AB’nin yeni vitrini ve değişen güç dengeleri

AB’nin yeni vitrini ve değişen güç dengeleri

AB Devlet ve Hükûmet Başkanları uzun ve çetin geçen bir zirve maratonunun ardından önümüzdeki dönem için AB’nin kilit makamlarına seçilmesi öngörülen isimleri belirledi. Tartışmaların odak noktasını oluşturan AB Komisyonu Başkanlığı için Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen (CDU) üzerinde uzlaşma sağlanırken, AB Konseyi Başkanı olarak Belçika Başbakanı Charles Michel üzerinde karar kılındı. 2011 yılından

DR. ÜNAL BİLİR 02 Temmuz 2019 DR. ÜNAL BİLİR

AB Devlet ve Hükûmet Başkanları uzun ve çetin geçen bir zirve maratonunun ardından önümüzdeki dönem için AB’nin kilit makamlarına seçilmesi öngörülen isimleri belirledi.

Tartışmaların odak noktasını oluşturan AB Komisyonu Başkanlığı için Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen (CDU) üzerinde uzlaşma sağlanırken, AB Konseyi Başkanı olarak Belçika Başbakanı Charles Michel üzerinde karar kılındı.

2011 yılından beri IMF Başkanı olarak görev yapan Christine Lagarde beklendiği gibi Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı için nomine edilirken, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi olarak İspanya Dış İşleri Bakanı Josep Borrell ismi üzerinde mutabakat sağlandı.

Olağanüstü ve özel bir gündemle bir araya gelen AB Devlet ve Hükûmet Başkanlarının aldığı son kararlar olağan bir sorunu çözmüş gibi görünüyorsa da yaşanan süreç bazı yönleriyle tarihi bir nitelik taşıyor. Bu hususları kısaca şu şekilde not etmek mümkün.

Yaşanan süreç 28 üyeden oluşan dev bir ulus üstü kurum niteliğindeki AB’nin karmaşık karar alma mekanizmasının siyasal anlamda da iyice zorlaştığını ortaya koydu.

Güçlü AB üyelerinin eskiden olduğu gibi kendi aralarında uzlaşarak diğer üyeleri pazarlıklarla ikna etmesi şeklinde cereyan müzakere pratiği popülerliğini yitirmiş, güçlü ülkelerin siyasi kararlarda belirleyici olduğu dönemler geride kalmış gibi gözüküyor.

Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti (Çekya) ve Slovakya’dan oluşan Doğu Avrupalı üyelerin (Vesegrád) Hollandalı sosyal demokrat politikacı Frans Timmermans’ın adaylığına karşı ortaya koydukları kararlı tavır bu gelişmenin güzel bir örneği.

AB Komisyonu Başkanını belirleme aşamasında yaşanan çetin pazarlıkların ortaya çıkardığı diğer bir gerçek ise birlik içindeki güç dengelerinin akışkan ve çok kutuplu bir hâl almış olması.

AB dahilindeki siyasal güç korelasyonu artık güçlü üyeler ile onlar etrafında kümelenen küçük veya etki gücü düşük üyelerden oluşmuyor. Eski ve güçlü üyeler ile yeni ve sınırlı güce sahip üyeler arasında da bir kutuplaşma dinamiğinden söz etmek mümkün.

Geçtiğimiz Pazar gününden beri AB’nin en önemli gündemini oluşturan liderler zirvesinin netleştirdiği bir diğer resim de Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in yaşadığı güç erozyonu.

Dünyanın en güçlü kadını unvanını uzun bir süre elinde bulunduran Merkel siyasi kariyerini peyderpey nasıl noktalayacağını daha önce kamuoyuna deklare etti. Bu bağlamda ilk olarak Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) liderliğini bırakan Şansölye Merkel öngörülerin aksine Almanya’da ipleri hâlâ elinde tutuyor.

Ancak yaşanan son gelişmeler Angela Merkel’in AB içindeki etkili pozisyonunu kısmen kaybettiğini gösteriyor. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Merkel sadece liderler nezdinde kredisini değil, Hristiyan Demokrat cenah içindeki lider rolünü de kaybetmiş gibi görünüyor.

AB’nin muhtemel yeni zirvesi uzun ve çetin pazarlıkların ardından büyük oranda netleşti. Yeni ekibin birliği bekleyen köklü sorunların çözümünde nasıl bir rol üstleneceğini önümüzdeki dönemde yakından göreceğiz.