Ziyaretler her zaman, her yerde çok güzeldir. Güzelliklerin başlamasına sebeptir. Fakat Avrupa’da özellikle bayram günlerinde daha başka güzeldir. Yaşadığımız hayat şartları gereği maalesef birbirimizi, akrabalarımızı, anne-baba dostlarımızı düzenli olarak ziyaret edemiyoruz. Mazeret olarak “vakit yok!” diyoruz. İnsanların var olduğu günden beri “vakit” ne zaman oldu ki? Bayram gününde tatlısını yapıp ziyaretçi bekleyen insanlarımız var. Gitmediğimizde,
Ziyaretler her zaman, her yerde çok güzeldir. Güzelliklerin başlamasına sebeptir. Fakat Avrupa’da özellikle bayram günlerinde daha başka güzeldir. Yaşadığımız hayat şartları gereği maalesef birbirimizi, akrabalarımızı, anne-baba dostlarımızı düzenli olarak ziyaret edemiyoruz.
Mazeret olarak “vakit yok!” diyoruz. İnsanların var olduğu günden beri “vakit” ne zaman oldu ki?
Bayram gününde tatlısını yapıp ziyaretçi bekleyen insanlarımız var. Gitmediğimizde, tembellik ve vefasızlık yaptığımızda o tatlı kendisine zehir oluyor.
Bayram günlerinde akrabaları, büyüklerimizi, özellikle din büyüklerini, bildiklerini yaşayan alim kişileri, salih arkadaşları ziyaret etmek çok sevaptır. Ziyarete giderken küçük bir hediye götürülür. Ziyaret, yalnız Allah rızası için yapılır.
Birbirimizi sevmeye vesile olan ziyaretler konusunda yüzlerce Hadis-i Şerif vardır. Bu bayram günlerinde yapacağımız ziyaretlerle ilgili müjdelerden bir kaç tanesine bakalım:
1. “Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Allah, (c.c) buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:
– Böyle nereye gidiyorsun?
– Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
– Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?
– Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
– Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiçbir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânın sevgisine mazhar oldun.” ( Hakim)
Unutulmaya yüz tutmuş, küllenmiş dostlukların yeniden canlanması için, bu bayramda kendimize bir iyilikte bulunalım. Ziyaret seferberliği başlatalım. Dualar alalım. Allah’ın rızasını kazanalım.
Telefon rehberinde kimlerimiz varsa hepsini arayıp tebrikleşelim. Yaşadığımız şehirde daha önce tanışıp zamanla arayı soğuttuğumuz, hakkı hukuku geçen, ilklerden her kim varsa arayıp soralım.
Herkesin bizi ziyarete gelmesini beklemeyelim. Bizler Mevlânâ Celaleddin-i Rumî değiliz. Ve o zamanda yaşamıyoruz. Hz. Mevlânâ diyor ki: “Kim olursan ol gel.” Biz bu cümleyi şöyle söylüyoruz: “Kim olursan ol, yerinde dur, biz gelelim. Kim olursa olsun biz gidelim.
Sözün özü; ziyaret eden kişi olmak, ziyaret edilen olmaktan daha hayırlıdır.
“Dostunuzu sık sık ziyaret ediniz, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılarla kaplıdır.„ (atasözü)
Yürünmeyen yollarda dikenler biter. Yürünen yollarda ise güller… Yürüdüğünüz yollarda güller bitsin… Gönüller fethedilsin…
UNUTMAYALIM!
Bu bayramda gitmezsek, kapılarını açmazsak, daha sonra bir derdimizi, bir davamızı anlatmak için gitmek istediğimizde kapılarını bize açmayabilirler.
Unutulmuş bir dostun kapısını açmak, cennetin kapısının açılmasına vesiledir.
Öyleyse ne duruyoruz? En yakındaki komşumuzdan işe başlayıp, insanların yakınlığını, Allah’ın sevgisini kazanmaya bakalım.
Allah rızası için ziyarete giden kişi Allah yolundadır. Rabbim, yolundan ve rızasından ayırmasın. Amin.