AB ülkelerindeki göçmenler ve suç

Göçmenlerin AB ülkelerindeki siyasal, toplumsal tartışmaların konusunu teşkil etmediği bir gün bile düşünmek mümkün değil. Yabancı kökenli, göçmen, mülteci, sığınmacı gibi sözcüklerle andığımız ve Kıta Avrupa’sına bir şekilde sonradan gelen insanlara dair her konu toplumsal düzlemdeki tartışmaların konusunu oluşturuyor. Çoğu kez yaşadıkları ülkelerdeki yerleşik halkla veya resmî makamlarla yaşadıkları sorunlar nedeniyle gündeme gelen göçmenlerin kuşkusuz

DR. ÜNAL BİLİR 06 Ağustos 2019 DR. ÜNAL BİLİR

Göçmenlerin AB ülkelerindeki siyasal, toplumsal tartışmaların konusunu teşkil etmediği bir gün bile düşünmek mümkün değil.

Yabancı kökenli, göçmen, mülteci, sığınmacı gibi sözcüklerle andığımız ve Kıta Avrupa’sına bir şekilde sonradan gelen insanlara dair her konu toplumsal düzlemdeki tartışmaların konusunu oluşturuyor.

Çoğu kez yaşadıkları ülkelerdeki yerleşik halkla veya resmî makamlarla yaşadıkları sorunlar nedeniyle gündeme gelen göçmenlerin kuşkusuz kendi içlerinde ve birbirleri ile de sorunları var.

Göçmen kitlesi içinde özel bir konuma sahip mülteciler/sığınmacılar son günlerde nedense işledikleri suçlar nedeniyle gündemin ana konularından biri hâline geldi.

Konuya hangi açıdan bakarsanız bakın, mültecilerin AB için en köklü sorunlardan biri olduğunu kabul etmek gerekiyor. AB Parlamentosu’nun 2018 verilerine göre AB ülkelerinde kabul almış statüde yaşayan mültecilerin sayısı kabaca 2 milyon 476 bin.

AB ülkelerine hâlihazırda sığınanların sayısı ise 646 bin civarında. 2015 yılında zirve yapan sığınmacı rakamları her ne kadar düşme eğilimi gösteriyorsa da Orta Doğu, Asya ve Afrika’dan gelen sığınmacıların en büyük hedefi hâlâ AB ülkeleri.

Doğup büyüdüğü toprakları terk ederek umut ve özgürlük yolculuğuna çıkan insanlar yeni bir hayat kurmak için Avrupa’nın kapılarına dayanırken, AB ülkeleri üzerindeki baskı da gün geçtikçe artıyor.

Bu gerçeğin farkında olan AB, sığınmacıları Avrupa’ya taşıyan illegal ve tehlikeli rotaları kapatmanın çarelerini ararken; bir yandan da Türkiye, Libya ve Nijerya gibi ülkelerle yapılan iş birliği programları sayesinde yasal ve kontrollü bir mülteci akışını sağlamanın yollarını bulmaya çalışıyor.

Mültecileri yasal ve kontrollü yollardan AB’ye sokmak ayrı bir konu, AB ülkelerinde kabul almış veya başvuru sürecinin tamamlanmasını bekleyen sığınmacıları topluma entegre etmek ise başka bir konu. Uyum sorunu bağlamında en fazla göze batan husus ise göçmen, mülteci, sığınmacı tanımına uyan insanların işlediği suçlarla ilgili.

AB ülkelerinde göçmen, mülteci statüsü kazanmış kişilerin karıştığı kriminal olayların nitelik ve sayısı ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Bir örnek üzerinden gitmek gerekirse; kabul edilmiş statüdeki mültecilerin veya hâlen işlemleri süren sığınmacıların en fazla yaşadığı Almanya’da durum hiç iç açıcı değil.

BKA’nın sadece 2019 yılı ilk çeyreğinde kaydettiği rakamlara göre tam 61.895 olayda göçmen tanımına uyan en az bir kişi teşebbüs veya fiiliyat aşamasında bir suçtan yakalanmış. 20.534 olayda ise göçmenler işlenen veya teşebbüs edilen bir suçun kurbanı veya hedefi olmuş.

Dikkat çekici olan bir başka bulgu ise şu: Şahısların mal ve can güvenliğine karşı işlenen suçlarda hem faillerin hem de kurbanların göçmen kökenli olduğu vukuat oranı %73. Kısacası göçmenlere yönelik işlenen suçların ardında çoğunlukla yine yabancı kökenliler var.

Başka bir deyişle göçmen vatandaşların mal ve can güvenliğine karşı suç teşkil eden her dört eylemden üçünün ardında yine bir göçmen, mülteci veya sığınmacının parmağı var.

Kuşkusuz bu rakamları toplamdaki göçmen nüfusuna oranladığınızda, göçmenler içindeki az bir kesimin suça meyilli olduğu, büyük bir çoğunluğun barış ve uyum içinde yaşadığı ortaya çıkacaktır.

Ancak göçmenlerin başarıları ile değil de işlenen suçlar ile gündeme gelmesi mültecilere/sığınmacılara karşı yardımsever ve hoşgörülü bir çizgi takip eden toplumsal kesimleri zora sokarken; bu durum göç karşıtı söylemlerle puan toplamaya çalışan aşırı sağcı, ırkçı kesimlerin ekmeğine yağ sürüyor.

ÖNE ÇIKANLAR