Ahmet Altan neyin bedelini ödedi?

Ahmet Altan neyin bedelini ödedi?

Eylül 2016’dan beri tutuklu olan yazar ve gazeteci Ahmet Altan tahliye oldu. Kendisini hapishaneye götüren süreç ve tutuklu kaldığı süre boyunca dik bir duruş sergileyen Ahmet Altan, hapisten çıkar çıkmaz ‘en çok gökyüzüne bakmayı özlediğini’ söylemiş ve ardından şunları ifade etmiş: O kadar mutlu çıkamıyorsun. İçeride kalan çocuklar var, sevinemiyorsun. Bu şartlarda kalmak yolcu etmek

DR. ÜNAL BİLİR 06 Kasım 2019 DR. ÜNAL BİLİR

Eylül 2016’dan beri tutuklu olan yazar ve gazeteci Ahmet Altan tahliye oldu.

Kendisini hapishaneye götüren süreç ve tutuklu kaldığı süre boyunca dik bir duruş sergileyen Ahmet Altan, hapisten çıkar çıkmaz ‘en çok gökyüzüne bakmayı özlediğini’ söylemiş ve ardından şunları ifade etmiş: O kadar mutlu çıkamıyorsun.

İçeride kalan çocuklar var, sevinemiyorsun. Bu şartlarda kalmak yolcu etmek daha iyi. Ben yolcu ettim, onlar için mutlu oluyorsun. Çocuklar ve suçsuzlar içeride kalıyorlar (Independent Türkçe, 05.11.2019).

Yetmiş yaşındaki bir kalem erbabını bunca zamandır hapishanede tutan suç, mahkemenin tabiriyle “örgüte üye olmamakla birlikte bilerek yardım” etmekmiş. Kuşkusuz Ahmet Altan hapishanede çile doldurmuş/doldurmaya devam eden binlerce insandan sadece biri.

Ben kermeslerde börek çörek sattığı için hapislerde çürüyen kadınları, bizzat yetiştirdiği öğrenciler tarafından mahkûm edilen öğretmenleri, verdiği burslar cürüm olarak önüne konan hayırseverleri, kısacası temiz yürekli mazlumları da Ahmet Altan’ın yanına koyuyorum ve şunları söylemek istiyorum:

Hangi gerekçeyle olursa olsun, kalem namusu veya davası uğruna özgürlüğünü kaybedip hapis yatan bu insanlara bakınca kendi özgürlüğümden utanıyorum. Yazdığım satırlar ödenmeyi bekleyen bir hesap gibi karşıma dikiliyor. Kalemim yazarken, içimdeki ses ‘ya yaşadığın hayatı yaz ya da yazdıkların gibi bir hayat yaşa’ diyor.

Peki bir zamanlar bize gazetecilik dersi vermeye bayılan, dava deyince mangalda kül bırakmayan, meydanlarda nutuk atan, Başbakan’ın uçağında dünyayı dolaşan, insanların önüne düşen, anlı şanlı gazeteciler hangi bedeli ödedi? Yoksa onlar genç ve çevik olduğu için Ege’yi yüzerek, Meriç’i kulaçlayarak geçti de Ahmet Altan kaçamadığı için mi böylesine ağır bir bedel ödemek durumunda kaldı?

Ya kendi kaçtığı için eşi veya çocukları hapsi boylayan yiğit (!) beyefendiler; geride bıraktıklarını, kermeslerde börek çörek sattığı için zindanlara düşen kadınları, gökyüzüne hasret büyüyen minicik canları acaba Ahmet Altan kadar düşündüler mi?

Ahmet Altan inandığı demokrasi ve savunduğu düşünce özgürlüğü adına yazdığı her satırın bedelini fazlasıyla ödedi. Kalemle yazdığını hayatı ile tasdik etti. Darısı vaktiyle büyük sözler söyleyen gazetecilerin, aydınların, siyasetçilerin, kısacası kendini bir adım önde görenlerin başına.