Başımızın tacı, taçsız sultan: Anne

Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü Anneler Günü olarak kutlanmakta. Anneler Günü kutlamalarının 100 yıllık bir geçmişi var. 1908 yılında, Anna Jarvis annesini kaybettikten sonra her yıl düzenli olarak annesini anması ile başlayan “Anneler Günü” kutlaması, Amerikan Kongresi’nin 1914’te bu olaydan etkilenip, ülke çapında kutlanan bir gün olması yönündeki kararı ile resmiyet kazandı. Türkiye’de

ÇELEBİ EFENDİ 12 Mayıs 2018 ÇELEBİ EFENDİ

Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü Anneler Günü olarak kutlanmakta. Anneler Günü kutlamalarının 100 yıllık bir geçmişi var.

1908 yılında, Anna Jarvis annesini kaybettikten sonra her yıl düzenli olarak annesini anması ile başlayan “Anneler Günü” kutlaması, Amerikan Kongresi’nin 1914’te bu olaydan etkilenip, ülke çapında kutlanan bir gün olması yönündeki kararı ile resmiyet kazandı.

Türkiye’de ise 1955 yılından bu yana resmi olarak mayıs ayının 2. pazar günü Anneler Günü olarak kutlanmaktadır. Almanya’da  ise aynı şekilde Mayıs ayının ikinci Pazar günü anneler günü kutlanmaktadır.

Bu evrensel günde anneler, çocukları tarafından sevgi ve hürmetle anılırlar. Güzel sözlerle, hediye ve çiçeklerle hem gönülleri alınır, hem de duaları…

Anneler günü, anneleri onurlandıran bir gün değil, annelerimize sarılmakla, onları anmakla ve anlamakla onur kazandığımız bir gündür. Bu gün, bilinçli bir şekilde değerlendirilirse, sadece şeref kazanmakla kalmayıp, sevap kazandığımız, Allah’ın rızasını kazandığımız özel ve güzel bir gün olabilir.

Çünkü Cennet anahtarı bu mübarek anaların ayakları altındadır. “Annesinin ayağını öpen Cennetin eşiğini öpmüş gibidir.” Peygamber müjdesine mazhar olan başka kimse yoktur.

Bediüzzaman hazretlerinin 21. Mektubta beyan ettiği gibi: “insanlık sıfatlarını kaybetmeyen her evladın birinci vazifesi ebeveyninin rızasını kazanmaktır. Anne babasının kalbini hoşnut etmektir. Onların istek ve arzuları için pervane olmak ve onlara hürmet göstermektir. Bir evladın en birinci farz olan vazifesi de budur.„ İşte Rabbimizin emri: “Rabbin kesin olarak ferman buyurdu: O’ndan başkasına ibadet etmeyin. Anaya babaya iyilik edin. Şayet onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık haline yetişirse, sakın onlara “Üf!” deme ve onları azarlama! İkisine de güzel ve yumuşak söz söyle.” (İsrâ, 23)

“Ana-başa taç imiş/ Her derde ilaç imiş/ Bir evlat pir olsa da /Anaya muhtaç imiş.”

Anne hakkında konuşanlar ve yazanlar bu dörtlüğe mutlaka değinirler. Fakat kime ait olduğunu söylemezler.  Hâlbuki yazmada ve konuşmada kaynak belirtmek bereket vesilesidir.

Bilemediğinden dolayı söylemeyenler var. Bir de “Yunus Emre ne güzel söylemiş” deyip yalan söyleyenler var. Yalan ve yanlışlarla hakikatler anlatılmaz.

Bu güzel şiir Niğde’li Şair, Anayasa hukuk profesörü Hüseyin Nail Kubalı’ya (1901- 1981) ait.

Evet, annelerimiz başımızın tacı. O tacın kıymetini bilmemiz ve şerefle baş üstünde taşımamız gerekiyor.

Yılda bir gün annelerin hatırlanması yeterli midir?

Bir gün değil, her gün anneler hatırlansa da onlara karşı görevlerimizi yapmış olamayız. Onların hatırlanmaya değil, hatırlarının sayılmasına, saygı duyulmasına ve haklarının yerine getirilmesine ihtiyaçları vardır.

Nice kimseler anne hakkı nedir bilir fakat yerine getirmez. Bilmek yetmez, uygulamak gerekir.

İhmal eden, ihmal edilir. Hor gören, hor görülür. Ağlatan, ağlar. Hem burada hem de öteler de ağlar.

Annelerimiz varlık sebebimiz. O muazzez varlıklara karşı görevlerimizin öğrenilip, öğretilmesi ve yerine getirilmesi gerekiyor.

Anne hakkını çiğneyen, ona karşı gelen, onu inciten, hatta ağlatan kişilerin bazıları anne hakkını bilmez kişiler değil, biliyorlar. Biliyorlar ama yine de üzüyorlar. Fakat bilmedikleri bir şey var: Anneyi ağlatan kişi hem dünyada, hem ahirette her daim ağlar, gülemez. Gözyaşlarını da kimseler silmez.

Annenin anılmaya değil, anlaşılmaya ihtiyacı var. Anne, empati yaparak anlaşılmaz. Ancak şefkatle anlaşılır. Çünkü o şefkat kahramanıdır.

Şefkat ise tam bir beklentisizliktir. Hiçbir karşılık beklemeden hizmet etmek. Anne, çocuğuna karşılıksız verir. Yeri gelir hayatını bile verir. Anne başkasının değil, sadece evladının kendinden daha iyi konumda olmasını ister. Onun hayatı için hayatını severek feda eder. Bu şefkat sadece annelerde vardır.

Anneler Günü’nde neler yapabiliriz?

Anneler Günü kutlamak var mıdır, yok mudur sorusunu bir tarafa bırakalım. Yaşadığımız toplumla bizi kaynaştıracak, bütünleştirecek, ayrıştırmayacak her faaliyetin içinde bulunalım.

Anneler Günü kutlayan komşularımız annelerini ziyaret edip gül ve hediye verirken bizler şefkat kahramanı, başımızın tacı annelerimizi boynu bükük bırakmayalım. O mutluluktan bizim annelerimiz neden yoksun kalsınlar?

Her sene yaptığımız Anneler Günü programında format değişikliği yaparak her yıl daha güzel şeyler yapalım.

İlk önce ziyaret edilecek annelerin listesini yapalım. Kişisel olarak, dernek adına ve insanlık adına listede isimleri yazılı olan anneleri ziyaret edip, hayır dualarını alalım.

Herkesin gül verecek annesi olmayabilir. “Ne yapayım annem yok ki gidip elini öpeyim!” demeyiniz.

Kendisine gül verecek, gülüverecek ve onu güldürecek evladı olmayan, boynu bükük anneleri düşünelim.

Şehit annesi, mahkûm annesi, bakıma muhtaç, bir ömür yatağa mahkûm felçli çocuğun annesi var. Kayıp çocuğun annesi var. Bir de yavrusu hem var, hem de yok muhacir’in annesi var.

Günümüzün mefkûre muhacirlerinin gözü yaşlı anneleri var. İyi ki varlar. Onlar olmasalardı, bu gün dünyanın dört bir bucağında bu ocaklar tütmeyecekti. Bu çiçekler açmayacaktı.

Kalbinin meyvesi, ümit tomurcuğu yavrusunu büyük bir fedakârlıkla ismini duymadığı, haritada bile yerini bilmediği ülkeye gönderen anneleri unutmayalım. Şehit ve muhacir annelerine selam olsun deyip ziyaret edelim.

Kocası ölmüş veya ayrılmış; çocuklarına hem babalık hem de annelik yapan çileli anneleri unutmayalım. Ziyaret listemize onları da ekleyelim.

Yaşlı annesini huzurevine göndermeyip “sen bizim evin hem Hızır’ı hem de huzurusun” diyen annelerin ellerinden öpelim. Uğrayıp hayır dualarını alalım.

Huzur evindeki anneleri de unutmayalım.

Bir imtihan eseri olarak özürlü bir çocuğa bakan, ömür boyu hayatını ona göre planlayan madden “yarı esir” manada melekler kadar mübarek annelerden sabır dersi alıp, yılın annesi değil, seni yılların annesi seçtik diyelim.

Nesil yetiştirmeyi şiar edinmiş, şuurlu anneleri arayıp bulalım. Yaşadığımız topluma kaliteli çocuklar hediye etmiş, kaliteli annelere hediye vermeyi de unutmayalım.

Sırat köprüsünden geçiyor gibi, kılı kırk yararcasına inandığı gibi yaşamanın ötesinde, yaşatmak için yaşayan, inandığı gibi yaşamanın adeta avuçta tutulan ateşten bir kor olduğu günlerde annelik yapmanın “nasıl”ını gösteren günümüz annelerinin ve anne adaylarının manevi ellerinden öpüyorum.

Annelerimizin “anneler gününü” kutlarım.