AB Parlamentosuna düşen tarihi sorumluluk

AB Parlamentosuna düşen tarihi sorumluluk

AB Devlet ve Hükumet Başkanları zorlu pazarlıkların ardından AB Komisyonu Başkanlığı için Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in aday gösterilmesi hususunda uzlaştı. Ancak AB üyesi ülkelerin liderleri tarafından oluşturulan bu mutabakat yeni tartışmaların da fitilini ateşledi. Olağanüstü ve özel bir gündemle bir araya gelen AB Devlet ve Hükumet Başkanlarının aldığı karar görünürde demokratik bir

DR. ÜNAL BİLİR 05 Temmuz 2019 DR. ÜNAL BİLİR

AB Devlet ve Hükumet Başkanları zorlu pazarlıkların ardından AB Komisyonu Başkanlığı için Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in aday gösterilmesi hususunda uzlaştı. Ancak AB üyesi ülkelerin liderleri tarafından oluşturulan bu mutabakat yeni tartışmaların da fitilini ateşledi.

Olağanüstü ve özel bir gündemle bir araya gelen AB Devlet ve Hükumet Başkanlarının aldığı karar görünürde demokratik bir uzlaşı gibi görünse de AB ülkelerinde yaşayan vatandaşların sandığa yansıttığı iradeyi değil, liderlerin siyasi kaygılarını önceleyen bir tutum.

Zirve öncesi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından gündeme getirilen ‘AB üst düzey makamları için sadece Avrupa seçimlerinde sandıktan çıkan isimlerin aday gösterilebileceği’ prensibi görüşmeler zora girince nedense bir anda unutuldu. Doğal olarak başta AB Parlamentosunu dolduran vekiller olmak üzere birçok kişi, kurum ve kuruluş bu duruma tepki göstermekte gecikmedi.

AB gerek üye ülkeler gerekse birliğe tam üye olmak isteyen aday ülkeler için demokrasi çıtasını oldukça yüksek tutuyor. Mevcut 28 üyenin aynı derecede gelişmiş, ileri düzey demokrasiye sahip olduğunu kimse iddia etmiyor.

Ancak birliğin bir dizi demokratik kriter, prensip ve teamül çerçevesinde işlediğini; üye ülkelerdeki antidemokratik eğilim ve uygulamalara karşı etkin olarak tanımlanabilecek bir denetim mekanizmasının var olduğunu söylemek mümkün.

Hâl böyleyken AB Devlet ve Hükûmet Başkanlarının aldığı son karar maalesef ilkesel bağlamda sorunlu. Alınan prensip kararına rağmen Avrupa seçimlerinde aday olmuş isimlerin siyasi pazarlıklar sonucu bypass edilerek AB Parlamentosuna emrivaki yapılması seçim sürecine saygı duyulmadığı anlamına geliyor.

AB liderleri geçmiş dönemlerde de üye ülkelerdeki vatandaşların eğilim ve beklentilerinin aksine hareket ederek, insanların kaderini derinden etkileyen kararların altına imza attı.

Örneğin AB’nin tarihi adımlarından biri olan Euro’nun tedavüle sokulması vatandaşların çoğunluk olarak karşı olduğu, ancak liderlerin buna rağmen hayata geçirdiği projelerden biri. Fakat yaşanan son gelişme vatandaşların doğrudan seçtiği temsilcileri masa başı siyasi pazarlıklarla bir çırpıda sürecin dışına iten bir karar olması yönüyle gelecek adına kaygı veren bir girişim.

AB Devlet ve Hükûmet Başkanları her ne kadar tartışmalı da olsa siyasi bir karar alarak kendi paylarına düşen adımı attı. Şimdi söz söyleme sırası tarihi bir sorumluluk üstlenmesi gereken AB Parlamentosu temsilcilerinde.

Bugüne değin daha ziyade sembolik değeri ile ön plana çıkan AB Parlamentosu liderlerin onay makamı olmadığını, aksine 28 ülke halkı adına karar veren bir yasama organı olduğunu herkese göstermeli.