Eşim Türkiye’deki mal varlığımızı elden çıkartmak isterse…

Eşim Türkiye’deki mal varlığımızı elden çıkartmak isterse…

Bize sorulan veya kendi çevrenizde de duyabileceğiniz şu soru sıkça sorulur: “Eşimle anlaşamıyoruz. Duyduğum kadarıyla eşim ileride boşanmamız halinde nafaka, tazminat ödememek ve mal paylaşımında bana mal bırakmamak için Türkiye’deki mal varlığını satıyormuş. Bunu nasıl önleyebilirim?” 2002 yılından itibaren yürürlüğe giren yeni Medeni Kanunu’muza göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça ister koca ister kadın kendi

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 09 Nisan 2022 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

Bize sorulan veya kendi çevrenizde de duyabileceğiniz şu soru sıkça sorulur: “Eşimle anlaşamıyoruz. Duyduğum kadarıyla eşim ileride boşanmamız halinde nafaka, tazminat ödememek ve mal paylaşımında bana mal bırakmamak için Türkiye’deki mal varlığını satıyormuş. Bunu nasıl önleyebilirim?”

2002 yılından itibaren yürürlüğe giren yeni Medeni Kanunu’muza göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça ister koca ister kadın kendi malvarlığı değerleri üzerinde kimsenin izin veya onayı olmadan serbestçe tasarrufta bulunabilir ve her türlü hukuki işlemi sadece kendi iradesiyle yapabilir. Biz buna işlem serbestisi diyoruz (TMK md. 193).

2002 yılından önce yürürlükte olan eski Medeni Kanunu’muzda da benzer bir düzenleme vardı (EMK md. 169). Lâkin yapılacak bazı işlemlerde kocaya bazı üstünlükler vermesi sebebiyle kadın erkek eşitliğini kadın aleyhine bozan düzenlemeler de bulunuyordu.

İşte yeni Türk Medeni Kanunu’muz işlem serbestisi ile kadın-erkek eşitliğini sağlamak isterken “kanunda aksine hüküm bulunmadıkça…” cümlesiyle kişilerin sadece evlenmeleri sebebiyle hukuki işlem yapabilme serbestisini bazı istisnalarla sınırlandırmak istemiştir.

Boşanma davası açılmadan da eşin malı satması önlenebilir mi?

Baştaki sorumuza geri dönersek. Şayet eski Medeni Kanun döneminde olsaydı özellikle koca lehine hükümler koyması sebebiyle kadın eş ancak bir boşanma davası açarak ve hâkimden tedbir kararı aldırarak diğer eşin yani kocanın Türkiye’deki mal varlığını satmasını ve üzerinde işlem yapmasını önleyebilirdi.

Ama yeni Medeni Kanunumuz evlilik birliği içerisinde boşanma davası açılmadan da ister koca ister kadın eşin diğer eş mülkiyetinde olan taşınmaz mallarla taşınır malların devrini önlemek için hâkime başvurma hakkı veriyor. Boşanma davası açıldığında ise zaten hâkim evlilik mallarıyla ilgili her türlü tedbiri kendisi re’sen yani kendiliğinden alabiliyor.

Boşanma davası söz konusu olmadan eşlerin hangi eşin mülkiyetinde olursa olsun evlilik malları üzerinde tasarruf yetkisi aşağıda belirtilen hallerde sınırlandırılabilir ve malın elden çıkarılması önlenebilir.

Bunlardan birincisi daha önceki bir köşe yazımızda (*) ayrıntılarını açıkladığımız, diğer eş üzerine tapuda kayıtlı konut nitelikli taşınmazın tapu kaydına “Aile konutu şerhi” koydurulmasıdır. Ancak burada taşınmazın ev, kat mülkiyetine tabi bir daire gibi konut niteliğinde olması, ailenin yaşamına özgülenmiş olması ve sadece bir taşınmaz mal için geçerli olması söz konusudur. Daha fazla bir mal varlığını, başkaca bir konut veya tarla, kışlak, yazlık gibi bir taşınmazı kapsaması mümkün değildir.

İkinci imkân ki, bu köşe yazımızın asıl konusu olan ise TMK’nın 199’uncu maddesindeki düzenlemedir.

Aslında TMK’nın 195’inci maddesine göre evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebiliyorlar, bu müracaat üzerine hâkim, eşleri uyarıyor, onları uzlaştırmaya çalışıyor ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını da isteyebiliyor. Hâkim ayrıca kanunda öngörülen önlemleri de alabiliyor.

İşte bu önlemlerden birisi de 199’uncu maddeye göre ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkimin, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin kaldırması halinde re’sen durumun tapu kütüğüne şerh edilmesine karar verebilmesidir.

Bu kanuni düzenlemeye göre bu imkândan faydalanmanın şartları şunlardır;

  • Ailenin ekonomik temelinin tehlikeye düşmesi, sarsılması ve bu ekonomik varlığının korunması gerekliliği,
  • Veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmemesi,
  • Eşin mutlaka bir dava açarak hâkime başvurması.

Ailenin ekonomik temelinin tehlikeye düşmesine örnek verecek olursak; Taşınır veya taşınmaz malların satılması, müşterek malların kaçırılması, mal varlığı değerlerinin inançlı olarak bir üçüncü kişiye devredilmesi, yok pahasına elden çıkarması, bağışlaması, ani ve sebebi açıklanamayan mal varlığının azaltılması, ailenin varlığını devam ettirmek için bankaya yatırılan paranın bankadan çekilmesi, savurganlık derecesinde hesapsız ve ölçüsüz harcamalar yapılması, pahalı hediyeler alınması, eşe ve çocuklara karşı mali yükümlülüklerin yerine getirilmesinde ihmalin bulunması gibi.

Görüldüğü gibi bu düzenleme dolayısıyla baştaki “Duyduğum kadarıyla eşim ileride boşanmamız halinde nafaka, tazminat ödememek ve mal paylaşımında bana mal bırakmamak için Türkiye’deki malvarlığını satıyormuş. Bunu nasıl önleyebilirim?” sorusunu soran eşin sorusuna “Evet, boşanma davası açmadan da mahkemeye başvurarak eşinizin Türkiye’deki mal varlıkları üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlayabilir, elden çıkarmasını önleyebilirsiniz” cevabını verebiliriz.

Önlem isteyen eş davasını hangi delillerle ispatlamalı?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi diğer eşin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasını isteyen eş mutlaka hâkime yani mahkemeye yazılı olarak başvurması gerekir. Hâkim başvuru olmadan önlem alamaz.

Hâkime başvuracak eş sadece çok yakın gelecekte diğer eşin böyle mal varlığını elden çıkaracağı yönünde duyumlar aldığını ortaya koyması ve bunları ispatlaması yeterli. İllâ açık ve somut delil sunması gerekmez. Hâkim de bu hakkın kötüye kullanımını ve asılsız iddiaları dikkate alacaktır. Fakat asılsız iddiaları aşan ve gerçekten bunun bir risk doğuracağına kanaat getiren hâkim gerekli önlemleri alacaktır.

Bu noktada bizim uygulamamız ve tavsiyemiz mağdur olan eşin hâkime başvurup dava açarken ileride telafisi mümkün olmayan zararları önleme amacıyla mahkemeden öncelikle ve ivedilikle taşınır veya taşınmaz mallar üzerine tedbir konulmasını istemesidir.

Dava hangi mahkemede ve nerede açılmalı?

Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesidir. Eşlerin yerleşim yeri farklı ve her ikisi de önlem alınmasını istiyorsa yetkili mahkeme ilk talepte bulunan eşin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesidir. (TMK md. 201)

Davada diğer eşin tüm mal varlığı üzerinde sınırlandırma yapılabilir mi?

Hayır. Hâkim, genel bir tasarrufun sınırlandırmasına karar veremez. Bu sınırlandırma bir eşya üzerindeki sınırlandırma değil bir mal varlığı değeri göre yapılan sınırlandırmadır. Bu nedenle hâkim, kararında hangi mal varlığı değerini sınırlandırdığını açıkça belirtmesi gerekir. Hâkim kararında bu sınırlandırmayı belirli bir zaman dilimi için de verebilir.

Sınırlandırmanın konusu mal varlığı değeri bir taşınır veya taşınmaz mal olabileceği gibi para, ev eşyası, kıymetli evrak, alacak hakkı gibi bir varlık da olabilir.

Sınırlandırma sonucu eş hiçbir işlem yapamaz mı?

Her şeyden önce şunu belirtelim ki, buradaki diğer eşin malvarlığı üzerindeki fiil ehliyeti değil tasarruf yetkisi sınırlandırılıyor. Bunun anlamı sınırlandırma, sınırlandırılmış mal ile ilgili olarak sadece diğer eşin rızasıyla tasarruf işlemi hukuki geçerlilik kazanabilir. Burada diğer eşin tüm tasarruf yetkisi sınırlandırılmış değildir. Ancak sınırlandırılmış mal ile ilgili olarak diğer eşin rıza yoksa tasarruf işlemi de geçersizdir.

Kanun buradaki diğer eşin rızasının aile konutunda olduğu gibi “açık” bir rıza olacağına dair bir hüküm koymamış. Dolayısıyla rıza herhangi bir şekle tabi değildir. Rıza açık veya zımnî yani örtülü olabilir. Rıza, yapılacak tasarruf işlemi öncesinde veya işlem sırasında verilebileceği gibi işlemden sonra icazet şeklinde de verilebilir.

Fakat tapuda kayıtlı taşınmazlar yönünden Tapu Sicil Tüzüğü’müzün 11’inci maddesi gereğince kanunda veya tüzükte belirtilen istisnalar dışında yazılı talep olmadan tapu sicilleri üzerinde işlem yapılamayacağından rızaya yetkili olan eşin mutlaka yazılı bir rıza beyanının olması gerekiyor.

Tapuda diğer eşin tasarruf yetkisini sınırlandıran şerh nasıl kaldırılır?      

Burada anlattığımız ve hâkimin verdiği karar evlilik birliği mallarının korunmasına yönelik bir karar ve bunun neticesi tapuya hâkim tarafından konulan bir şerhtir. Dolayısıyla şartlar değiştiğinde bu önlemler veya şerh de değiştirilebilir veya kaldırılabilir.

Zira TMK’nın 200’üncü maddesi gereğince şartlar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin talebi üzerine kararında gerekçeli değişikliği yapar ve sebebi sona ermiş ise alınan önlemi kaldırır.

Bu hüküm gereğince eşlerden birinin mutlaka mahkemeye başvurması halinde önlemi oluşturan tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ancak bir hâkim kararıyla kaldırılabilir. Tasarrufun sınırlandırılması için mahkemeye başvuran ve rızaya yetkili kılınan eşin “Tamam, ben bu hakkımdan feragat ediyorum, tapudaki şerhi kaldırın” deyip Tapu Sicil Müdürlüğüne başvurması mümkün değildir.

Burada dikkat edinilmesi gereken bir husus da önlem dolayısıyla tasarrufu kısıtlayan şerhin hâkim kararı ile kaldırılmasına karar verilmesine rağmen eşlerden birinin veya ikisinin bu kararı alıp Tapu Sicil Müdürlüğüne gidip “Bu karara göre şerhi silin” demesinin de mümkün olmamasıdır.

İşlemde birlik kuralı gereğince önlemi kardırma kararını veren hâkimin mutlaka Tapu Sicil Müdürlüğüne bir yazı yazarak bu şerhin kaldırılmasını istemesi gerekir.

(*) https://panorama-news.de/yazarlar/avukat-serif-yilmaz/esim-gizlice-turkiyedeki-konutumuzu-satarsa/

ÖNE ÇIKANLAR