Anayasa Mahkemesi (AYM) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun açtığı iptal davasında 506 sayılı Kanun’un “Aylığın Başlangıcı” başlıklı mülga 62/1 maddesindeki; “…çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresini Anayasanın 13 ve 60’ıncı maddelerine aykırı bularak 03.03.2021 tarihli ve 31412 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve oybirliğiyle verdiği 14.01.2021 tarihli 2019/104 E., 2021/3 K. sayılı kararı ile iptal etti. Yani 01.10.2008
Anayasa Mahkemesi (AYM) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun açtığı iptal davasında 506 sayılı Kanun’un “Aylığın Başlangıcı” başlıklı mülga 62/1 maddesindeki; “…çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresini Anayasanın 13 ve 60’ıncı maddelerine aykırı bularak 03.03.2021 tarihli ve 31412 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve oybirliğiyle verdiği 14.01.2021 tarihli 2019/104 E., 2021/3 K. sayılı kararı ile iptal etti.
Yani 01.10.2008 tarihinden önce sigorta girişi olan bir SSK’lı kanundaki tüm şartları yerine getirmiş ise işten ayrılmadan emekli aylığının bağlanması için başvuramazken, bu iptalden sonra bu tarihten önce veya sonra işten ayrılmadan da emekli aylığının bağlanması için başvuru yapabilecek.
Çünkü Anayasamızın 153/5 maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları kesindir ve Resmî Gazetede yayımlandığında yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel herkesi bağlar.
Peki öyle mi oldu?
Elbette hayır. Her zamanki gibi bu kararla bağlı olması gereken Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kararın uygulanmasıyla ilgili yayınladığı 10.03.2021 tarihli ve 2021/5 sayılı genelgesiyle dar ve hukuku dolanan bir yorum yapıp “Ben bu kararı sadece 01.08.2008 öncesi emekli aylığı için başvuranlara uygularım, bu tarihten sonra başvuranlara uygulamam” dedi. Türkiye’de bu durumda olan kaç kişi varsa artık…
Şaşırdık mı? Elbette yine hayır.
Zira SGK bu konuda meşhur. Daha önceki yıllarda mavi kartlıların yurtdışı borçlanma hakları, yurtdışındaki ilk sigorta girişlerinin Türkiye’de de ilk giriş sayılmasına ilişkin binlerce yargı kararına rağmen “Genel olarak yargı kararları ve gerekçeleri beni ilgilendirmez. Sadece dava açan hakkında kararı uygular haktan faydalandırırım” demiştir.
Yani bu ilk değil. Ama AYM gibi en üst yargı merciinin kararını “Bu şekilde uygulamam” demesi sanırım bir ilk.
SGK’nın yorum ve bahaneleri neler?
SGK genelgesinde diyor ki; evet, mülga 506 sayılı Kanun’un “Aylığın Başlangıcı” başlıklı 62/1 maddesindeki “…çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresini mahkeme iptal etmiştir. Lâkin aynı kanunun “Yaşlılık Aylığından Yararlanma Şartları” başlıklı mülga 60’ıncı maddesinin (H) bendinde de “…çalıştığı işten ayrılması …” şartı var. Anayasa mahkemesi bu mülga 60’ıncı maddesinin (H) bendindeki işten ayrılma şartını iptal etmemiştir.
Bu durumda benim için bir şey değişmedi. 62/1 maddesi olmasa bile 60/H maddesine göre bugüne kadar yaptığım gibi yine aylık bağlama taleplerini reddedebilirim.
Diğer taraftan bahsi geçen 506 sayılı Kanun. Bu kanunun bazı maddeleri hariç tamamı 5510 sayılı Kanunla 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Hem bu yeni kanunun geçici maddeleri de iptal edilen 506 sayılı Kanunun mülga 62’ci maddesi uygulanır dememiştir.
Oysa 5510 sayılı Kanunun 28/9 maddesine göre emekli aylığı bağlanabilmesi için sigortalının çalıştığı işten ayrılması şartı halen vardır. Ben bu maddelere göre işten ayrılma şartını ararım arkadaş.
Ama Anayasa mahkemesinin iptal kararına göre şöyle bir güzellik yapabilirim; 01.10.2008 tarihinden önce 4/1-(a) kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan sigortalılardan emekli aylığı talebinde bulundukları tarihte işten ayrılma şartının gerçekleşmediğinin sonradan tespit edilmesi halinde, bu sigortalılar hakkında iptal işlemi yapmayacağım ve aylıklarını ödenmeye devam edeceğim.
Peki bu hukuki bir yorum veya bahane mi? Tabii ki, değil.
Bakın burada Alman idari makamlarının yargı kararlarını uygulama şekline bir örnek vereceğim, SGK’nın tavrı ile siz karşılaştırın.
Osnabrück şehrinin merkezinde belediye bir inşaat başlatır ve bu şehir merkezine toplu taşıma araçları ile görev dolayısıyla resmi araçlar hariç tüm özel araçların girişini yasaklar. Bu kuralı ihlal edenlere 20 Euro para cezası uygular.
Bu ihlali yapan bir vatandaşa belediye kamu düzeni memurlarınca 20 Euro para cezası kesilir. Vatandaş bunun haksız bir uygulama olduğunu iddia ederek bu cezaya itirazla mahkemeye başvurur. Osnabrück sulh mahkemesi (Amtsgericht) önüne gelen bu davada davalı belediyeden savunma ister. Belediye inşaat dolayısıyla kamu güvenliğini sağlamak için özel araçların geçişini yasakladığını, buna yetkisi olduğunu savunur.
Tek hâkimli mahkemenin duruşmasında hâkim sorar: Bu vatandaşa ceza kestiğiniz tarihte inşaata devam ediyor musunuz?
Belediye yetkilisi: Hayır.
Hâkim: Neden?
Belediye yetkilisi: Çünkü kış dönemi. İnşaatı durdurduk.
Bunun üzerine hâkim “Vermediğin, durdurduğun bir hizmetten dolayı vatandaşın kamu yollarından faydalanmasını engelleyemezsin. Haksızsın. Bu nedenle davacı vatandaşa verdiğin 20 Euro’luk cezayı iptal ediyorum” diye karar verdi.
Bu tek hâkimli mahkemenin verdiği karar üzerine belediye encümeni toplanıyor ve şehir merkezine özel araçların giriş yasağını kaldırıyor.
Dikkat edin! Tek bir vatandaşın başvurusu, en basit davalara bakan tek hakimli bir mahkemenin kararı. Anayasa mahkemesine ise hukuktan anlamayan ama hakkını arayan bir vatandaş değil, sulh, asliye veya iş mahkemesi gibi ilk derece mahkemesi değil, onun üstündeki Bölge Adliye Mahkemesi değil, onun da üstünde yüksek mahkeme Yargıtay’ın bir dairesi değil, hepsinin de üzerinde olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu işten ayrılma şartının iptali için başvurmuştur.
Yani ülkenin en yüksek yargı organları olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve AYM hem de oy ve fikir birliği ile emekli aylığının bağlanması için işten ayrılma şartının Anayasaya aykırılığını tasdik etmiştir.
Oysa Osnabrück Belediyesi SGK gibi “Bu karar sadece 20 Euro ceza kestiğim vatandaşla ilgili. Sadece bu vatandaşa yazdığım cezayı iptal ederim. Başka kimseye uygulamam. Yasağımı devam ettiririm, ihlal edene cezamı keserim. Hakkını aramak isteyen dava açsın” demiyor, kararın gerekçesinden yola çıkarak tüm vatandaşa hakkı teslim ediyor ve giriş yasağı uygulamasını kaldırıyor.
Şimdi bu örneği göz önüne alarak SGK’nın AYM kararını yorumlamasına bakalım. Bunun için öncelikle “AYM bu işten ayrılma şartını neden iptal etti?” sorusunu irdeleyelim. AYM, 14.01.2021 tarihli iptal kararında iki tane gerekçe ile genel olarak emekli aylığının bağlanması için konulan işten ayrılma şartını Anayasaya aykırı buluyor;
Yani bu emekli aylığının bağlanması için işten ayrılma kuralı hangi kanunda, hangi kanunun falanca maddesinde düzenlenirse düzenlensin Anayasaya aykırıdır diyor.
SGK burada “AYM mülga 506 sayılı Kanun’un 62/1 maddesindeki kuralı iptal etmiştir, ama aynı kanunun 60/H maddesinde ve 5510 sayılı kanunun 28/9 maddesinde bu kural halen vardır ve AYM bunları iptal etmediğinden ben işten ayrılma şartını uygulamaya devam ederim” diyemez, dememelidir.
Çünkü Anayasanın 11’inci maddesine göre Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır ve kanunlar Anayasaya aykırı olamaz diyor.
Emekli aylığının bağlanması için işten ayrılma kuralı en yüksek anayasal denetim mahkemesi bu kuralı hangi kanunda düzenlenirse düzenlensin Anayasaya aykırı bulduğuna göre, mülga 506 sayılı Kanun’un 60/H maddesinde ve 5510 sayılı kanunun 28/9 maddesinde bu kuralın halen devam ettirilmesi, önüne iptali yönünde bir dava gelmediğinden bu maddelerdeki ifadenin AYM tarafından iptal edilmemesi bu maddelerin Anayasaya aykırılığını ortadan kaldırmaz.
Anayasanın 11’inci maddesine göre kanunlar Anayasaya aykırı olamadığı için SGK’nın bu maddelerdeki işten ayrılma kuralını uygulamaması, AYM kararına göre işten ayrılma şartını aramadan her sigortalının emekli aylığını bağlaması gerekir. SGK, ancak bu şekilde hukuka ve Anayasaya uygun işlem tesis etmiş olur.
Bu nedenle yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz;
Aslında yapılacak iş bu kadar basit.
Ancak, Türkiye’de son yıllarda AYM ve AHİM kararlarına uyma konusunda yaşananlara bakarsak gerçekten SGK veya TBMM bunu yapar mı? Yoksa SGK genelgesinde olduğu gibi “Ben bu karara uymuyorum. Hakkı olduğunu iddia eden gidip dava açsın” mı derler?
Siz ne dersiniz?…