Depremde sağ kalan afetzedelerin hak sahipliği için ölümün bildirilmesi

Depremde sağ kalan afetzedelerin hak sahipliği için ölümün bildirilmesi

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli, 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki bağımsız depremle 11 ilimiz derinden etkilendi. Bu deprem felaketinde çok sayıda bina ve yapılar enkaza dönerken on binlerce vatandaşımız vefat etti veya yaralı olarak kurtuldu. Yine birçok vatandaşımız ve çocuk kayıp. Hatta depremden hemen sonra sağ olarak görülen veya

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 11 Mart 2023 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli, 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki bağımsız depremle 11 ilimiz derinden etkilendi.

Bu deprem felaketinde çok sayıda bina ve yapılar enkaza dönerken on binlerce vatandaşımız vefat etti veya yaralı olarak kurtuldu. Yine birçok vatandaşımız ve çocuk kayıp. Hatta depremden hemen sonra sağ olarak görülen veya sağ olarak enkazdan kurtulan ancak kendilerinden haber alınamayan insanlarımız da var.

Oysa hayatını kaybeden bu vatandaşlarımızın hem geriye bıraktıkları aktif ve pasif malvarlıklarına mirasçı olup sağ kalanların sahip çıkması hem de deprem yardımlarından faydalanması için başvuru yapmaları tamamen mirasçılıklarının tespitine bağlı.

Bu yazımızda mevzuata göre genel olarak bunların hak sahipliği ve mirasçılıkları ile ilgili olarak ölüm olaylarının tespiti ve bildirilmesine ışık tutmaya çalışacağız.

Bir kişi ölmeden ona mirasçı olunamaz

Bir kişi ölmeden geriye bıraktığı kişilerin hak sahipliği veya mirasçılığı söz konusu olamaz. Ölümle birlikte mirasçılık hakkı olanlar ise mirasçılıklarını ancak noterlerden veya Sulh mahkemesinden alacakları bir mirasçılık belgesiyle ispat edebilirler. Bu mirasçılık belgesi mirasçılığın nüfus cüzdanı gibidir.

Lakin noterin veya sulh mahkemesinin bir mirasçılık belgesi düzenleyebilmesi için mutlaka ölümün nüfus kayıtlarına tescil edilmesi gerekir. Bu ise ölüm olayının nüfus müdürlüğüne bildirilmesiyle mümkündür.

Normal zamanlarda Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 31. maddesine ve 09.05.2020 tarihli Nüfus Hizmetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 35. maddesine göre yurt içerisinde meydana gelen ölüm olaylarının mevzuata göre düzenlenmiş ölüm belgesiyle birlikte 10 gün içerisinde ilgililer tarafından bildirilmesi gerekir. Fakat aynı maddeye göre doğal afetlerde bu ölüm olayları mülkî idare amirlerince (vali veya kaymakam) görevlendirilecek memurlar tarafından doğrudan bildirilir.

Deprem felaketi hem doğal bir afet hem de adli bir olay olduğundan enkazdan çıkarılan kişinin ölümünün gerçekleşip gerçekleşmediği, birden fazla kişinin ölümü halinde (ki depremde genellikle bu şekilde olmuştur) hangisinin hangisinden önce öldüğü ancak bir hekim muayenesiyle tıbben kesin olarak tespit edilmesine bağlıdır. Zira birden fazla kişinin ölmesi halinde saat farkı bile olsa hangisinin önceden öldüğünün tespit edilememesi halinde Türk Medeni Kanunu’nun 29/2 maddesine göre “birlikte ölüm” karinesi” gereğince aynı anda öldükleri kabul edilir. Bu durumda da birbirlerine mirasçı veya hak sahibi olamazlar.

Ölenlerin adli muayenesi ve kimliğini belirleme işlemleri Ceza Muhakemesi Kanunu 86. maddeye göre gerçekleştirilir. Bu maddeye göre “Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da gösterilebilir. Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır. Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.”

Dolayısıyla deprem bölgesinde öleni teşhis edebilecek kişiler olmadığında ölenin kimlik tespitinde parmak izi, diş gibi bulgular ayrıca önem taşır. Ölünün adli muayenesi Cumhuriyet Savcısı huzurunda bir hekim tarafından yapılır. Kimliği tespit edilemeyen ölülerin DNA örneklerinin, görüntülerinin alınarak uygun koşullarda saklanması daha sonra kimlik tespitninin yapılabilmesi, nüfus kaydına bildirilmesi ve tescili, dolayısıyla ileride geri bıraktığı mirasçılarının tespiti açısından şarttır. Depremde yakını kaybolanların öncelikle DNA örneği vererek ve bu fotoğrafları teşhis ederek kaybolan akrabalarının bulunması için bu verilerden faydalanmasını tavsiye ederiz.

Muayenesi ve kimlik tespiti yapılmadan gömülmüş bir ceset için daha sonra inceleme Ceza Muhakemesi Kanunu 87/4 maddesi gereğince ancak Cumhuriyet Savcısı veya mahkeme kararıyla yapılabilir.

Deprem sırasında gerçekleşmiş bir doğumunda bebek ölmüş ise bu bebeğin doğduğunda sağ mı ölü mü olduğunun belirlenmesi gereklidir. Bebek sağ doğup öldüğü takdirde nüfus kütüğüne doğum ve ölüm bildiriminde bulunulması gerekir. Şayet bebek ölü doğmuş ise nüfus kütüğüne bildirilmez.

Bu tespit çok önemlidir. Çünkü sağ kalan anne veya babanın hak sahipliği, mirasçılığı bu tespite göre belirlenir. Yaşama yeteneği olmasa da doğduğunda yaşam belirtileri göstermiş olduğu belirlenen bir çocuğun sağ doğduğu kabul edilir.

Kaybolanların nüfusa bildirilmesi

Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 31. maddesine göre bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile müracaat edilen yerin mülkî idare amirinin (Vali veya kaymakam) emri ile ölüm tutanağı düzenlenerek ölüm olayı nüfus kayıtlarına işlenir.

Bunun için ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektirir şekilde kaybolan kişinin alt (çocukları) veya üst soyundan (Anne babası) bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmî bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gereklidir.

Şayet kişinin ölümüne kesin gözle bakılmıyorsa Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesine göre “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların (Örneğin yasal mirasçılarının, atanmış mirasçılarının veya vasiyetname alacaklılarının) başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir”.

Dolayısıyla böyle bir durumda mirasçı olabilecek kişiler kaybolan kişinin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine en erken depremden itibaren bir yıl sonra başvurabilir. Altı ay arayla mahkemece iki kez ilan verildikten sonra kişinin yaşayıp yaşamadığı hakkında bilgi edinilemezse gaiplik kararı verilir ve ölüme bağlı haklar gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.

Bu durumda miras, gaibin kaybolduğu (örneğin depremin olduğu andan) veya en son sağ olarak göründüğü (Örneğin enkazdan birkaç gün sonra çıkmış ve en son o zaman görülmüş ise o günden) itibaren geriye dönük olarak açılmış sayılır.

ÖNE ÇIKANLAR