Karamsarlık karabasanından kurtulmak için…

Değerli Dert ortağım, meslek öğrenmede (Ausbildung) ikinci yılım. Bazı sıkıntılarım var. Başaramam korkum yok fakat çok karamsar birisiyim. Pesimistim yani. Bunu çevremdekiler de söylüyorlar. Son günlerde gittikçe de karamsarlığım artıyor. Nedenini bilemiyorum? Adeta ufkum kararmış, dar bir odaya hapis olmuş gibiyim. Ne halimi anlatabiliyorum, ne de halimden anlayacak bir insanı bulabiliyorum. Samimi dostum yok. Tanıyıp,

DEVİN YAZAR 07 Temmuz 2018 DEVİN YAZAR

Değerli Dert ortağım, meslek öğrenmede (Ausbildung) ikinci yılım. Bazı sıkıntılarım var. Başaramam korkum yok fakat çok karamsar birisiyim. Pesimistim yani. Bunu çevremdekiler de söylüyorlar.

Son günlerde gittikçe de karamsarlığım artıyor. Nedenini bilemiyorum? Adeta ufkum kararmış, dar bir odaya hapis olmuş gibiyim.

Ne halimi anlatabiliyorum, ne de halimden anlayacak bir insanı bulabiliyorum. Samimi dostum yok. Tanıyıp, sırlarımı paylaştığım kişiler de ikiyüzlü çıktılar. Ben de iyice içime kapandım. Bir ışık, bir aydınlık kapı arıyorum fakat bulamıyorum. Yardımcı olabilir misiniz?

Karamsar

Sevgili Gülümser,

Kırk gün sana ‘Gülümser’ desem inşaallah gülümsersin. Bunun için sana Karamsar değil, Gülümser demeyi tercih ettim.

Sen de kendine ‘Gülümser’ de. Yalnız kaldığın vakitlerde aynaya bakıp gülümsemeyi unutma!

Senin bu genç yaşta cıvıl cıvıl hayat dolu, neşeli olman gerekmez mi? Bu kadar karamsar olmanı anlayamıyorum.

Sanki ölmeden mezara girmişsin de oradan yazıyor gibisin.

“Altın bileziği” koluna takmana bir yılın kalmış. Bir yıl sonra meslek öğrenmiş, istikbal için, evlilik için plan ve program yapan bir kişi olacaksın.

Karamsarlık karabasanından kurtulman için şu hatıra sana ışık tutar zannediyorum.

‘Harp sırasında kocam New Meksiko’daki Mojave çölüne gönderilmişti. O, çölde tatbikata katılırken yanında olabilmek için bende çölün yolunu tuttum. Kendimi cehennemin kucağına atmıştım. Ortalık yanıyordu. Küçük bir kulübede oturuyordum ve yanında olmak için tehlikeye atılarak geldiğim kocamı unutmuş, can derdine düşmüştüm.

Etrafımdaki yerliler tek kelime İngilizce bilmediğinden kimseyle konuşamıyordum.

Sıcak rüzgâr, bir taraftan beynimi kavuruyor, diğer taraftan yediğim yemeği de, ağzımı burnumu da kumla dolduruyordu.

Canıma yetmişti. Kâğıda kaleme sarılıp babama bir mektup yazdım.

“Gelin beni buradan alın” dedim. “Burada yaşamaktansa hapishanede yaşamayı tercih ederim.”

Babamı beklerken cevabı geldi.

Sadece iki satır yazmıştı; “İki adam hapishane penceresinden dışarıya baktı. Biri çamuru gördü, diğeri yıldızları.”

Bu iki satırı okuyunca utancımdan kıpkırmızı kesildim. Ben hep çamuru görmüştüm. Hâlbuki yıldızlar da vardı.

Derhal yerlilerle dost oldum. Kilimlerine, çanak ve çömleklerine olan hayranlığımı belirttim. Turistlere para ile vermeye yanaşmadıkları kıymetli eşyalarından bana hediyeler verdiler. Kaktüsleri, erguvan ağaçlarını inceledim. Kır köpeklerini tanıdım. Çölde gurubu, güneş batımını seyrettim.

Ne değişmişti de, dün nefret ettiğim çöle bugün bağlanmıştım. Çöl mü değişmişti? Hayır.

O yine kavuruyordu. Yerliler mi değişmişti? Hayır. Onlar yine İngilizce bilmiyorlardı.

Sadece ben değişmiştim. Pencereden kafamı uzatmış ve yıldızları görmüştüm.’

Sevgili Gülümser,

Sen de pencereden başını uzat ve yıldızlara bak.

Parlayan talih yıldızını görecek, talihine tebessüm edeceksin. Güneşi göremiyorum diye ağlamaya devam edersen, yıldızları da göremezsin.

Unutma kızım “tebessüm sadakadır.”

Benim neden portakalım yok diye şikayetlenmen yerine elindeki limonla “limonata” yapıp, içmenin keyfini yaşa.

Bundan sonra bardağın hep dolu tarafına bakmanı tavsiye eder, karamsarlıktan kurtulup gülümsemeni dilerim.

Dost seçmekte ve sırlarını paylaşmakta biraz daha seçici olmalısın.

Eğer bulunduğun durumdan hala çıkamıyorsan uzman bir doktorla görüşmen faydalı olabilir.

Sağlık, mutluluk ve ümit dolu güzel günler dilerim.