliği

Corona adaletsizliği

Corona, namı diğer COVID-19 denen virüs sadece gençlerle yaşlılar arasında ayrım yapıyor. ‘Zengin misin yoksa fakir mi’ diye kimseye sormuyor. Gelgelelim çoğu insan Dünyanın kuzeyini kasıp kavuran salgında bile yapacağını yapıp, adaletsiz işlere kalkışıyor. Salgının Avrupa’yı tam anlamıyla etkisi altına aldığı söylenemez. Lakin karaborsacılık ve vurgunculuk şimdiden kendini göstermeye başladı. Yazık ki genelde yabancılar, özelde

DR. ÜNAL BİLİR 18 Mart 2020 DR. ÜNAL BİLİR

Corona, namı diğer COVID-19 denen virüs sadece gençlerle yaşlılar arasında ayrım yapıyor. ‘Zengin misin yoksa fakir mi’ diye kimseye sormuyor. Gelgelelim çoğu insan Dünyanın kuzeyini kasıp kavuran salgında bile yapacağını yapıp, adaletsiz işlere kalkışıyor.

Salgının Avrupa’yı tam anlamıyla etkisi altına aldığı söylenemez. Lakin karaborsacılık ve vurgunculuk şimdiden kendini göstermeye başladı. Yazık ki genelde yabancılar, özelde bizim memleketin insanı virüsü fırsat bilip milleti kazıklamaktan geri durmuyor. Kuşkusuz her şehirde konuya ilişkin farklı hikâyeler ortalıkta dolaşıyordur. Ancak benim yaşadığım yerde nereye gitsem herkes birkaç marketi işaret ediyor. Toptan ve perakende gıda ürünleri satan ünlü bir marketin kendi ürünü olan unları palet palet depolayan bu ‘kurnazlar’ aynı unları şu sıralarda beş altı katı fahiş fiyata satıyormuş. Virüs kendi kapılarını çalıp ‘hadi birader düş önüme’ derse kazandıkları o paraları kefenin (tabii o da olursa) hangi cebine sokup götürecekler bilmiyorum, ancak yaşamaları hâlinde insanların nefretini çoktan garanti etmişler.

Malumunuz Corona önlemleri bağlamında birçok iş yeri evden çalışma modeline geçti. Ancak klasik hizmet sektöründeki insanlar için hiçbir şey değişmedi. Çöpçüler yine aynı şekilde kamyonların ardında vatandaşın ‘pisliğini, artığını’ toplarken; fırıncılar yine gece yarısı işbaşı yapıyor. Sağlık personeli ise ölümün kol gezdiği hastanelerde virüsün pençesine düşen insanları kurtarmak için fedakârca çalışmaya devam ediyor. Üstelik bu insanların bakıma muhtaç yakınları ile okula gidemeyen çocukları için bulunan çözümler de çok yeterli değil. Bazıları sosyal (eğlence) hayatı sekteye uğradığı için hayıflanırken bu insanların risk altında çalışması çoğu kimsenin umurunda değil. Unutmamalı ki bu emek kahramanları şu sıralar tarihî ve karşılığı ödenemeyecek bir fedakârlık örneği gösteriyor.

Yöneticiler güvenli mesafeden e-mail, video konferans aracılığı ile çalışanlarına emir yağdırırken; bir marketin kasasındaki kasiyer virüsle burun buruna ekmek parası kazanıyor. Politikacılar vatandaşlara market ve eczanelerin açık kalacağı garantisini verip duruyor, ancak burada çalışan insanların çalışma şartlarını bir nebze olsun kolaylaştıracak uygulamaları henüz görebilmiş değiliz. Onları koruma bağlamında şu ana kadar alınan önlemler iddia edildiği gibi koruyucu, motive edici cinsten değil.

Benzer şekilde çoğu özel şirketin çalışanlarını virüsten koruma bağlamında aldığı sözde önlemler de yazık ki yeterli değil. Devlet ‘işveren ve işçiler karşılıklı olarak anlayışlı olsun’ tavsiyesinin ötesinde bağlayıcı kararlar almalı. Örneğin çocuklarının sorumluluğunu tek başına üstlenen anne veya babalar ile yaşlı anne-babanın bakımını üstlenen kişiler salgın kontrol altına alınıncaya değin bazı sorumluluklardan muaf tutulmalı. Aynı şekilde kimi kimsesi olmayan, yalnız yaşayan yaşlılar için de önlemler düşünülmeli.

Aksi halde virüs sadece sağlığımızı değil toplumsal barışı ve adalet duygusunu da tehdit eden bir belaya dönüşecek.