Alevi inancında delili uyandırmak ve günümüzdeki uygulanması

Zaman değişiyor. İnsanoğlu sürekli bir değişim ve gelişim içerisinde.

REMZİ KAPTAN 16 Ekim 2024 YAZARLAR

Durağanlık adeta ölümle eşdeğer bir anlamdadır. Bu manada değişmek, gelişmek yaşam belirtisidir ve kaçınılmazdır. Değişim, gelişim, teknolojik ilerlemeler, kültürel etkilenmeler, kültürel alış verişler, farklı düşünce ve fikirlerin daha kolay öğrenilmesi ve daha başka başka etkenlerden dolayı hayata, inanca, felsefeye dair anlayışlar, algılamalar, pratik uygulamalar farklılaşıyor.

Bu gün Alevilerin çoğunluğu 50 yıl önceki köy-kır yaşantısından çoktan uzaklaşmış ve modern şehir hayatını yaşıyor. Hatta sadece ülkemizde değil, dünyanın bir çok coğrafyasında farklı ülkelerde, farklı kültürlerle beraber yaşıyoruz. Böylesi farklı hayat şartlarında köyde praktize ettiğimiz geleneklerimizi aynı şekilde devam ettirmemiz pek mümkün olmamaktadır.

Peki bu durumda ne yapacağız?

İnancımızı, değerlerimizi, ibadet anlayışımızı yok mu sayacağız?

İnancımızı yaşayıp uygulamayacak mıyız?

Elbette ki hayır.

Elbette inancımızı yaşayacağız, geleneklerimizi koruyup değerlerimizi ve kültürümüzü çocuklarımıza vereceğiz.

Şehirlide olsak, farklı ülkelerde de yaşıyor olsak, hatta insanoğlu uzaya çıkıp orada yerleşse ve biz Alevilerde oralara gitsek bile yine inanç ve değerlerimizi beraberimizde götüreceğiz.

İnancımız evrensel bir inançtır.

Hak inancı, hakikat yoludur. Bu anlamda zaman ve mekanın önemi yoktur. İnsanoğlu yaşadığı sürece inancımızda yaşayacaktır.

İnancımızın içeriği her mekan ve zamanda geçerli olduğu için bu zamanda ve mekanda da ve gelecek zamanlarda ve mekanlarda da geçerlidir.

İçerik olarak, öz olarak, taşıdığı mesaj ve insanoğluna sunduğu değerlerle her daim var olacak inancımızın pratik boyutuyla yerine getirilmesi, hayata aktarılması öyle sanıldığı gibi zor değildir ve yaşanan daha da yaşanacak olan değişimler inancımızı yaşamamız noktasında asla engel değildir.

İnancımızdaki temel toplumsal ibadetimiz cemdir. Bunun dışında ibadet etmek, Aleviliğin kurallarını yerine getirmek için çok Alevinin bir arada yaşıyor olması gerekmiyor. Her Alevi inançlı kişi kendi evinde, bulunduğu ortamda ibadetini yapabilir, inanca dair gerekleri yerine getirebilir.

Elbette yanımızda, yakınımızda cemevi varsa, bizler gibi inanan, düşünen canlarımız varsa onlarla birlikte ibadet eder, onlarla cem olur, onlarla muhabbet eder, hasbıhal olur, inanç ve kültürümüzü yaşarız. Fakat şartlarımızda cemevi ve bizler gibi inananlar yoksa tek başına da ibadetimizi yapabiliriz.

Bilindiği gibi toplu halde ifa ettiğimiz cem dışında bireysel olarak yaptığımız ibadetimizde kurallar yoktur. Yani yüce Yaratıcıya yakarmak, hemhal olmak, hasbıhal etmek için belli bir biçim yoktur. İstediğimiz dilde, istediğimiz tarzda ibadetimizi, duamızı yapabiliriz.

Yani sabah işimize başlarken gülbank okuyabilir veya akşam uyumadan önce duamızı edebiliriz. Bu noktada Alevilikte bağlayıcı bir kural yoktur.

Ancak geçmişte yaptığımız gibi modern zamanlarda da perşembeyi cumaya bağlayan akşam/gece delilimizi uyandırıp duamızı yapabiliriz.

Eğer imkanımız varsa, şartlarımız uyuyorsa cemevin de haftada bir gün ibadetimizi yapmalıyız. Fakat şartlar ve ortam uygun değilse perşembeyi cumaya bağlayan akşam ailemizle birlikte sofraya oturmadan delilimizi uyandırabiliriz, gülbankımızı okuyabiliriz.

Bunu süreklileştirdiğimizde az da olsa çocuklarımıza bazı değerleri vermiş oluruz.

Peki nedir delili uyandırmak?

Delil ne anlama geliyor?

Delil; rehber, yol gösterici, kılavuz anlamına gelmektedir.

Delil uyandırıldığı zaman salt gün yüzüne çıkan güzellikler, aydınlanan mekan değildir. Asıl aydınlanan insanın kalbi ve bilincidir.

Delil, Allah’ın nurudur. Daha yer gök hiç bir şey yokken o nur vardi. Her şey o nurdan meydana gelmiştir. İşte delilin yakılması o nurun bütünlüklü olarak, daim olarak yankısını bulmasıdır.

Delilin uyandırılması Muhammed Ali yolunun sevgiyle, aşkla olduğu kadar bilimle, irfanla bütün insanların yüreklerinin ve beyinlerinin aydınlanması/aydınlatılmasıdır.

Aydınlanan insan, kendini bilen insan varoluşa en anlamlı cevabı verendir. Aydınlanan, aydınlık olan, çerağ misali yanan çevresini de aydınlatır.

Delili uyandırmak bizdeki, ruhumuzdaki karanlığı aydınlığa çıkartmak ve aydınlığın, nurun bizde daim olmasını dilemektir.

Her perşembeyi cumaya bağlayan akşam ailemizle toplu halde veya yalnız tek başımıza delili uyandırmak niyetine bir mum yakıp odamızı aydınlatıyorsak, bu aydınlanmayla asıl sağlamak istediğimiz, aydınlatmak ve nura gark olmasını istediğimiz özümüzdür.

Yüce yaratıcının nurunun özümüzde olmasını, o nurun daima bizlerle olmasını, her zorlukta bize güç vermesini, her karanlıkta yolumuzu aydınlatmasını, bizi kötülük ve kötülerden, şeytanın ve nefsin emrinde olanlardan ayrı tutmasını istemektir, dilemektir.

Delili uyandırmak asıl olarak özümüzü uyandırmaktır ve bu bizler için bir ibadettir. Çünkü esas olan aydınlanmış, gerçeğin ve hakikatin ayırtına varmış bir can olmaktır. Gerçek anlamda can olabilmek ise aydınlanmak ile olur. Aydınlanmak salt bilgi sahibi, bilinç sahibi olmak değildir. Bununla beraber ibadet boyutuyla, tefekkür anlamıyla da aydınlanmaktır. İşte perşembeyi cumaya bağlayan akşam uyandırdığımız delil bu ibadet boyutunun en genel ve ilk basamağıdır.

Bu gün perşembe akşamı ve biz delili uyandırıyoruz. Delilimizi uyandırırken şu gülbankı okuyoruz:

Bismişah, Allah Allah.

Vakitler hayır ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, demler daim, Cemler kaim ola.

Hazır-gaip, zahir-batın cem erenlerinin nuru cemalları aşk ola.

Ehlibeytin, Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum Pakların, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların, cümle erenlerin katarından, didarından ayırmaya.

Her dilde bir dilek, her gönülde bir murat vardır. İnandığımız, güvendiğimiz yüce Yaradan, dilde dileklerimizi, gönülde muratlarımızı vere.

Allah, namerde-merde muhtaç eylemeye.

Duvarımızdan taş, gözlerimizden yaş dökmeye.

Genç yaşta ölüm, ihtiyarlıkta zulüm vermeye.

Hak evimizin, toplumumuzun ağız tatlılığını bozmaya.

Huzur vere, dertlerimize derman, hastalarımıza şifa, borçlarımıza eda nasip eyleye.

Yolumuzu yolsuza, yüzümüzü nursuza uğratmaya.

Gökten hayırlı rahmetler, yerden hayırlı bereketler; ana-babasına, toplumuna hayırlı evlatlar vere.

On sekiz bin alemle mümin, Müslim cümle kardeşlerimizi Muhammed- Ali gülbangından mahrum eylemeye.

Çağırdığımızda, bunaldığımızda Hızır yoldaşımız; Şah-ı Merdan Ali kardaşımız, Hünkar Hacı Bektaş Veli de haldaşımız ola.

Duası bizden, kabulü Allah’tan ola. Gerçekler demine, evliya keremine, gönüller birliğiyle gerçeğe Hû diyelim.