Araç içi kamera görüntüleri trafik kazalarında delil olur mu?

Araç içi kamera görüntüleri trafik kazalarında delil olur mu?

Trafik kazaları sebebiyle tazminat davalarında delil olarak genellikle kazayı gören şahitler ve bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlar kullanılıyor. Son zamanlarda moda haline gelen ama delil değeri net olmayan arabalara takılan araç içi kameralar (Dashcams) konu olmaya başladı. Ancak bu araç kameralarının Almanya’daki mahkemelerde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hep tartışma konusu oldu. Örneğin Heilbronn Eyalet Mahkemesi verildiği

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 04 Aralık 2021 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

Trafik kazaları sebebiyle tazminat davalarında delil olarak genellikle kazayı gören şahitler ve bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlar kullanılıyor. Son zamanlarda moda haline gelen ama delil değeri net olmayan arabalara takılan araç içi kameralar (Dashcams) konu olmaya başladı.

Ancak bu araç kameralarının Almanya’daki mahkemelerde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hep tartışma konusu oldu. Örneğin Heilbronn Eyalet Mahkemesi verildiği bir kararda bu kamera kayıtlarını delil olarak kabul etmedi. Mahkeme gerekçesinde şu kıstaslara dayanıyordu: Başkasının görüntüsünü kaydetmek ancak o kişinin açık izniyle olabilir.

Zira Anayasal hak olarak herkesin kendi fotoğrafı veya görüntüsü ile ilgili hakkı vardır. Bu hak çok güçlü olduğu için sadece çok önemli durumlarda ihlal edilebilir. Mahkeme trafik kazası olma ihtimalini böyle önemli bir sebep olarak görmüyor. Aksi taktirde herkes herkesin görüntüsünü çekmeye ve kayıt etmeye başlar, çünkü bir trafik kazası ihtimali her zaman vardır.

Trafikteki araçlara kamera kayıt aletlerinin takılması yasal mı?

Almanya’da trafikteki araçlara (otomobil, bisiklet, motosiklet) video kayıt kameralarının takılmasını yasaklayan bir düzeleme yok. Elbette aracın önüne ve/veya arkasına takılan (bisiklet ve motosikletlerde kaska takılanlar dahil) bu kameraların sabit olması ve sürüş güvenliğini engellememesi gerekir.

Burada dikkat edilmesi gereken konu, araca kamera takılarak elde edilen görüntülerin kısa süreli ve ara sıra yapılabilmesi, görüntü kayıtlarının uzun süre arşivlenmemesi, kaydedilen görüntülerin kişisel verilerin gizliliği esasını ihlal edercesine kişi ve araçların (örneğin plakalarının) tanınmaz hale getirilmeden, ilgilisinin rızasını almadan internet gibi ortamlarda yayınlanmamasıdır.  Bu şartlarla Eyalet Kişisel Verileri Koruma Makamları tarafından izin verilebiliyor.

Durumu şöyle de özetleyebiliriz; kameralarla izlemeye, sadece özel olarak tanımlanmış amaçlar ve meşru menfaatleri korumak için gerekliyse ve bundan etkilenecek kişilerin menfaatlerinin korunmaya değer menfaatlerden daha ağır bastığına dair hiçbir emare yoksa izin verilebilir.

Durum böyle iken diğer bir sorun da araçta araç içi kamera kullanırken, kullanıcının akan trafikte kaydedilenlere karşı bilgilendirme yükümlülüklerini yerine getirememesidir. Çünkü bu Avrupa Birliği’nin Genel Kişisel Veri Koruma Yönetmeliği’nin (GDPR) ihlali anlamına gelecektir. Mesela şirket binalarının sabit video gözetimi ile bu gerekli bilgilendirme zorunluluğu açıkça okunabilir tabelalarla sağlanıyor ama sürüş sırasında bir araçta bunu yerine getirmek mümkün değil.

Federal Yargıtay’ın kararıyla durum değişti

Almanya’nın Federal Yargıtay’ı (BGH) 15.05.2018 tarihinde önüne gelen bir uyuşmazlıkta (Az.VI ZR 233/17) bir araç kamerasının kalıcı ve herhangi bir sebebe dayanmadan yaptığı bir kaydının, veri koruma mevzuatının ihlaline rağmen hukuk davalarında delil olarak kullanılabileceğini, ancak kullanılabilirliğin tespiti için her bir somut olayda üstün menfaatlerin tartışılması gerektiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme önüne gelen davada davacının kaydın kullanılmasındaki menfaatlerinin daha ağır bastığına hükmetmiştir.

Yüksek Mahkeme verdiği içtihadında gerekçesini, görüntü kayıtlarının delil olarak kullanılabilirliğinin diğer sebeplere ek olarak davalı tarafın kamuya açık karayoluna çıkarak diğer araç ve sürücülerin gözetimine açık hale geldiğine, hızlı akan karayolu trafiğinde delil elde etme zorluğunun dikkate alınması gerektiğine, zaten kişilerin delil kullanımı içermeyen veya yasaklamayı amaçlayan kişisel verilerinin mevzuat tarafından korunduğundan kişilik haklarının ihlalinin bile delil kullanılmasına engel olamayacağına dayandırmakla birlikte bu görüntülerin delil olarak sebepsiz ve kalıcı olarak saklanmasının veri koruma mevzuatının ihlali olacağı uyarısını yapıyor.

Bu içtihada göre daha önce kaydettiğinin üzerine kayıt yapan ve böylelikle sadece son birkaç dakikayı hafızasında tutan kamera kayıtlarının delil olarak kullanılabileceğini söyleyebiliriz.

 Yüksek Mahkemenin bu içtihadı Alman hukukçular tarafından karayolu trafiğindeki kazaların en azından olayla ilgili bu kısa kayıtlarla davalarda sorumluluk sorununu açıklığa kavuşturmak için kullanılabilir olması yönüyle çok olumlu karşılanıyor.

Bu hukukçulara göre gerçekten bu amaçla kaydedilen kısa görüntüler davaları aydınlığa kavuşturacağından kişisel verilerin koruması hakkından daha ağır basmalıdır. Yine bu hukukçuların görüşüne göre, trafik fahri müfettişlerinin başkalarının trafik ihlallerini tespit için rastgele delil toplamaları söz konusu olduğunda, kişisel verilerin korunması hakkı ağır basmalı ve bu tür video kayıtlarının delil olarak kullanılması yasak olarak kalmalıdır.

Türkiye’de araç içi kameralar yasal mıdır?

Türkiye için de Almanya’daki gibi araç içi video kayıt kameralarını yasaklayan bir mevzuat hükmünün olmadığını söyleyebiliriz. Görüş ve trafik güvenliğini engellemedikçe araçlara video kayıt cihazları takılabiliyor.

Ancak Türkiye’de de Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine dikkat edilmeli. Yani aracınızdaki kamera ile diğer araçların içeresini kaydedemez ve bunu delil olarak kullanamazsınız. Bu özel hayatın, kişisel hakların ve kişisel verilerin ihlali anlamına gelir.

Bunun dışında yaşanacak talihsiz bir trafik kazasında Türkiye’de yaygın bir şekilde kullanılan MOBESA kamera görüntüsü veya çevrede bulunabilecek işyerlerine/binalarda kullanılan güvenlik kamerası görüntüleri ile birlikte haklılığınızı ispatlar bir delil olarak bu araç içi kamera görüntü kayıtlarının kullanılması kişisel veri mevzuatı nazara alınarak mümkündür.

Hakeza Yargıtay 12. Ceza Dairesi meydana gelen ölümlü ve yaralamalı trafik kazası ile ilgili verdiği bir kararında “… Yine dosyada mevcut araç içi kamera görüntülerini inceleyen bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere…”  cümlesiyle araç içi kamera görüntülerini delil olarak kabul etmiştir. (Yargıtay 12. CD., 07.07.2021 günlü 2021/2525-5587 sayılı kararı)

Türkiye’ye aracımızdaki kamera ile giderken sorun yaşar mıyız?

Araç içi kamera kullanmaya yönelik ülkelerin değişik uygulaması vardır. Genellikle Almanya ve Türkiye gibi diğer ülkelerin çoğunda bu konuda açık bir düzenleme yoktur.

Alman ADAC kurumunun verdiği bilgilere göre şu ülkelerde araç içi kamera kullanılmasında sorun yoktur. Bunlar; Bosna-Hersek, Danimarka, Finlandiya, Fransa (kayıt delil olarak kullanılacaksa, kazaya karışan diğer taraflara, kazadan hemen sonra kayıtlar hakkında bilgi verilmelidir), İngiltere, İtalya , Malta, Hollanda, Norveç (yalnızca özel kullanım içindir, sürücünün dikkatini dağıtmamalıdır), Polonya, İsveç (kamera kolayca çıkarılabilir olmalı ve önceki kayıtların üzerine düzenli olarak kayıt yapılmalı), Sırbistan, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan (kamera sadece düşük çözünürlüğe sahip olmalıdır, gerekli olmayan veriler beş gün sonra silinmeli ve yetkisiz/ilgisiz üçüncü şahısların erişimine karşı korunmalıdır).

Belçika, Lüksemburg, Portekiz ve İsviçre araç içi kameraların kullanılmasını yasaklarken Avusturya’da sadece resmi izinle kullanılabiliyor. Birçok ülkede bu konu halen hukuken tartışmaya açık olduğundan her ülkedeki yasal düzenlemeler her zaman değişebilir.

Bu nedenle sıla yolunda herhangi bir sorun yaşamamak için Türkiye’ye yola çıkmadan önce yetkili resmî kurumlardan, üye olunan otomobil kulüplerinden güncel bilgilerin alınmasını tavsiye ederiz.

Not: Makalemiz Alman hukuku yönünden Alman hukukunda yetkili avukatlardan ve ADAC internet sayfasındaki genel bilgilerden derlenmiştir. Bu nedenle makalemizin bağlayıcılığı yoktur ve konu hakkında Türk hukuku avukatı olarak bize değil, Alman hukukunda avukatlara veya resmî kurumlara müracaat edilerek bilgi alınmasını tavsiye ederiz.