Niyet

“Niyeti kötü olanın, attığı ok kendine döner.” Hz.Ali

Kalbin kesin kararına niyet denir.

Niyet, samimiyettir. Samimiyet, bütün hayırların anahtarıdır. Onun için anonim bir sözde “niyeti Allah rızası olanın, gayreti boşa gitmez.” denilerek bize iyi niyet tavsiye edilmiştir.

İyi niyetin sonunda Allah’ın rızası vardır. Bazen iyi niyetimizden dolayı kaybederiz. Fakat kaybedeceksek, iyi niyetimizden dolayı kaybedelim. İnsanlığımızı kaybetmeyelim. İnsanlığımızı öldürmeyelim.

Niyeti bozuk, art niyetliler, çıkarcı insanlardır. Nerden ne çıkar sağlarım düşüncesindedirler.

Sonsuz Cennet, kısa hayattaki sınırlı amellerin karşılığı değil, ihlaslı niyetlerin karşılığıdır.

Halk katında olmasa da HAKK katında bizleri büyük yapan; niyetlerimizin büyüklüğüdür. “Nice küçük amel vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar.” Abdullah ibn-i Mübarek.

Hayatımız, niyetimize göre şekillenir. Ve baktığımız yerde olanı değil, görmek istediğimizi görürüz. Niyeti kötü olanlar bardağın boş tarafını görürler. Sonuçta karamsarlıktan kurtulamazlar.

“Niyet, eşyanın mahiyetini değiştiren bir iksirdir.„ vecizesi kitap çapında bilgi içermektedir.

Amellerin değer kazanması niyete bağlıdır

Niyetin, ibadet ve işlerimizde belirleyici olmasıyla ilgili pek çok hadis-i şerif mevcuttur. Kuzman hadisesi bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri. Kuzman, Uhud Savaşı’nda Müslümanlar safında herkesin dikkatini çekecek kadar kahramanca savaşmış ve pek çok müşriki öldürmüş.

Fakat daha sonra aldığı bir yaradan dolayı canına kıymış ve bunun üzerine Resul-i Zişan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “İnsanlardan bazıları vardır ki, halkın görüşüne göre Cennet ehline yaraşan hayırlı işler yaparlar. Hâlbuki onlar o işlerini yaparken taşıdıkları niyetleri sebebiyle cehennemliktir.” (Müslim) buyurur.

Elbette yaşanan bu durumun tam tersi örnekler de var. Mesela Uhud Savaşı’na kadar İslâmiyet’i kabul etmeyen Amr b. Sâbit, Uhud günü iman edip, silahını kuşanarak savaş meydanına gitmiş ve orada şehit olmuştu.

Bunun üzerine de Peygamber Efendimiz, Amr b. Sâbit hakkında “Az amel işledi, fakat çok kazandı.” (Buhari) sözlerini söyleyerek niyetlerin halis olması halinde Allah tarafından bunun karşılığının verileceğini müjdelemiş.

“Mü’minin niyeti, amelinden hayırlıdır.” Buyuran Efendimiz aleyhisselam, yapılacak işte asıl olanın niyet olduğunu, halis niyet olmadan yapılacak amel ve ibadetlerin ise değerli olmayacağını vurgulamıştır.

İmam Şafi, Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Tirmizi gibi hadis imamlarının İslamın üçte biriyle alakalı olduğuna ittifak ettikleri “Ameller, niyetlere göredir.” Hadis-i Şerifi, Buhari Şerifin ilk hadisidir.

Hadisin devamında “Ameller niyetlere göredir, herkese niyet ettiği vardır, kimin hicreti Allah ve rasulü neyse, hicreti Allah ve rasulünedir, kimin de hicreti kazanmak istediği bir dünyalık veya nikahlanmak istediği bir kadın içinse hicreti de hicret ettiği şeyedir.” denilmektedir.

Niyet, yaptığımız ve yapacağımız işleri Allah’ın rızasını kazanmak için kalbimizden geçirmek demektir.

Niyette irade vardır. Niyet, herhangi bir eylem yapmayı sadece kalbe getirmek ve hatırlamak değildir. Allah için yapmayı irade etmek, istemek demektir. İstemek yetmez. “istemekle olsaydı, kediler kasap olurdu” sözü meşhurdur.

Dinimizde niyetin önemi büyüktür. İyi niyet için her zaman sevab vardır. İyi bir iş yapmaya niyet edip, fakat onu yapamasa bile, yine sevab alır. Hadis-i şerifte, “Müminin niyeti işinden hayırlıdır.„ buyuruluyor.

“Ameller niyete göredir” Hadis-i Şerifi, ibadetlere ve mübah olan davranışlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir. Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz.

Peki, niyet bizi kurtarır mı?

Sonuçta bir iş ve amele götüren niyet bizi kurtarabilir. Aksiyon olmadan, eyleme dönüşmeyen “kuru bir niyet” ise bizi kurtarmaz.

Niyetlerimizin halis olmasını ve istikamet kazanmasını dilerim.