Borçlusu hangi ülkede ikamet ederse etsin borçlunun Türkiye’de malvarlığı varsa, alacağına yurtdışında ulaşamamış kişiler devletin gücünü kullanarak bu malvarlığından alacağına ulaşmak için bu borçluya karşı Türkiye’de icra takibi yapabilir. Ancak bunun için borcun kaynağı yani bir belgeye dayanıp dayanmadığına, belgeye dayanıyorsa hangi tür bir belgeye (ör: Mahkeme kararı, bono, çek, noter veya adi belge gibi
Borçlusu hangi ülkede ikamet ederse etsin borçlunun Türkiye’de malvarlığı varsa, alacağına yurtdışında ulaşamamış kişiler devletin gücünü kullanarak bu malvarlığından alacağına ulaşmak için bu borçluya karşı Türkiye’de icra takibi yapabilir.
Ancak bunun için borcun kaynağı yani bir belgeye dayanıp dayanmadığına, belgeye dayanıyorsa hangi tür bir belgeye (ör: Mahkeme kararı, bono, çek, noter veya adi belge gibi senetler, ticari cari açık hesap kayıtları, fatura v.s.) dayandığına göre icra yolu seçilmesi gerekir.
Zira Türk İcra ve iflâs Kanununda birçok icra takip yöntemi belirlenmiştir. Biz bu köşe yazımızda geneli ilgilendiren üç icra takibini zikrederek yurtdışında noterlerde borçludan alınan borç senetlerinin durumunu açıklayacağız.
Bunlar ilâmsız (adi) icra, kambiyo senetlerine mahsus icra ve nihayet ilâmlı icra takip yöntemleridir.
İlâmsız (adi) icra takibine kambiyo senedi veya mahkeme kararı vasfında olmayan senetler, faturalar, bir kibrit kutusunun üzerine yazılan borç ikrarı belirten belgeler konu edinilebileceği gibi hiçbir belgeye dayanılmadan da bu icra takibi yapılabilir.
Borçluya icra yazısı tebliğ edildiğinde borçlunun bu takibe karşı 7 gün içerisinde itiraz hakkı vardır. Borca veya imzaya itiraz halinde icra takibi tamamen durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması için dava açmak zorundadır.
Kambiyo senetlerine mahsus icra takibine ise sadece Türk Ticaret Kanunu gereğince kambiyo senedi sayılan bono senedi, bankalarca verilen çekler ile poliçeler konu olabilir.
Burada borçlu 5 gün içinde İcra Mahkemesine dava açarak borca veya imzaya itiraz etmesi gerekir. Borçlu böyle bir itirazı yapsa bile bu itiraz satış işlemleri dışında hiçbir icra işlemini durdurmaz.
İlâmlı icraya ise prensip olarak sadece mahkeme kararları söz konusu olabilir. Yabancı bir mahkemeden alınan alacağa ilişkin bir karar Türkiye’de tenfizine karar verilmek kaydı ile ilâmlı icraya konu edilebilir.
Bu icra yolunda borçlunun borca veya imzaya itiraz hakkı bulunmaz. Çünkü bu konu mahkemece incelenmiş ve karara bağlanmıştır. Görüldüğü gibi en etkin icra yöntemi budur.
İcra ve İflâs Kanunumuz (İİK) mahkeme kararları yanında bazı belgelerin de mahkeme kararı gibi ilâmlı icraya dayanak olabileceğine hükmetmiştir.
Bunlar İİK 38.maddede, mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler şeklinde belirtilmiştir.
İşte bu maddeye istinaden şayet yurtdışında bir noter huzurunda noterin kendi dili ile yazılmış ve açıkça para borcu ikrarını yani açıkça borç kabulünü içeren bir borç senedi alınmış ise bunun Türkiye’de yeniden mahkemece tenfizine gerek olmadan ilâmlı icra yolu ile takibi mümkündür.
Örnek verirsek Almanya’da Alman noteri huzurunda ve Almanca olarak borçlunun bir nafaka, şahsi veya ticari alacaktan dolayı borcu kabul eden beyanda bulunarak düzenlenmiş noter senetleri gibi.
Yabancı mahkemenin bir alacağa ilişkin kararının bir daha masraf edilerek Türk mahkemesinde tenfiz edilmesi ve ondan sonra icra takibine konulmasının aksine bu Alman noterinde yapılan borç senedine Apostile şerhi alınıp, yeminli tercüman aracılığıyla Türkçeye tercümesinden sonra Türk Konsolosluğunda veya Türkiye’de noter onayı ile birlikte doğrudan ilâmlı icra yolu ile İcra Dairesinde takip başlatmak mümkün.
Bu noter senedi düzenlenirken dikkat edilecek üç konu vardır. Birincisi Alman noteri huzurunda ve Almanca yazılması, ikincisi açıkça bir borç kabulünü içermesi ve nihayetinde üçüncü olarak mutlaka Alman noteri tarafından yazılması gerekmektedir.
Zira kanunun “… re’sen tanzim edilen..” ifadesinden Alman noterince düzenlenmesi zorunluluğu anlaşılmaktadır. Onaylama şeklinde yani iki kişinin kendi aralarında yazıp daha sonra Alman noterine onaylattırdıkları borca ilişkin noter senetleri ilâmlı icraya değil ancak ilamsız (adi) icraya konu olabilir. Aynı hususlar Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 7.10.2015 tarihli 2015/15800- 17582 sayılı kararında da açıkça vurgulanmıştır.
Buradaki örneğimiz Alman noteri olsa da yurtdışında yaşanılan her ülke için bu konu geçerlidir. Bu nedenle Avrupalı Türk insanımız bir alacağını Türkiye’de bir daha mahkeme ile uğraşmadan ve masraf etmeden teminat altına almak istiyorsa, yukarıda izah ettiğimiz gibi alacakları için mutlaka bu şekilde bir noter borç senedi düzenletmelerini tavsiye ederiz.
İyi hafta sonları