Güz güzellemesi

Güz, her taraf sarımtırak. Rüzgarla uçuşan yaprak sarımtırak. Doğum yapan anne misali toprak ta yorgun ve benzi sarımtırak. “Tabiat ana„ dinlenme modunda. Güz, tabiatın uykuya dalmaya hazırlanması. Yatmaya hazırlanan kişinin elbiselerini çıkarması gibi, ağaçlar da yeşil elbiselerini, yapraklarını döküyorlar. Kış uykusuna hazırlanıyorlar. Güz yaprakları düşüp gazel olunca, ağaçlar çıplak kaldılar. Göçmen kuşlar bu acıyı yaşamamak

DEVİN YAZAR 11 Ekim 2017 DEVİN YAZAR

Güz, her taraf sarımtırak. Rüzgarla uçuşan yaprak sarımtırak. Doğum yapan anne misali toprak ta yorgun ve benzi sarımtırak. “Tabiat ana„ dinlenme modunda.

Güz, tabiatın uykuya dalmaya hazırlanması.

Yatmaya hazırlanan kişinin elbiselerini çıkarması gibi, ağaçlar da yeşil elbiselerini, yapraklarını döküyorlar. Kış uykusuna hazırlanıyorlar.

Güz yaprakları düşüp gazel olunca, ağaçlar çıplak kaldılar. Göçmen kuşlar bu acıyı yaşamamak için bir bir ayrılıp gittiler.

Adı üstünde “göçmen kuş.” Göçmen kuşlar göçüp gittiler ince bir süzülüşle. Gizlenecekler burada kalanlar da bu gidişle. Eh, güz mevsimi, ayrılık mevsimi işte…

Güz, göçmen kuşların hüzünlü vedası.

Güzde mevsim sisli, bulutlar sulu gözlü.

Mevsimler gelip geçiyor, tıpkı ömrümüz gibi. İlkbahar, yaz derken işte sonbahar da geldi, hatta Eylül tıpkı sararan yapraklar gibi rüzgarların peşine takılıp “geçen seneki Eylül” oldu bile.

Sonbahar; bir başka deyişle hazan yani hüzün mevsimi. Kısalan günler, sararan yapraklar, yağan yağmurlar ve esen serin rüzgarlar hangimize hüzün vermez ki?

Kimimiz geçen ömrüne yanarken, kimimiz mazileşen güzel yaz günlerinin özlemini duyarız.

Yahya kemal Beyatlı anlatımıyla “Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir…„

Soldu katmer güller, ötmez oldu bülbüller deriz.

Ötelere inanmayan, inanç gözlüğünü takmayan için sonbahar, hüzündür.

Beyaz kış ise kara hüzün…

Bu sonbahar, SON baharımız olabilir. İlkbahara yetişemeyebiliriz. Öyleyse son baharımız gibi yaşayalım. İyi değerlendirelim.

Güzde sararan yapraklar gibi takvimler de sararıyor…

Güz, hüznün dipnotudur.

Sonbaharda intiharlar artar. Acaba intihar edenler, ağaçlardan dökülen yaprakların aşağıya atlayıp intihar ettiklerini farz ederek mi intihar ediyorlar?

Emile Durkheim’in intiharın nedenlerini araştırdığı çalışmasında bazı mevsimlerde intihar oranının arttığı görülür. Özellikle de sonbaharda.

Psikologlara göre ise intiharlarda sonbahardan kaynaklanan bir mevsimsel etki de vardır. Günlerin kısa, güneşin az, havanın kapalı olması depresyonu artırıp, altta yatan bazı sorunları öne çıkararak intihar gibi daha olumsuz sonuçlar meydana gelebiliyor.

Güzde sararan yapraklar gibi takvimler de sararıyor…

Güz gelince ağaçlar gibi bizden de bir şeyler dökülüyor, eksiliyor. Mevsimin eskimesi gibi biz de hem eskiyoruz hem de eksiliyoruz.

Yaz, akan bir damla gözyaşı gibi toprağa akıp gitti. Toprak oldu. Güz de gidecek. Gelmek için gidecek; dirilmek için ölecek.

Hüzünlü sonbahar, hayatımızın davetsiz misafiri. İstenmeyen misafir. Ekim’de kapımızı aralar, gelir yanımıza…

Ve hayat ağacımız sonbaharda yaprak dökümü yaşar.

Nasıl ki güz, yaz ile kış arasında bir berzahtır. Aynen öyle de ihtiyarlık sonbaharı da gençlik yazıyla ölüm kışı arasında bir ara dönem ve berzahtır.

Günlerin, gecelerin ve gençliğin geçmesi karşısında neler yapabiliriz?

Her günü bahar gibi yaşamak başka, her günün bahar olmasını arzulamak daha başkadır. Hep bahar olsa, hasat olmaz, ürünler toplanmaz, aç kalırdık. Onun için yazdan sonra güz çok güzeldir.

Her mevsimin ayrı bir özelliği ve güzelliği vardır. Güzeller de mevsimler gibidirler. Onların da her mevsimi güzeldir. Güzel yaşayanlar güzel yaşlanıyorlar.

Gençlik Rehberinde izah edildiği gibi, gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek.

Burada iki örnek veriliyor. “Mevsim„ metaforu kullanılan birinci örnek makro alemden; yaz güze ve kışa dönüşecek. Bunu engelleyemiyoruz.

“Gün„ metaforu kullanılan ikinci örnek mikro alemden; gündüz, akşama ve geceye değişecek. Bunu da durduramıyoruz.

Sonuç olarak bizim de gençliğimiz, olgunluk yazına, yaşlılık sonbaharına ve ölüm kışına değişecektir.
Ne yapmalıyız sorusunun cevabı kısa ve net: “Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata istikamet dairesinde sarf etse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semâvî fermanlar müjde veriyorlar.”

Dünlerimiz bitti. Bu günümüz de bitmek üzere. Yarınımızı bekliyoruz. Rabbimize yalvaralım bizlere “keşke” dedirtmesin. İradelerimize güç versin. Dünümüze keşke yerine istiğfar edelim. Ders alalım. Bu günümüzün değerini bilelim. Yarın için hazırlık yapalım.

Gelmesi kesin olan o gün geldiğinde hazırlıksız yakalanmayalım. Yaz ve güzü değerlendirmeyip kışa hazırlıksız yakalanan kişi gibi olmayalım.

Hepimiz ölümle nişanlıyız. Nişanlımız gelince bizi almadan gitmeyecektir.