Hac

“Hac, gayesizliğin karşıtıdır.” Ali Şeriati Hac ve Umre hesap işi değil, nasip işidir. Oradan davetiye gelmesi gerekir. Sen halis niyetle istersin, oradan da davetiye gelir. Bir bakarsın Kâbe’nin karşısındasın. Hacca niyet ettin mi ilk adımı atmışsın demektir, devamı gelecektir. Evini terk edip Allah’ın evine (Beytullah’a) ulaşırsın. Yaşlı yorgun hamalın yokuş yukarı sırtında yük taşıması gibi

ÇELEBİ EFENDİ 11 Ağustos 2017 ÇELEBİ EFENDİ

“Hac, gayesizliğin karşıtıdır.” Ali Şeriati

Hac ve Umre hesap işi değil, nasip işidir. Oradan davetiye gelmesi gerekir. Sen halis niyetle istersin, oradan da davetiye gelir. Bir bakarsın Kâbe’nin karşısındasın.

Hacca niyet ettin mi ilk adımı atmışsın demektir, devamı gelecektir. Evini terk edip Allah’ın evine (Beytullah’a) ulaşırsın.

Yaşlı yorgun hamalın yokuş yukarı sırtında yük taşıması gibi hayat yükünü omuzlarımızda taşıyoruz. Günah deryalarına bata çıka yol alıyoruz. Hac tam bir arınma, dirilme ve temizlenme kurnasıdır.

Yorgunuz, dinlenmek için yaptığımız şeylerden de yoruluyoruz. Bunun için hac ruhumuzu besleyebileceğimiz en güzel fırsattır.

Hacca gitmeye karar verdikten sonra yapacağınız ilk iş; güvenilir ve hacı adaylarına ibadet neşvesiyle hizmet eden güzel bir ekibe dâhil olmak.

Hadis-i Şerifte: “Evvelen refik, sümme’t-tarik.” “Önce yoldaş, sonra yol” denilmiş.

Güzel arkadaşlarla, organize işini bilen bir ekiple yola çıkmazsanız sevap kazanayım derken moraliniz bozulup, belki de günaha girmiş olarak dönebilirsiniz.

Hac, bizi Allah’tan uzaklaştıran her şeyden sıyrılıp, huzur ihramına bürünmenin adıdır.

Hac, kişisel hayatın kısır döngüsünden kurtulup, özgürlüğe adım atmaktır.

Hac, Allah’la karşılaşmak için kendinden ve dünyalıktan uzaklaşmanın adıdır.

Hac, ben’i terk edip, biz olmaktır. Biz okyanusunda çaydaki şeker gibi erimektir.

Hac, hem erimek hem de ermektir. Hacda maddi ve soğuk ene yönümüz bakımından eridikçe ereriz. Öyle ereriz ki, sıradan avam bir hacı, bir veli makamına çıkar.

Hac, sükunettir. Dağlardan çağlayıp akan coşkun nehirlerin okyanusa ulaşınca yok olup, sakinleştiği gibi hacı da kalabalık içerisinde erir. Erimesi gerekir. Benlik, gurur ve enaniyetin erimesi gerekir. İhram bunun için gerekir. İhram, eşitlenmek içindir.

Giysiler bedenimizle birlikte karakterimizi de örter. Elbiseleri çıkarıp, ihrama bürünmek; hiçliğe gömülmek ve herkesle eşitlenmek içindir.

Bütün benlik ve bencil duygular elbiselerle beraber çıkartılır.

Hac, mahşeri anımsatır.

Hac, ölmeden önce ölmenin provasıdır.

İhram, bana ait ne varsa terk edip, kendimi Allah’a arz etmektir. Ben buyum, ben bir hiçim demektir. Benim diyebileceğim hiç bir şeyim yok.

Hac, görmek içindir, görünmek için değildir. Her şeyden sıyrılmak, aczimizi fakrımızı anlamak, yoklukta varlığa ulaşmanın yollarını aramaktır.

Hac, bir arayıştır. Kendimize yöneliştir. İçe yapılan bir yolculuktur.

Hac, günleri değil, dakikaları bile dolu dolu yaşamanın adıdır. Onun için hac bitmeden Kur’an-ı Kerim bitirilmelidir.

Hac, haldir. Hal, anlatılmaz yaşanır. Haccı anlamak için yaşamak gerekir.

Hacı kardeşim sen şimdi haccı yaşadın ve dönüş hazırlıkların başladı. Nereye döndüğünü unutmayacaksın.

Art niyetli ve cahilce “Araplara para yediriliyor, hacca gerek yok„ diyenlerin arasına döneceksin. Böyle düşünenler için ne yapabilirim? Bunun cevabını bulmaya çalış.

Son iki günde hacda neler öğrendin, neler yaşadın? Ne bekliyordun, ne buldun bunları da düşün?

Mübarek mekânlara gidip, on binler, yüz binlerle beraber tövbe etmenizi, dua edip, kalben dirilmenizi ve kendinize gelmenizi temenni eder, mebrur bir hac dilerim.

Unutmayalım Hac, Mekke’den döndükten sonra başlar. Kolay gelsin.