Bavulunda getirilen yaşamlar

Tarihin farklı dönemlerinde, toplumsal kırılmaların olmasıyla birlikte göç hareketleri de yoğunlaşmıştır.

VAHİT GÖZ 07 Eylül 2025 YAZARLAR

Her bir göç hareketi kendi kültüründen, özünden koparılan binlerce insanı farklı farklı kültürlerin, toplumların kucağına emanet etmiştir. Bu göç hareketlerinin temelinde güvenlik, ekonomik ve düşünsel farklılıklarını yaşamak ve sağlamak öncelikleri yatmaktadır. Daha da net ifade edecek olursak, her bireyin hakkı olan yaşama, özgür olma, farklılıklarıyla varoluşunu tamamlama eğilimlerini gerçekleştirme yolculuğu diyebiliriz.

Bir bavul…Dışarıdan bakıldığında bir eşya. Ama içine sığdırılmaya çalışılan, çoğu zaman bir hayatın tamamı. Göç edenin bavulu, yalnızca giysi ya da birkaç fotoğrafla dolmaz; içinde geride bırakılan sokakların kokusu, çocukluğunun geçtiği yerlerin hatıraları, anneden öğrenilmiş yemek tarifleri vardır. Her bir göç hareketi veya göçe zorlanma olgusu sonrasında birey açısından derin, yoğun ve uzun süreli travmalar barındıran bir yaşama ‘merhaba’ denilerek bir yerlerden başlangıç yapılır.

Bu başlangıçlar ise, bireylerin bavullarında getirdikleri değerleri, hatıraları, ilkeleri zaman içerisinde farklı renklere dönüştürebilir. Bu durumun anlaşılabilir bir yönü kesinlikle vardır. Çünkü her şey değişir ve farklılaşabilir.

İlk kez kökünden ayrılan bireyler bu bedeli ağır öder veya sonradan gelenlerle birlikte zorlanma, asimilasyon rüzgarına kapılma şeklinde kimlik ve değerleriyle ilgili kayıpları olabilir. Göç, çoğu kez yeni bir umut için atılan adım gibi görünür. Ancak göç edenin önünde uzanan yol, çiçeklerle değil taşlarla döşelidir. Dil bariyeri, iş bulma güçlüğü, kültürel uyumsuzluk, yalnızlık ve bazende getirdiklerini muhafaza edememe durumları…

Bunlar göçmenin karşısına çıkan ilk büyük risklerdir. Ayrıca farklı riskler de vardır. Örneğin ‘görünmez ayrımcılık’ gibi. İnsan bazen doğrudan ‘sen yabancısın’ denilerek dışlanmaz; ama özellikle iş görüşmelerinde sessizce elenebilir, komşuların davetine çağrılmayabilir. Peki bu tabloyu dayanılır kılan nedir? İlki, göçmenin kendi iç direncidir. Göç gibi zor bir olguyu başaracak cesareti vardır. Bu cesaret, kriz anlarında onu ayakta tutar. İkincisi, dayanışma ağlarıdır.

Bugün telegram, watsapp gibi grupları oluşturarak kendilerini iletişimde kalmaya zorlayabiliyorlar. Örneğin, Kanada’da yapılan bir çalışmaya göre,göçmenlerin yüzde 65 ‘i ilk işini sosyal çevresi aracılığıyla bulur. Bir diğer güç ise kültürel çeşitliliğin getirdiği yeni kimliktir. İki dil konuşabilmek, çocuğunu hem yeni ülkenin olanaklarıyla hem eski ülkenin değerleriyle büyütebilmek.,,Bu hibrit (iki yönlü) kimlik, bir eksiklik değil bir zenginliktir.

Uzun vadede fırsatlara dönüşebilir. ABD’de girişimcilerin önemli bir bölümü göçmen kökenli insanlardır. Bugün gerek avrupa da gerekse demokratik başka ülkelerde göçmen kökenli bireylerin o ülkenin siyasetine, meclisine, yerel yönetimlerine de ulaşabildiklerini gözlemleyebiliyoruz.

Günün sonunda elde sadece ‘Bavul’ ve içinde getirilenler kalmıyor. Kayıpların, umutların, çilenin dışında çok dillilik, farklı kültürlere adaptasyon, hayata ve dünyaya farklı bakış, yeni dostluklar, arkadaşlıklar gibi çok daha fazlası da elde edilmiş oluyor. Bavulumuzu unutmayalım ama hayat her şeye rağmen devam ederek yeni kapılar da açıyor. Sağlık ve huzur merkezli nice yeni bavullar biriktirmeye…