Ben bu Corona mikrobunu tuttum!

Ben bu Corona mikrobunu tuttum!

Sizi bilmem ancak ben zengin fakir ayrımı yapmayan, parası olana torpil geçmeyen, iktidar sahiplerini kayırmayan, yalakaya acımayan bu Corona mikrobunu çok tuttum. Çoğu insan korkudan tir tir titremesine rağmen, ben hastalığı hacı bekler gibi bekleyenlerden biriyim. Durun, siz beni psikoloğa havale etmeden önce derdimi anlatayım! Evet, doğru duydunuz. Corona virüsü, namı diğer COVID-19 denen bu

DR. ÜNAL BİLİR 27 Şubat 2020 DR. ÜNAL BİLİR

Sizi bilmem ancak ben zengin fakir ayrımı yapmayan, parası olana torpil geçmeyen, iktidar sahiplerini kayırmayan, yalakaya acımayan bu Corona mikrobunu çok tuttum. Çoğu insan korkudan tir tir titremesine rağmen, ben hastalığı hacı bekler gibi bekleyenlerden biriyim.

Durun, siz beni psikoloğa havale etmeden önce derdimi anlatayım! Evet, doğru duydunuz. Corona virüsü, namı diğer COVID-19 denen bu mikrobu ben bir düşman olarak algılamıyorum. Aksine ilahi adalete olan inancımı perçinleyen, iyice şirazeden çıkan insanlığı bir nebze de olsa fabrika ayarlarına döndürecek bir fırsat olarak görüyorum. ‘Neden’ diye soracak olursanız?

Çünkü ben her şeyden önce adalet istiyorum. Minnacık yavrular mülteci kamplarında, yoksul coğrafyalarda, savaşın hüküm sürdüğü ülkelerde bir parça sıcak ekmeğe hasretken, gramı yerine göre altından pahalı siyah trüf mantarı ile hazırlanmış spesiyali servet değerindeki şaraplar eşliğinde mideye indiren insanların hiç değilse ölüm karşısında diğerleriyle eşit olmasını istiyorum.

Biz yoksul insanlar alın teri ve el emeği ile ekmek parası kazanabilmek için akla karayı seçerken, sırf birilerinin adamı oldukları için ömür boyu müdürlük koltuğuna yapışıp kalanların gideceğimiz yerin aynı olduğunu hatırlamasını istiyorum. Bebeğinin fotoğrafını milyonlara satan şımarık insanlarla hastanede ölen çocuğunun cenazesini parası olmadığı için alamayan garibanların ölüm karşısında aynı yerde durmasını bekliyorum.

İktidar hırsı uğruna insanlara dünyayı zindan eden zalimler ölüm enselerine yapıştığında yok ettikleri hayatların değerini anlasınlar istiyorum. Tıpkı sivrisineğin tanrı edasıyla hükümferma olan Nemrut ve ordusunu tepelediği gibi, Corona virüsünün de günümüz zalimlerini alaşağı etmesini yürekten arzuluyorum. Mevcut güç dengelerine güvenip başkalarının hayatını cehenneme çevirenlerin bir virüsün oyunun kurallarını nasıl değiştirebileceğini görmelerini istiyorum.

İkincisi ise hayat yaşayana güzel. Çoğu insan kendine intiharı yasaklayan dini inançları ya da ilkeleri gereği bu hayatı zoru zoruna sürdürüyor. Tıpkı Mehmet Âkif’in “Daha yıllarca eminim hayatın yükünü / Dizlerim titreyerek çekmeğe mahkûmum ben” dediği gibi.

Varsın çoğu kişi dünyaya kazık çakmak için var gücüyle çabalasın, birçok kişi kendi rolü olmadan gelip kendisine toslayan felaket, haksızlık, bela ve musibetlerin akabinde hayatı bir yük olarak görüyor. Hastalık onlar için bu dünyanın nimetlerini ellerinden alan bir kâbus değil, kendilerini ebedî huzura davet eden bir ölüm meleği âdeta.

Şifasız bir hastalığın pençesine düşen, onulmaz yaraların acısıyla yaşayan, haksızca hapsi boylayan, bir maganda kurşunuyla hayatı kararan nice insan var ki ölüme kavuşacağı günü iple çekiyor. Ve bu insanlar bizim karşısında ezilip büzüldüğümüz dünyaya mertçe yuh çekerken, ona zerrece eyvallah etmiyor.

Maalesef bazı insanlar öyle haksızlıklar yaşıyor ki, bu dünyanın en adil mahkemesi bile onları teselli edemiyor. Mahşerin bir an önce kurulmasını, terazinin tezinden önümüze konmasını isteyen bu insanlar Corana virüsünün getireceği ölümü iplemiyor.

Dünya Çin yönetiminin Wuhan kentinde ortaya çıkan Corona virüsünü alt etmesini beklerken, hastalık ansızın yanı başımızda bitiveren bir hayalet gibi İtalya ve İran’da kendini gösterdi. Kuşkusuz yavaş yavaş kendimizi güvende hissettiğimiz en ücra yerlere kadar sokulacak.

Er ya da geç karşımıza çıkacak virüsle yüzleşmek için her yönüyle hazırlıklı olmak sanırım en doğrusu.