Göktürk (Tu-Kiyu) devletinde kanunlar (töre) ve yargı sistemi

Sizleri bu hafta Türk tarihine bir yolculuk yaptırarak Türk hukuk tarihi açısından önemli İslâmiyet öncesi Atayurdumuz’da kurulan ve tarihte ilk defa Türk kelimesinin geçtiği büyük Göktürk Devleti’ndeki kanunî düzenlemeleri ve yargı sistemini kısaca izah etmeye çalışacağım. Ancak tarih ve Türk hukuku uzmanlarının da ifade ettiği gibi İslâmiyet öncesi genel veya Türk hukuk tarihi açısından dayanak

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 07 Haziran 2023 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

Sizleri bu hafta Türk tarihine bir yolculuk yaptırarak Türk hukuk tarihi açısından önemli İslâmiyet öncesi Atayurdumuz’da kurulan ve tarihte ilk defa Türk kelimesinin geçtiği büyük Göktürk Devleti’ndeki kanunî düzenlemeleri ve yargı sistemini kısaca izah etmeye çalışacağım.

Ancak tarih ve Türk hukuku uzmanlarının da ifade ettiği gibi İslâmiyet öncesi genel veya Türk hukuk tarihi açısından dayanak kaynaklarımız oldukça sınırlı olmasına rağmen İslâmiyet sonrası döneme ilişkin çok fazla sayıda kaynak mevcuttur.

Dolayısıyla Büyük Hun Devletinin yıkılışından sonra Altay dağlarında destanlara konu olmuş Ergenekon vadilerinde yaşayan ticaret ve sanayiden anlayan bir kısım Türk tarafından 552 yılında Bumin (T’umen) ve İstemi Kağan’ın gayretleriyle Avarlar’a karşı ayaklanıp Orhun ırmağı yakınında kurulan Göktürk Devleti’ndeki kanunî düzenlemeler hakkında bildiklerimiz oldukça kısıtlıdır.

552 yılında kurulan, bir dönem Mançurya’dan Kırım Yarımadası’na kadar bir alanda hakimiyet sürüp Doğu ve Batı Göktürk Devleti diye ikiye ayrılan, Çinlilerin siyasetiyle iç savaşlarla zayıf düşüp yıkılmasına rağmen yarım asır Çin esaretinden sonra ikinci defa 682 yılında Kutluk Han tarafından kurulan, Bilge Kağan ve Kül-Tekin ile tecrübeli vezir Tonyukuk sayesinde yıllarca ihtişam ve denge ile idare edilen ve nihayetinde 745 yılında Uygurlar tarafından yıkılan Göktürk Devleti hakkında başvurabileceğimiz kaynaklar; Orhun ve Yenisey Abideleri, Ergenekon Destanı, Çin ve Cüneynî’nin Tarih-i Cihan-Güşâ gibi İslâm kaynaklarıdır.

GÖKTÜRKLERDE CEZA HUKUKU

Kaynaklara göre Göktürk Devleti’nde günümüz ceza hukukundaki kaidelere benzer uygulamalar söz konusudur. Cezalar, devlet eliyle yapılan yargılama ve infazla kişisel ve ailevi (kan davası) intikam duygularını minimize edecek şekilde belirlenmiş.

Büyük Hun Devleti’nde ve abidelerdeki ifadelerden anlaşıldığına göre bunlar kanun anlamına gelen törelerle belirlenmiş. Göktürklerin ceza hukukunda iki tür suç vardır. Büyük suçlar ve hafif suçlar. Aynı İslâm ceza hukukunda Had (cürüm) ve Ta’zir (kabahat), modern hukukumuzdaki cürümler ve kabahatlar ayrımı gibi.

Göktürklerde adam öldürmek, vatana ihanet, isyan, zina, bağlı atı çalmak ve ikinci defa hırsızlık yapmak büyük suçlardandır ve cezaları ölümdür. Hafif suçlar ise kavgada yaralamak (müessir fiil), organlardan birine zarar vermek, bağsız atı veya diğer malların hırsızlığı gibi suçlardır. Bunların cezası ise zararın tazmini ve/veya kısa süreli hafif hapis cezalarıdır.

Modern ve İslâm hukukundaki suçların şahsiliği ilkesine aykırı uygulama ise, göz çıkaranın gözün tazminatıyla birlikte varsa kızını da mağdura vermek zorunda olmasıdır.

GÖKTÜRKLERDE YARGI TEŞKİLATI

Orhun abidelerinde kanun anlamına gelen “töre” kelimesi onbir yerde ve genellikle devlet anlamına gelen “İl” kelimesiyle birlikte geçmekte. Bu da Göktürklerde kanuna (töreye) bağlılığı ve kanunun devlet teşkilatıyla sıkı irtibatına delildir.

Kaynaklardan aktaran uzmanlara göre Göktürkler modern hukukta olduğu gibi şahsi intikam alınmasını, yargısız infazı önlemek ve törenin uygulanması için sağlam yargı sistemi kurmuşlardır. Eski Türklerin “Kôni” dediği adli sistemde özellikle isyan ve vatana ihanet gibi siyasi suçları yargılamak üzere kurulan Yargu’larda (Devlet Yüksek Mahkemesi) Kağan başkanlık yapmaktadır.

Kaynaklarda yine bu mahkeme heyetinde muhteşem vezir Tonyukuk’un üyelik (Ayguç) yaptığı da görülmekte.

Özel hukuktan kaynaklanan davalara bakan bizim günümüzde adliye mahkemeleri dediğimiz mahkemeler de vardır. Bu mahkemelerde “Yargan” denilen hakimler Kağan adına töreye göre yargılama yapmaktalar.

Yarganların uyguladığı törenin ise üç kaynağı bulunuyor. Bunlardan birincisi halkın örf ve adetlerinden çıkan ve diğer Türk devletlerinde de aynı isimle anılan “Yusun hukuku”dur. İkincisi kurultay, yani beylerin aldığı kararlar. Üçüncüsü ise bizzat Kağan’ın vaz ettiği kurallar.

Burada Orhun abidelerine göre Bumin  (T’umen) Han’nın devleti kurar kurmaz Türk töresini yayınladığını zikredelim.

GÖKTÜRKLERDE AİLE HUKUKU

Orhan abidelerinde “Oğuş” diye geçen aile, Göktürkler için toplumun temeli sayılmıştır. Aile içerisinde kadına çok önem verilmiştir. Ev işleri kadınlara ait olmak üzere ailenin mal varlığının muhafazası da onlara verildiğinden erkeklerin onlara tabi olması sağlanarak cinsiyet eşitliği sağlanmaya çalışılmıştır.

Abidelerde Kağanlar anne ve babalarıyla tahta oturmuşlardır. Kağan’ın annesine “Devletin Bilge Kadını” anlamına gelen “İl Bilge Hatun” ünvanı verilmiş. Ayrıca Kağan öldüğünde çocukların velayet hakkı anneye geçiyor. Şimdiki modern hukukta olduğu gibi.

Uzmanlara göre çayırda, mer’ada ve avda yani dışarıda erkek, çadırda hatta Kağan’ın otağında kadın hakimdir. Aile içerisinde bugün olduğu gibi kadın ve çocukların hem söz hem de mülkiyet hakları da vardır.

Göktürklerde zora dayalı değil velayete dayalı babalık hukuku geçerli olup, genellikle dıştan evlilik (Exogami) yaygındır. Evliliklerde de genellikle tek eşlilik (Monogami) esas alınmıştır.

Aile ve ordu sistemine dayalı Göktürk Devletinde tarihçilere göre İslâm hukukunda Kefâet müessesesi yani yüksek mevkideki kadının kendisinden aşağıda olan bir erkekle evlenmemesi ile yine İslâm hukukundaki “Velâ Akdi” denilen yeminle akraba olma müessesesinin olduğunu da ekleyelim.

Göktürk Devletinde Büyük Hunlarda olduğu gibi ”Levirat” müessesesi de vardır. Yani babaların ölümünden sonra oğulların üvey anneleriyle, büyük kardeşlerin ölümünden sonra küçük kardeşlerin yengeleriyle, amcaların ölümünden sonra yeğenlerin yengeleriyle evlenmesi.

Ancak burada tarihçiler Çin kaynaklarının verdiği oğulların üvey anneleriyle evlenmeleri bilgisini şüpheli bulmakla birlikte yengelerle evliliklerin doğru olduğu şeklinde bilgi vermektedirler.

Gerçekten bugün bile Anadolu’muzda ölen abisinin eşiyle zoraki evlendirilen çok kişi ile ilgili haber ve hikayeleri görsel ve yazılı medyada bulmamız mümkün olduğu gibi aynı müessesenin konu edildiği sinema filmleri de yapılmış, üzerine şarkı ve türküler söylenmiştir.

*** Makalemizdeki bilgiler Prof.Dr. Halil Cin ve Prof.Dr. Ahmet Akgündüz’ün Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından 1989 yılında yayınlanan Türk Hukuk Tarihi I.Cilt “Kamu Hukuku” eseri esas alınarak verilmiştir.

ÖNE ÇIKANLAR