Bu yıl 1978 doğumlu gurbetçimizin 38 yaşını geçmeleri ile hatalı ve eksik yasal düzenlemeden dolayı dövizli askerlikten faydalanma hakları kalmadığı, Türkiye’de 12 ay askerlik yapmak zorunda kaldıkları ortaya çıkmıştı. Sadece 1978 doğumlular değil gelecek yıl 38 yaşını geçen ve dövizli askerlik imkanından faydalanmayan on binlerce daha mağdurun bu kervana katılacağı aşikar oldu. Zira yasada 38
Bu yıl 1978 doğumlu gurbetçimizin 38 yaşını geçmeleri ile hatalı ve eksik yasal düzenlemeden dolayı dövizli askerlikten faydalanma hakları kalmadığı, Türkiye’de 12 ay askerlik yapmak zorunda kaldıkları ortaya çıkmıştı.
Sadece 1978 doğumlular değil gelecek yıl 38 yaşını geçen ve dövizli askerlik imkanından faydalanmayan on binlerce daha mağdurun bu kervana katılacağı aşikar oldu. Zira yasada 38 yaşını geçenlere askerlik yapma dışında hiçbir imkan verilmedi.
Tek onlar da değil.. Bir şekilde tekrar Türk vatandaşlığına giren ve dövizli askerlik imkanından yararlanmayıp 38 yaşından büyük olan gurbetçi de bu mağduriyetle karşı karşıya kalacak.
İşte bu kadar mağduriyetin giderilmesi ve yeniden yasal bir düzenleme yapılması için köşe yazılarımız, makalelerimiz ve hazırladığımız kısa videolarla mağdur gurbetçimizin sesi olmaya çalıştık ve onlara şu iki öneride bulunduk;
Köşe yazılarımız ve diğer uyarılarımızla veya konsoloslukların teşvikiyle birçok mağdur gurbetçimiz mail ve dilekçelerle bizi de referans göstererek seslerini duyurmaya çalıştılar.
Bu köşe yazımızda sizinle bize ulaşan veya bizim ulaştığımız siyasiler ile Milli Savunma Bakanlığı yetkililerinden aldığımız bilgileri paylaşacağım.
Ulaştığımız veya bize ulaşan gerek iktidar gerekse muhalefetteki siyasiler konun kendilerine intikal ettiğini, durumdan haberdar olduklarını, köşe yazılarımızı ve makalelerimizi okuduklarını, konuyu mağduriyeti giderecek şekilde gündemlerine alacaklarını, Milli Savunma Bakanlığını bu yolda bilgilendirdiklerini ancak kamuoyuna açıklanabilecek şekilde henüz somut bir adım atılmadığını, somut bir hazırlık olursa bunu kamuoyu ile o zaman paylaşacaklarını söylüyorlar.
Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri ise, bu konuda mağdur gurbetçilerden çok yoğun itiraz dilekçesi aldıklarını, maalesef yasal bir düzenleme olmadığından hepsine olumsuz cevap vermek zorunda kaldıklarını, bu konuda siyasileri bilgilendirdiklerini, ancak yasal bir çözüm için henüz somut bir hazırlık olmadığını ifade ettiler.
Bu gelişme bile gurbetçi mağdurların emeklerinin boşa gitmediğini ve somut bir yasal düzenleme hazırlığı olmasa da en azından seslerinin bir yerlere ulaşmış olduğunu gösteriyor. Bu umut verici ve güzel bir durum.
Ben siyasetçi değilim. Lâkin avukatlık stajımı üst düzey bir siyasetçi avukatın yanında yaptım. Ayrıca mesleğim icabı bakan, milletvekilleri, belediye başkanları, parti genel merkezleri, il ve ilçe teşkilatları ile üst veya alt kadrodaki birçok bürokratla da teşrifi mesaim oldu. Bütün bunlardan şunu tecrübe ettim; Bir vatandaş hangi düzeyde olursa olsun bir siyasiye veya bürokrata gelip derdini söyler. Hiçbir siyasinin veya bürokratın vatandaşa “Senin işin olmaz kardeşim” dediğini görmedim.
Şayet vatandaşın işi çözülecekse hemen telefon alınır ve doğrudan problemin olduğu nokta aranır ve çözüm üretmeye çalışılır. Vatandaşın işi görülmeyecek veya görülemeyecekse “Tamam.. Senin adını soyadını ve telefonunu not aldım, inşaallah bu sorunu çözeceğiz” der ve gönderilir. Ama o vatandaşın işi asla olmaz.
Bu konuda onları suçlamıyorum. Bu da tecrübe ile sabit ki, vatandaşın bu yollu veya bazen yasal olarak imkansız o kadar talebi olur ki milletvekili yasama görevini, bürokrat ise kendi işini yapamaz hale gelmektedir. Bu nedenle vatandaşın gönlünü kırmadan not almakla göndermeleri de anlaşılabilir.
Dövizli askerlik mağdurlarının seslerinin duyulması güzel bir gelişme ama yukarıdaki cümleleri duyunca doğrusu bu tecrübemin de bir daha teyit edileceği endişesi duygusuna kapıldım. İnşallah ben yanılıyorumdur ve söylenenler “Not Almak”tan daha ciddi bir şekilde çözüm odaklı değerlendirilir.
Bu aşamada dövizli askerlik mağdurları için nacizâne tavsiyem dilekçelerle seslerini duyurmaya devam etsinler. Ama bunu yaparken her ihtimale karşı hukuki haklarını almak için mutlaka konusunda uzman hukukçularla dava yolunu ihmal etmesinler.
Çünkü siyasi yolunun açılıp açılmayacağı, açılacaksa ne zaman olacağı siyasilerin samimiyetine, çözüme ciddiyetle odaklanmalarına, siyasi konjoktörün değişmesine göre belli olacakken dava yolu her zaman % 50 şans da olsa sağlam yoldur.
Davaları devam ederken hükümetin veya TBMM’nin bir yasal düzenleme yapması halinde davadan vazgeçerek haktan faydalanmak her zaman mümkün. Ama sadece itiraz edip dava açmadan yasal düzenlemeyi bekleme halinde hak düşürücü 60 günlük dava açma süresinin geçirilmesi nedeniyle bir daha dava açma imkanı olmayacaktır.
Bizim şu aşamada tavsiyemiz bunlardır. Karar ise mağdurların ve mağdur olacakların..