REMZİ KAPTAN
30 Ekim 2024
YAZARLAR
İstisnasız katıldığım her cemde huzur buluyor, kendi özüme yöneliyor, varoluşuma anlam veriyor ve her seferinde daha bir derinleşerek inancımı yaşıyorum.
Ev cemleri dışında katıldığım ve kendimce hizmetlerde bulunduğum cemlerde sayısız eksiklikler, aksaklıklar yaşanıyor.
Ses düzeni, cem meydanın aşırı soğuk (veya sıcak) olması, cemi yürüten dedenin cem yürütmedeki hakimiyeti, zakirlerin yetmezlikleri, hizmetlerin eksik ve yarım olması ve benzer daha bir çok eksiklik.
Bütün bunlara karşın ben yine de bunları esas almıyorum ve cemi her seferinde kendimce yaşıyorum.
Benim için zahiri bütün eksikliklerine rağmen o meydan adeta Kırkların cem yürüttüğü meydandandır.
Bu inanç ve duyguyla kapıdan niyaz ederek ceme giriyor, meydana secde ediyorum.
İbadetimi, dualarımı bu yoğunlukta yapıyor ve yaşıyorum.
Bütün bunlara rağmen bazı durumlarda ceme katılanları istemeyerek olsa dahi gözlemliyorum.
Ceme katılan dedim ama aslında ceme katılmayanları desem daha doğru olur.
Kendileri o meydanda olmalarına karşın özleri o meydanda olmayanları kastediyorum.
Bu kimseler hiç bir sağlık sorunları olmadığı halde sandalyede ayak ayak üstünde cemi izliyorlar.
Evet, ne yazık ki cem ibadeti yapmıyorlar, cem ibadetini yapanları tiyatro izler gibi izliyorlar.
Ellerinde telefonları bir o ayaklarını bir diğer ayaklarını üst üste atarak cemi izliyorlar.
Arada gülüyorlar, ki muhtemelen attıkları story’lerde gelen emoji ve yorumlara gülüyorlardır.
Bu elbette hoş olmayan ve cem ibadetini huşu içinde, göz yaşlarıyla, tevhid haliyle yerine getirenlere karşıda bir saygısızlıktır.
Aynı saygısızlık Kilisede, Sinagogda, Budist tapınağında, Camide yapılıyor mu?
Neden cem meydanında bu yapılıyor ki?
Cem ibadettir ve yapılan her hizmetin, edilen her duanın, söylenen her deyişin zahiri ve batıni olarak inananlar için yaşamsal önemi vardır.
Cem meydanı; her türlü kirin ve kibrin giderildiği, arı ve duruluğun sağlandığı, birlik halinin yakalandığı meydandır.
Cemde uyandırdığımız delil meydanı değil, gönüllerimizi aydınlatıyor.
Yere çaldığımız süpürge gönüllerimizdeki kiri süpürüyor.
Tezekar ile yıkanıp temizlenen ellerimiz değildir, gönüllerimizdir.
Orada rızalıkla paylaştığımız lokmalar cennet taamına adeta eşdeğerdir.
Meydana serdiğimiz post değildir, Hakk’a teslimiyetimiz ve Muhammed Ali yoluna ikrarımızdır.
Döktüğümüz her göz yaşı; Hakk’a aşkımızın ve şükrümüzün, Hz. Muhammed’e sevgimizin, Hz. Ali’ye bağlılığımızın, On İki İmama muhabbetimizin samimiyetle, coşkuyla dışavurumudur.
Döndüğümüz semahlar cümle kâinat ile emsaldir.
Bireysel huzurun (varoluşu anlamanın, varoluşsal sorulara cevapların verildiği) ve toplumsal düzenin sağlandığı meydandır cem meydanı.
Yalan, haram, haksızlık, düzenbazlık ile yol alanlar, yaşamlarını kibir ve bencillik üzerine kuranlar bu meydana gelmezler.
Özüne yabancı olanın, özünü inkâr edenin, özüyle barışık olmayanın bu meydanda işi olmaz.
Onlar hasbelkader buraya gelseler dahi bu meydandan sıkılır ve bir an önce gitmek isterler.
Çünkü özlerine yabancı olmuş ve bu yabancılık onları zahiri hayatın debdebesine savurmuştur.
Günümüzde ceme ibadet için değil, seyir için gelenlerin hali böyle değil midir?
O halde tekrar belirtelim: cem ibadettir ve ceme ibadet etmek için katılınılır.
Eğer seyir için ceme katılacaksanız zamanınıza yazık ne kendiniz yorulun zaman kaybedin ne de ceme katılanları ibadetlerini layıkıyla yapmalarına engel olun.