Şeytan, ezeli düşman… Çok yaman, amansız ve imansız. Ezeli hasım. Şeytan, gözle görülmeyen fakat varlığı kesin olan, azgınlık ve kötülükte çok ileri giden, kibirli, asi, insanları saptırmaya çalışan cinlere de Şeytan denir. (A’raf 7/ 11-18) İslam’da şeytan denilince anlaşılan mana şudur: Allah’ın “Adem’e secde emrine„ karşı gelip, isyan ettiği için ilahi rahmetten kovulan ve insanların
Şeytan, ezeli düşman… Çok yaman, amansız ve imansız. Ezeli hasım.
Şeytan, gözle görülmeyen fakat varlığı kesin olan, azgınlık ve kötülükte çok ileri giden, kibirli, asi, insanları saptırmaya çalışan cinlere de Şeytan denir. (A’raf 7/ 11-18)
İslam’da şeytan denilince anlaşılan mana şudur: Allah’ın “Adem’e secde emrine„ karşı gelip, isyan ettiği için ilahi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı, cin taifesinin inkarcı kesiminden gizli bir varlıktır. (el-Kehf, 18/50)
Haset, öfke gibi insana mahsus olan her kötü huy ve davranış ta şeytan diye adlandırılmıştır.
Şeytanın özelliklerini tanırsak onunla daha kolay mücadele edebiliriz.
Şeytanın bazı özellikleri şunlardır:
Görüldüğü üzere Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerde Şeytan hiç iyi bir şekilde bahsedilmemiştir. Şeytanı ve şeytanın davetine uyanları ahirette büyük bir azab beklemektedir.
Şeytana karşı alınacak tedbirler nelerdir?
Şeytandan korunma yollarını bilmek ayrı, yapılan tavsiyelere uymak da ayrıdır. Tavsiyeler uygulanmazsa Şeytana yenik düşeriz. Elimizdeki ilaç ne kadar güçlü olursa olsun, o ilacı kullanmayınca faydası olmaz.
Şeytanı bize tanıtan Allah, ne gibi dualarla ondan korunacağımızı da bize öğretir:
Şeytan bazen sağdan yaklaşır. İnsanı iyilik yapmaktan alıkoymaya çalışır.
Mesela bir insan sadaka vermeye niyetlendiğinde onu engellemeye çalışır, “aslında şu kadar kendi ihtiyaçların varken niye veriyorsun ki” der. İnsanın hayrını istiyormuş gibi yapıp, onun hayrına engel olur. Mesela, büyük hizmetler yapabilecek bir insanı kendi halinde bir hayata ikna eder, başkalarının ondan istifadesine engel olur.
Şeytanın en önemli silahlarından birisi de insana kusurunu itiraf ettirmemektir. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder, o kusur kusur olmaktan çıkar. Fakat kendini kusurlu ve günahkar görmeyen kişi istiğfar etmez.
İstiaze, Allah’a sığınma
İstiaze, “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racîm”, yani; “Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” cümlesini söylemeye verilen isimdir.
Felak Suresi, Nas suresi sabah akşam üçer defa okunmalıdır.
Cenab-ı Hak, Resul’üne şu duayı ders vermiştir:
“De ki: Ya Rabbi, şeytanların dürtmelerinden sana sığınırım. Yanımda bulunmalarından da Ya Rabbi yine sana sığınırım.” (Mü’minun, 23/97-98)
Midemize girenlere dikkat
Haram ile beslenen, haramî yani terörist olur denilmiştir. Haram yiyen kişilere şeytanın musallat olup, ibadetlerden uzaklaştırıp saptırması daha kolay olur.
Harama bakmamak.
Gözümüze hakim olmak şeytana yem olmamak için önemli bir korunma sebebidir.
Namahrem olanlarla baş başa kalmamak
İslam, yabancı kadına şehvetle bakmayı yasakladığı gibi, onunla başbaşa kalmayı da yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Sizden kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Çünkü bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olur.” (Buharî, Nikâh, 111, 112)
– Harama bakmak, hadiste “göz zinası” olarak adlandırılmıştır.
Yalnız Kalmamak.
İnsan tek başına kaldığında şeytan bu fırsatı değerlendirir. Mesela, evde tek başına kalan genç, arkadaşlarıyla birlikte iken bakamadığı müstehcen yayınlara kolaylıkla ulaşabilir veya aslında girmemesi gereken yerlere internetten girebilir. Demek ki, yalnız kalmak insanı şeytanın saldırılarına açık hale getiriyor. Cemaat halinde olunca insanlar birbirlerini korumada yardımcı oluyorlar.
Bir Hadis-i şerifte: “Dikkat edin! Cemaat halinde olun. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur. İki kişiden ise uzak durur.” (Tirmizi, Fiten, 7)
Muhlas yani ihlasa erdirilmiş kulların üzerinde şeytanın bir etkisinin olmayacağını Rabbimiz bildiriyor.
Rabbim bizleri ihlasa erdirilmiş, muhlas kullarından eylesin. Şeytanın ve onun taraftarlarının her türlü fitne ve fesadından korusun.