Alevilerin gelecek perspektifi

İnsan ve toplum hayatı sürekli bir değişim ve gelişim içerisinde. Değişimi doğru algılayan ve bu doğrulukla değişime yön verenler geleceklerini sağlam bir şekilde devam ettirirler.

REMZİ KAPTAN 25 Ekim 2023 YAZARLAR

Aksi durumda ise yok oluş kaçınılmazdır. Aleviler böylesi bir yol ayrımındalar. Ve üzülerek fark ediyorum ki birçok Alevi değişimi doğru algılamak yerine kendisine olmayan bir geçmiş yaratma peşindeler.

Birçok Alevi adeta arkeolog titizliğiyle bundan binlerce yıllık bir taş parçasından yola çıkarak kendisine bir geçmiş oluşturmaya çalışıyor.
Bu durum apaçık gelecek perspektifi olmayanların içine düştükleri hazin bir sondur.

Geleceğe dair sözü ve dolayısıyla eylemi olmayanlar kendilerine bir geçmiş bulmaya ve onunla övünmeye çalışırlar. Dikkat edin nerede yenilgi alan, hayatın her alanında geri bir konumda olan bir toplum varsa o toplum mutlaka kendi geçmişiyle övünür, geçmişte ne kadar ihtişamlı olduğunu, yedi düvele nam saldığını dile getirir.

Bütün bu hamasetin gerçek hayatta bir karşılığı yok. Olmadığı gibi toplumu yok oluşa sürükleyen bir işleve de sahiptir. Toplum olarak “geleceği nasıl iyi kurarız” fikri yerine sürekli geçmişin sisleri içinde dolanır dururuz.

Bu enerjimizi boşa harcamaktan başka bir şey değildir. Elbette geçmiş bilinmeli, sahip çıkılmalı, geçmişten dersler alınmalıdır. Diğer yandan bu bilinmesi ve dersler alınması gereken geçmiş zerre kadar gerçekliği yansıtmayan ve hayali bir geçmiş olmamalıdır. Bazı Alevilerin içine düştükleri durum tam da budur.

Bundan 100 yıl önce ailesinin yaşadığı bilinen geçmişinden utanan, onu sahiplenmeyen, ailesinin inancı ile sorunu olan birisi 14 bin yıl ötesinde kendisine bir geçmiş arayabiliyor.

Bu nasıl bir ruh halidir böyle….

Ne yapmak gerekiyor?

Yapılması gereken enerjimizi hayatta zerre kadar karşılığı olmayan şeylerle harcamak yerine günümüz gelişmişlik düzeyine uygun bir düşünüşün ve eylemin sahibi olmaktır.

Bırakalım 14 bin yıl öncesini 30 yıl öncesiyle bile çok büyük bir fark var. Fark sadece teknik gelişmede değil, ruhsal, dilsel ve düşünceyi de etkileyen bir gelişimin içindeyiz. Misal 30 yıl önce şimdi kullandığımız birçok kavram yoktu, mesela internet ile hayatımıza giren ve adeta günlük yaşamımızın bir parçası, vazgeçilmezi olan kavramlara bir bakın.

Bu değişim sadece yeni kavram ve kelimeler olarak algılamamalı, hayatın her alanına an be an sirayet eden ve etkileyen kavramlardır.
O halde günü kurtarmak ve gelecekte de var olmak için kendimize olmayan 14 bin yıllık bir geçmiş arayacağımıza geleceğimizi günün gerçeklerine uygun nasıl inşa edebiliriz kaygısına düşmeliyiz.

Bu satırların sahibi de dâhil her yönüyle bakış açımızı, çalışmalarımızı gözden geçirmeli ve en uygun şekilde hizmetimizi yapmalıyız. Aksi taktirde hizmetimizden gerekli olan verimi almayız, inandığımız yola katkı sağlamayız, inancımızı geliştirip insanlıkla buluşturamayız.

Kısacası; düşünce kalıplarımızı adeta yeniden formatlamalı, yeni yol ve yöntemlerle inancımızın devam yaşaması için çaba sahibi olmalıyız.
Böylesi bir bakış bile ilk adım olarak çok çok değerlidir.

ÖNE ÇIKANLAR