Ben Deliyim

Sadece, başkalarına deli olmadığımı ispat etmenin anlamsızlığı bilebilecek kadar aklım var. Ve deli olduğumu kabul etmem bana huzur veriyor. Çünkü ortada kavga edecek, tartışacak herhangi bir argüman kalmıyor.

SEDAT İLHAN 20 Ekim 2024 YAZARLAR

Kısa bir süre önce bir dostumla düşüncelerimi paylaştım. Uyardı, deli derler, dedi. Beni takdir ettiğini belirtti. Daha kapasiteli imişim, tecrübeli. Teşekkür ettim mi, hatırlamıyorum.

Çünkü o düşüncelerin sahibi benim. Onlar öyle iş olsun diye söylenecek şeyler de değil. Bir inanmışlık var, arayış. Anlatamadım mı yoksa anlamadı mı? Gerçekten kimin haklı olduğunda değilim. İlgilenmiyorum. Hatta haksız olmayı yeğliyorum. Dilden değil, gönülden.

Veya hakikatler mi yalnız yoksa ben mi?

Derler, derken aslında kendisinin, benim için deli demiş olduğunun farkında değil. Para kazan, diyor. Ünvanın olsun. Akıl bu, demek.

Akıllı olmak çok kolay aslında. Ben hissettiklerimi söylerim genelde. Sonuna meşhurlardan bir isim koysam, tamamdır. Her zaman yenilir mi bilmem ama meşhur bile olmayabilir. Meşhur feylesoflardan Uyduruk Hazretleri şöyle buyurmuş desem…

Bir dost ile konuştuk biraz. İkinci kez görüşüyormuşuz, hatırlar. Zorladı beni, sordu. Fikir alışverişi harika idi. Yakın bir zamanda bu kadar keyf almamıştım, diyebilirim.

Hakikati gerçekten arıyor musun, der. Aklım bana oyun oynayabilirmiş. Doğru söyler. Emin olamam. Deniyorum. Bazen deli diyorlar bu nedenle.

Çünkü olması gerekeni söylemenin, söyleyene bir değer kattığı düşünülebiliyor. Dahası da var. Dinlemeyi bile yeterli görmek söz konusu.

Devam ediyoruz. Hissettiğimi söylememe itiraz eder. Felsefe hissiyat mıdır, der. Hissetmek bilmenin bir derecesidir. Dumanı uzaktan, alevi yakından görmek değil, ateşin içinde olmaktır. Ama bildiğim doğru olmayabilir. Anlatma heyecanımı henüz yenemediğimden dolayı soramadım, felsefe nedir?

İnsanı çok önemsediğimi söyler. Evrim ispatlamış ki, atalarımız maymunlarmış. Belki de doğrudur. Ama problem gördüklerimizin tamamı denilebilecek kadar büyük bir oranının ortak noktası İNSAN’dır. İnsanlarla birlikte, insanlık için çözüm aramamız şart…

İnsan… Bu kavram veya varlık tanıdık geliyor mu? Hakkında neler biliyoruz?

Bilenlerimiz anlatıveriyorlar. Kitaplar ezberlemişler, bilmemeleri mümkün değil. Ama onların sözlerinde kendimi bulamıyorum. Demektir ki, ben deliyim.

Özgür olanın dini yoktur diyoruz ama dindar olmak için itaat şart. Oysa itaat prensiplere olur, insana olmaz.

Kendini bilen Allah’ı bilir. Aslında insan herşeyi kendini bildiğince bilir. Acıyı, sevinci, özlemi, hasreti, gücü, sonsuzluğu… Bildiklerinde tek kıyas, referans kendisidir.

Haddini bilmek ise çok farklı. Haklı veya haksız, hiçbir kalbi kırmamaktır kast edilen. Diğerlerinin duygularına saygı gösterebilmektir. Kendisini sevene karşı çıkmamaktır mesela, tanımlamamak. Pardon, ben ne diyorum ya? Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bu örnek de nereden çıktı şimdi? Bir insanın duyguları ile kendisinin arasına girmek mümkün mü ki? İnsana „Kendini sevme!“ denilebilir mi?

Veya Rabb’im beni seviyor, Efendimiz de seviyor, ben neden sevmiyeyim?

Kendimi seviyorum. Böylece insanların sevgiye olan ihtiyaçlarını görebiliyorum. Ve tüm insanları sevmeyi hedefliyorum. Aslında deliler de nefret nedir bilmezler. Affediverirler, paylaşıverirler…

Veya mutlu mesut yaşamak için aklımızı neden kullanamıyoruz?