Alman ceza hukukunda tutuklamanın şartları nelerdir?

Alman ceza hukukunda tutuklamanın şartları nelerdir?

Kıta Avrupası hukuk sisteminde şüpheliyi tutuklama müessesesi bir ceza değil, geçici olarak alınan bir tedbirdir. Bu nedenle gerekmesi ve ancak hukuki metinlere göre belirlenmiş ağır şartların varlığı halinde tutuklamaya başvurulmalı. Türk ceza yargılaması hukuk sisteminde tutuklama müessesesinin hukuki çerçevesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5/1, Anayasamızın 19/3 ve Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 100 ve 101’inci maddeleri

AVUKAT ŞERİF YILMAZ 17 Nisan 2021 AVUKAT ŞERİF YILMAZ

Kıta Avrupası hukuk sisteminde şüpheliyi tutuklama müessesesi bir ceza değil, geçici olarak alınan bir tedbirdir. Bu nedenle gerekmesi ve ancak hukuki metinlere göre belirlenmiş ağır şartların varlığı halinde tutuklamaya başvurulmalı.

Türk ceza yargılaması hukuk sisteminde tutuklama müessesesinin hukuki çerçevesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5/1, Anayasamızın 19/3 ve Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 100 ve 101’inci maddeleri oluşturur.

CMK gereğince şüphelinin isnat edilen suçu işlendiğine dair kuvvetli şüpheyi gösteren delillerin olması, şüphelinin kaçma, delilleri ortadan kaldırma veya değiştirme ihtimalini gösteren somut delillerin olması halinde ancak bir hâkim tarafından tutuklamaya karar verilebilir.

Tutuklama hürriyetten yoksun bırakmayı gerektirdiğinden henüz sanığın kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile suçu ve cezası belli olmadığından şayet başkaca tedbir alınabiliyorsa (Örneğin adli kontrol, elektronik kelepçe) en son başvurulacak yöntemdir.

Dolayısıyla suç işlemek başka, hürriyetten yoksun bırakılıp cezaevine girmek başkadır.  Yani her suç isnadında cezaevine girmek gerekmiyor.

Cezaevine girmek için asıl olan bir mahkeme tarafından yargılamanın yapılması, suçun sabit bulunup hürriyeti bağlayıcı bir ceza verilmesi ve bu mahkeme kararının tüm kanun yollarından geçerek kesinleşmiş olması gerekir. Bu kural Türk hukukunda olduğu gibi Alman hukukunda da geçerlidir.

Peki Alman hukukuna göre tutuklama tedbiri nasıl oluyor?

Alman ceza yargılaması hukuk sisteminde tutuklama müessesesinin hukuki çerçevesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5/1, Alman Anayasasının 2/2 ve Alman Ceza Muhakemesi Kanununun (StPO) 112’inci maddeleri oluşturur.

Geçici tedbir olarak tutuklama (Untersuchungshaft) demek henüz asıl yargılama olmamış demektir. Yani sanığın suçu işleyip işlemediği, yargılama sonunda bir hapis cezası alıp almayacağı henüz belli değildir. Hatta yargılama sonunda beraat de edebilir.

Almanya’da tutuklama ne zaman ve nasıl olur?

Geçici tutuklama, yargının elinde güçlü bir silah olduğu ve hürriyetten yoksun bıraktığı için Türk hukukunda da olduğu gibi şartları ağırdır. Türk hukukunda olduğu gibi tutuklamaya kolluk kuvvetleri veya savcı karar veremez, bir hâkim tarafından bu karar verilmeli.

Polis tarafından gözaltına alınan şüpheli en kısa sürede bir hâkim karşısına çıkartılmalı ve gerekiyorsa hâkim tarafından geçici tutuklama ile ilgili karar vermeli. Burada hâkim şüphelinin asıl yargılanacağı mahkemeye kadar cezaevine girip girmeyeceğine karar verir.

Geçici tutuklamada asıl olan şüphelinin masum olduğudur. Çünkü henüz hakkında kesinleşmiş bir hapis cezası değil, sadece bir şüphe vardır. Bu nedenle geçici tutuklamada kanuni şartlar daha ağırdır.

Alman hukukunda geçici tutuklamanın şartlar nelerdir?

İlk olarak şüphelinin suçu islemiş olma ihtimali yüksek olmalıdır. Yani iddia makamı olan savcılığı elindeki deliller yüzde yüz şüphelinin suçu işlediğini ispatlar nitelikte olmak zorunda değildir ama bu delillere göre suçu işleme ihtimali yüksek olmalı.

Elbette sadece bu da yeterli değildir. Suçu islemiş olma ihtimalinin yanında gereken diğer şartları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kaçma veya gizlenme ihtimali. İslenmiş suçtan dolayı kaçma ihtimali geçici tutuklama için bir sebeptir. (StPO md. 112/2-1)
  • Tekrarlama ihtimali. Şüpheli tutuklanmamış şekilde “Bu sefer adamı dövemedim ama hele bir daha elime geçsin” diye eylemi tekrarlayacağını belirtiyorsa bu suçun tekrarlanacağını gösterir ve tutuklama sebebidir. (StPO md. 112/3)
  • Diğer sanıklarla tanıkları veya bilirkişileri etkileme ihtimali. (StPO md. 112/3-b)
  • Delilleri gizleme, değiştirme, etkileme, tahrif ve yok etme ihtimali. (StPO md. 112/2-3-a)
  • Diğer şahısları bu şekilde davranmaya zorlaması dolayısıyla maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasını engelleme ihtimali. Yani maddi gerçeği karartma (Verdunkelungsgefahr) tehlikesi oluşturma ihtimali.

Ayrıca Alman Ceza Muhakemesi Kanununda CMK’nın 100/3 maddesinde belirlenmiş katalog suçlara ilişkin düzenlemeye benzer bir düzenleme de vardır. Bu düzenlemeye göre sanığa isnat edilen eylem, Uluslararası Ceza Kanununun (Völkerstrafgesetzbuch) 6/1 veya 13/1 maddeleri ile 129a/1,2 ve 129b/1 maddelerini, Alman Ceza Kanununun 211, 212, 226, 306b veya 306c maddelerini veya başka bir kişinin hayatı veya uzvunun bu fiil nedeniyle tehlikeye girmesi, aynı kanunun 308/1’den 3’e kadar olan maddelerini ihlal ediyorsa tutuklama kararı için yukarıda sayılan şartlar aranmayabiliyor.

Lâkin yine de tüm bu şartlar yerine gelse de tekrardan geçici tutuklamanın gerekip gerekmediği hâkim tarafından kontrol edilir, artı ve eksileri ölçülülük ilkesi gereğince değerlendirmeye alınır. (StPO md. 112/1) Neticede hâkim tarafından tutuklama kararı verilirse kişi cezaevine gönderilir. Asıl mahkeme kararına kadar tutuklulukta geçen süre infazda verilecek cezadan mahsup edilir.

Geçici tutuklanan kişinin ücretsiz avukat tutma hakkı da vardır. Bunun için öncelikle kendisinden belirleyeceği bir avukat ismi istenir. Bir hafta içinde avukat belirlemezse mahkeme (kontrolü zor olan kriterlere göre) kendisine müdafi olarak bir avukat görevlendirir.

Geçici tutuklama kararına itiraz edilebilir ve mahkemece bu hususta tekrar karar verilmesi sağlanabilir.

Görüldüğü gibi kanuni düzenlemelere göre Türk hukukundaki tutuklama müessesesi ile Alman hukukundaki tutuklama müessesesi ve şartları hemen hemen aynıdır.

Ancak unutmamalıdır ki, bu kanuni düzenlemelere göredir. Her iki ülkenin yargı sisteminde yani uygulamada çok büyük farklar olduğu da bir gerçektir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve BM İnsan Hakları Komisyonuna tutuklamaya ilişkin yapılan başvuru sayıları ile bu mahkemelerin ilgili ülke hakkında verdiği hak ihlali kararları nazara alındığında bu farklılıklar açıkça görünmektedir.