Almanya’da yasadışı bahisli köpek dövüşleri suçuna süreklenen Türk kadınları

Almanya’da yasadışı bahisli köpek dövüşleri suçuna süreklenen Türk kadınları

Bu hafta Almanya’da gerçek yaşanmış hayat hikayelerinden yolara çıkarak Almanya tarihinin en gizemli federal savcılık soruşturmasına konu olan aile içi şiddet mağduru Türk kadınların bahis mafyası ve organize suç çeteleri tarafından nasıl suça süreklendiklerinden bahsedeceğim. Almanya’da özellikle şiddet mağduru kadınların mafya, çeteler veya suç örgütleri tarafından terör eylemleri, uyuşturucu, hırsızlık, gasp ve kadın ticareti gibi

AKGÜN BİLGİN 10 Kasım 2019 AKGÜN BİLGİN

Bu hafta Almanya’da gerçek yaşanmış hayat hikayelerinden yolara çıkarak Almanya tarihinin en gizemli federal savcılık soruşturmasına konu olan aile içi şiddet mağduru Türk kadınların bahis mafyası ve organize suç çeteleri tarafından nasıl suça süreklendiklerinden bahsedeceğim.

Almanya’da özellikle şiddet mağduru kadınların mafya, çeteler veya suç örgütleri tarafından terör eylemleri, uyuşturucu, hırsızlık, gasp ve kadın ticareti gibi yasadışı faaliyetlerde istismar edilerek kullanıldığını hepimiz duymuşuzdur.

Ancak bu hafta her ne kadar da Almanya’da bahis işlerinin belli bir noktaya kadar yasal olsa da, Alman makamlarının izini bile takip etmekte zorlandığı ve haftada milyon eurolarca yasadışı paranın döndüğü yasadışı köpek dövüşleri ve bu suça sürüklenmiş Türk kadınların içinden çıkamadıkları bu gizemli dünyasını anlatacağım.

Almanya’da Bahis ve Casino Sektörü

Almanya’da devlet kontrolünde birkaç bahis şirketlerinin internet sitesi haricinde bahis bir çok internet sitesi bulunmakta ancak yasak olmasından dolayı bu sitelerin merkezi Almanya’da bulunmamakta. Ancak Almanya’da Casino (kumarhane) açmak serbet ama internet  casino bahis sitesi açmak yasak.

Almanya federal bir yapıda tek bir doğrunun bulunmadığı gibi bahis konusunda eyaletten eyalete yasal farklılıklar ve anlayışlar bulunmaktadır. Schleswig-Holstein eyaleti gibi bazı eyaletlerde 2018 yılına kadar spor bahisleri, canlı bahisler, süper bahisler, sanal sporlar, okey, tavla oyunları ve canlı casino internet hizmetleri verilebiliyordu.

Zaman zaman para cezaları verilsede Almanya’da Avrupa Birliği yasaları geçerli olduğu için Malta’da Gaming Authority lisansına tabi kurulun paravan Alman şirketleri bahis ve casino siteleri üzerinden Almanya’da hizmet vermektedir. Bahisçilerin sorun yaşamaları halinde ise Alman hükümeti bu konuda pek yardımcı olmamaktadır.

İşin ilginç tarafı Alman devleti bu site operatörlere para cezası versede, Avrupa Birliği mevzuatlarına göre Malta menşeeli Alman bahis şirketleri bu duruma itiraz ettiği sürece yasaklı olan bu oluşum bahisçilere ve kumarcılara daha cazip bir oyun ve yatırım sektörü alanıymış gibi gelmektedir.

İşin daha da işginç tarafı ise Malta merkezli Almanya’da faaliyet gösteren yasadışı spor bahis ve casino bahis sitelerinin çoğunluğu Almanya’da yaşayan Türklere ait olmasıdır! Dolayısıyla bu sektöre insan kaynağı ihtiyacı duyulmakda  bu noktada ise en yakın insan kaynağı erişimi olarak Türk toplumundan karşılanmaktadır.

Almanya’da Türkler Teselliyi Şans Oyunlarında Arıyor

Bu yasaklara rağmen Almanya’da bazı yerel belediyeler özel bahis bürolarının açılmasına izin vermektedir.

Alman Federal Sağlık Bilgilendirme Merkezi’nin (Bundesministerium für Gesundheit (BMG) Institutionelle Forschungszentrum) 2018 araştırma verilerine göre, göçmenlerin bağımlılık oranlarının yüksek olduğunu ve bağımlılığın en çokta Türkler arasında olduğununa dikkat çekiyor.

NRW Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Şans Oyunları Bağımlılık Koordinasyon Dairesi’nin (Landesstelle Sucht NRW) verilerine göre ise, internet siteleri haricinde Köln’de 156 casino (kumarhane) oyun salonu, 2.395 adet oyun otamatı bulunmakta ve özellikle casino ile otamat sahipleri ile oynayanlarının büyük çoğunluğunu Türkler oluşturmakta.

Almanya’da göçmenliğin yarattığı ailevi, psikolojik ve ekonomik sıkıntıların yarattığı sendromlar Türkleri bahis ve kumara yönetmektedir. Bunun içinde de Almanya’da Türklere yönelik yeteri kadar kültürel faaliyet ve birlik beraberlik etkinliklerinin olmayışı ve Türk kültüründe oyun ve kumarın (kahvehane) rolünün var olması gibi psikoanalitik teorilerinde gözartı edilmemesi gerekmektedir.

Almanya’da bahis ve kumar oynayan Türklerin çoğunluğunun babası olmayan, gayrımeşru doğmuş kişiler, melez aile fertleri, babası tutucu olan kişiler, yalnızlığı tercih edenler ve aile içi şiddet görmüş kadınlardan oluşmaktadır.

Almanya’da Bahis ve Casiono Sektörünün Cirosu

Resmi rakamlar olmasa bile uzmanlara göre Almanya’da yılda 1.000.0000 Türkün bahis veya kumar oynadığı, 250.000 Türk’ünde bu sektörden gelir elde ettiği ve bu sektöre yılda 3 milyar euro para harcadığı tahmin edilmektedir.

Almanya’da faaliyet gösteren Merkur gibi oyun salonlarının bağlı olduğu Gauselmann AG şirketi sadece 2012 yılında 1 milyar 200 milyon euro ciro yaptığını açıklamıştı. Bu rakamın yasal casino (kumarhane) salonları ile yasadışı oynanan köpek dövüşleri ile beraber bu sektörün yılda 10 milyar euroyu geçtiği tahmin edilmektedir.

Rüsselsheim’de bahis mafyasının kriminal olayları ve yaşanan silahlı çatışmalarla gündeme gelmesi nedeniyle yerel mahkeme bağımlılık yapıyor gerekçesi ile özel bahis bürolarının kapatılması kararı sonrası Hessen eyaletinde bir çok işletme belediyelerce kapatılmıştı.

Almanya’da bahis bürolarında futbol başta olmak üzere değişik spor dallarındaki karşılaşmalara para yatırılıyor. Yatırılan paranın miktarı 10 binlerce Euro’yu bile bulabiliyor.

Karşılaşma sonunda tahmin edilen sonuç çıkmazsa para bahis bürosunda kalıyor.Uzmanlara göre, yurtdışı bağlantılı bahis bürolarında özellikle işsizlerin ellerindeki son parayı kaybettiğini ve büyük sıkıntı yaşadığını, gençlerin ise bağımlılığa itildiği uyarısında bulunuyorlar.

Almanya’da Köpek Dövüşleri ve Türkler

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da bahis ve özellikle bahisli köpek dövüşlerinin gelirleri uyuşturucu, silah, kadın ticareti gibi gelirlerinden daha yüksek olduğu için bu alan daha çok kariyer sahibi insanlar ile zenginler arasında finanse edilen ve yer altı dünyasında oynanan tehlikeli bir gizli kumar türüdür.

Bu konunun önemine çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; ABD tarihindeki köpek dövüşüne karşı en büyük üç FBI operasyonun 2007’a kadar uzanmasıdır. 2007 yılındaki Vicks Skandalında yılda 13.000.000 dolar kazanan New York Jets takımının amerikan futbol yıldızı Michael Vick’in ABD’deki köpek dövüş bahis organizasyonlarının en büyük finansörü ve dövüşçüsü olduğu ortaya çıkmıştı.

Ancak köpek dövüşlerinin ABD’de 50 eyalette yasaklanmış olsa da ve Vicks davasında (Vicks Skandalında) ortaya çıkan devasa kargaşaya rağmen, kanlı faaliyet yeraltında gelişmeye devam etmişti.

Milwaukee polis memuru Ivan Wick, Nisan 2012’de ayında FBI ile işbirliği yaparak ABD tarihinin en büyük köpek dövüşü çetesi Milwaukee’ye karşı yaptığı soruşturma sonrasında FBI’nın eş zamanlı olarak ülke genelinde baskınlarıyla 367 dövüşçü köpek, üreme tesisleri, barınaklar ve milyonlarca dolar ele geçirilmişti.

FBI’nın yaptığı açıklamada soruşturmanın uyuşturucu kaçakçılığına kıyasla yasadışı köpek dövüşleri mücadele işine ABD’nin daha fazla odaklanmasının faydalı olacağını ve suç örgütü Milwaukee’nin, çete faaliyetleri arasında olan bahisli köpek dövüşü gelirlerinin, uyuşturucu kaçakçılığından daha fazla para kazandırdığına dikkat çekmişti.

Bu tarihi operasyondan sonra Amerikan Hayvanları Koruma Birliği (ASPCA) verilerine göre de, San Francisco’dan New York’a ve hemen hemen her ABD eyalet devletinde FBI’nın yüzlerce baskın sonucu açılan yaklaşık 400 soruşturmada aralarında doktorlar, avukatlar, hemşireler ve itfaiyecilerin de şüpheli olarak geçmişti.

Ancak amerikan savcılarının mahkemelerde tutuklama ve ceza talepleri eyaletlerin eski yasaları nedeniyle genellikle karşılığını bulamamıştı. Konuya dikkat çekmek isteyen 89 yaşındaki ABD Senatörü Robert Byrd’inin senatoda yaptığı bir konuşmasında, ABD’de yılda 40.000 civarında bahisli köpek dövüşleri yapıldığını söylemişti.

Yakın bir zamanda TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyon raporunda Türkiye’de 200.000 kişinin ve yılda 60.0000 köpeğin bahislerde dövüştürüldüğünü, köpeklerin iyi dövüşmesi için ekstazi, captagon, metamfetamin gibi kimyasal uyarıcı ilaçların verildiğini ve bir dövüşte bahislerin 200.000 Euro’ya kadar çıkabildiğini yer almaktaydı.

Anlaşılacağı köpek dövüşleri bahisleri Afganistan, Türkiye, Romanya, Ortadoğu gibi ülkeler haricinde ABD ve Almanya gibi gelişmiş ülklerinde ciddi sorunu.

Ne yazık ki Almanya’da hemen hemen her alanda faaliyet gösteren Türk girişimciler bu alanda Kangal köpekleri kendi lig organizasyonlarını oluşturmuş ve gelir pastasının en iyi tarafını paylaşmaktadır. Bunu yaparken de ara eleman ihtiyacını özellikle aile içi şiddete uğramış Türk kadınların zaafını kullanmaktan da hiç çekinmemektedirler.

Almanya’da bahis ile kumarhane dünyasını ve Türklerin kumar bağımlılığını kısaca anlattıktan sonra asıl konumuzu daha iyi anlamanız için kısaca Almanya’nın pek bilinmeyen gizemli köpek dövüşleri bahis dünyasının tarihinden ve Almanya’da Türklerin bu tarihi serüvenindeki yerinden bahsetmek istiyorum.

1990 yılların başında Alman polisi, hint keneviri tarlalarını ararken tesadüfen Sean M. isimli bir gizli dövüşçü ve köpek yetiştirici ırkçı bir Alman’ın Bremen ve Cuxhaven arası Autobahn 27’ye ile Holßel köyüne yakın ormanlık alanda kurduğu köpek infaz çukurunu ve gizli dövüşçü köpek mezarlığını keşfetti. Bu keşif Alman polis kriminal tarihinin en ilginç olaylarından birisiydi. Mezarlıkta dövüşlerde yarışmış 250’si Pitt Bull cinsi olmak toplam 300 tane köpek yatıyordu.

Alman Ferderal Savcılarına göre Almanya’da köpek dövüşleri cumhuriyet tarihinin en gizli olaylarından biriydi. Neredeyse her hafta sonu Almanya ve Hollanda’dan gözlerden uzak ormanlık alanlara gelen iş adamları, bürokratlar ve siyasetçiler, 4,5 metre karelik çit alanda ortalama 2 dakika ile en fazla 40 dakika süren köpek dövüşlerinde, bazen altı rakamlı sayılara kadar ulaşan canlı bahis paraları dönüyordu.

1990 yılların başında bu iş hem ezoterik yapıdaki ırkçı Almanların elindeydi ve müşterileri de ekseriyetle ırkçı fikirlere yakın işadamı, bürokrat ve siyasetçilerden oluşuyordu. Haliyle bu kanlı bahis sektörü kendisini günümüze kadar varlığını çok iyi gizlemişti.

Dövüşçü köpek yetiştiricisi ırkçı bir Alman olan Sean M.’nin polise itirafçı olması, federal savcıların bu konun aslında Almanya geneline yayılmış vahim bir tabloyla karşılaşmasına sebep olmuştu.

Bu olayın basında duyulması üzerine farklı alanlarda faaliyet gösteren bazı mafya, çeteler ve suç örgütlerinin ilgi alanına girerek daha çok yayılmıştı. Çünkü köpek dövüşleri uyuşturucu, silah, kadın ticareti, spor bahisleri ve kumarhane gelirlerinden daha fazla maddi getirisi vardı.

Ayrıca cezaları da uyuşturucu ve silah ticareti cezalarına göre çok daha komik düzeydi. Birde bu köpek dövüşlerinde, bahisçilerin özel bahis salonlarında her müsabakada 5 € veya 10 €’yla değil bazen 1.000.000 €’ya kadar çıkan canlı bahis paraları ile oynuyorlardı. Örneğin bir emlakçı, oto satıcısı galerici, avukat veya işadamı 20.000 € ile başladığı bir köpek dövüşü bahisinde ortalama 2 dakikanın sonunda 200.000 € kazanma imkanı vardı. Bu birçok kişi için cazip bir kolay yoldan para kazanma alanıydı.

Almanya’daki Türklerin Köpek Dövüşlerine İlgisi Ne Zaman Başladı?

Almanya’da yasadışı köpek yarışlarını başlatan itirafçı Sean M. aslında İrlanda göçmeniydi. Büyük babası İrlanda’da yaşadığı köyde köpek dövüşleri organize ediyor, hatta bu müsabakalara papazlar ve polisler dahi izlemeye geliyordu. Babası ise İrlanda’da 150 adet dövüşçü köpeği ile ün salmış.  İtirafçı Sean M. her ne kadar da Hamburg’daki annesinin yanında büyüse de dededen gelen mesleğini Almanya’da sürdürmeyi başarmıştı.

İtirafçı Sean M. göre bu bahis işi 19. yüzyılda kökleri orta İngiltere’de başlayan geleneksel bir spor dalıydı. 1850’li yıllarda Amerika’da it dalaşları (Dogfight) adı altında yaygın olan köpek dövüşleri yasal bir spor olarak kabul edilmiş ve bu kanlı spor İngiltere’ye sömürgeci denizciler tarafından getirilmişti.

İtirafçı Sean M.’de kendisini Amerikan Pitt Bull köpekleri ile oynanan bu sözde sporun Almanya temsilcisi olarak görüyordu. Aslında “dövüş köpeği” terimi doğal bir ırk türü veya “bekçi köpeği”, “arama kurtarma köpeği” ve “av köpeği” gibi meslek köpekleri değildir. Dolayısıyla spor dalı olarakta görülmemelidir.

Tarihte Eski Roma dönemine ait Trajan sütunundaki resimlere göre köpekler arenada ayılar, aslanlar ve hatta gladyatörlere karşı dövüşmeleri için beslenmişlerdi. Romalı lejyon askerleri tarafından düşmana karşı Molossian tipi dövüş köpekleri olarak kullanılmış ve bundan sonra yüzyıllar boyunca 19. yüzyılın başlarında yasaklanana kadar devam eden köpek dövüşleri “Bullenbeißens” adlı kanlı spor şeklinde insanoğluu tarafından geliştirildi.

Günümüzde köpek dövüşlerinin popüler olmasının diğer nedeni ise birinci ve ikinci dünya savaşlarında kullanılan statik (hendek) savaş tekniklerinde düşmana karşı köpeklerin kullanılmasının zihinlerde hala canlı kalmasıdır.

Bu savaş taktiğini o dönemin konjektöründe sadece Alman ordusu kullanmıyordu. Savaşlarda Alman ordusunun her avcı taburlarında 12 adet saldırgan köpek bulunmaktaydı. Bu köpekler düşman mevzi çukurları ve hendeklerine giriyor, adeta dövüşçü gibi düşman askerlerine acımasızca saldırıyorlardı.

Bu yüzden mafya, çete ve yer altı suç örgütleri dünyasında köpekler, aynı zamanda insanlara silahsız saldırı ve korkutma aracı olarak kullanılmaktadır. Almanya’da bir dönem meşhur olan Türk çetesi Black Jacket’in amblemi köpekten oluşmasının sebebi buydu.

Irkçı Almanların köpek ilgisi ve köpek dövüşleri de bir nevi tarihlerinden gelmektedir. Irkçı itirafçı Sean M.’nın yasadışı köpek dövüşlerindeki başarısının zemin bulmasının nedeni ise Almanların ikinci dünya savaşı sonrası unuttuğu bir savaş geleneğini zihinlerde tekrar canlansıdır.  Almanya’da aşırı sağcı partilerin yükelişte olduğu müddetçe bahislşi bu köpek dövüşleri de her zamanki gib yer altında faaliyetlerini sürdürmeye devam edecektir.

1996 yılında Hamburg’da yaşanan bir olayda Pitt Bul cinsi bir köpeğin 6 yaşındaki Türk çocuğu Volkan’ı ısırması sonucu yerel mahkeme kararı sonrasında kamuoyunda saldırgan köpekler gündeme gelmişti.

Almanya’da federal hükümet Hayvanların Refahı Yasası’nı (Tierschutzgesetz) dayanak gösterilerek yasaklı köpek ırkları listesi yayınlandı. Bu listede ki hayvanların ithalatı yasaklanırken, ülke içinde ırkının devamı için doğan köpeklerin sahipleri de her yıl yüksek vergiler vererek ve her iki haftada bir veterinere kan tahlili vermek zorunda bırakıldı.

Bu listenin başında tabi ki yasa dışı köpek dövüşlerinde kullanılan Pitt Bull köpeği de bulunmaktaydı.  Artık Almanya’da bahisli yasadışı köpek dövüşleri oyunlarında, yasal statüdeki Pitt Bull köpekleri kullanılmak zorundaydı.

1998 yılına gelindiğinde Hessen eyaletinde görevli asayış polis başkomiseri Eckhard Lambach (Kriminalhauptkommissar) Marburg kentindeki veterinerden gelen bir ihbarı değerlendirdi. Veterinerin rutin olarak her iki hafta bir kan tahlili yapılması gereken Pitt Bull cinsi bir köpeğinin son kontrolünde ağır bir şekilde kavga yaralarının olduğunu fark etmişti.

Başkomiser Eckhard Lambach’ın yaptığı gizli soruşturmada ilgili köpeğin bir diskotekte dövüştürüldüğünü tespit etti ve soruşturma sonucunda mahkemede köpeğin sahibini 40 ayrı suçtan 4 yıl 6 aya mahkum ettirmeyi başarmıştı. Ama henüz Alman savcıları bu işin organizatörlerini ve yetiştiricilerini tam olarak tespit edememişti. Ancak bu konuda önemli bir ize rastlamışlardı.

Hessen Eyalet Savcıları, bazı dövüşçü köpek yetiştiricileri ithalatı yasaklı ve ülke içinde mevcutta olan Pitt Pull cinsi köpeklerin yasal veteriner takibinden kurtulması amacıyla yeni doğan Pitt Pull köpek yavrularını, çok yüksek rüşvetler karşılığında Hamburg’da bazı veterinerlere başka cins hayvanlar altında kayıt ettirip, kimlik çıkarıldığını tespit etmişlerdi. Bunun üzerine federal hükümet veterinerler üzerine sıkı bir denetim başlatmıştı.

Bu sıkı deneim sonucunda yasadışı köpek dövüş organizatörleri büyük paraların döndüğü müsabakalarda kullanılan Pitt Pull cinsi köpeklerin yerine Pitt Pull gibi güçlü ve heybetli hayvan arayışlarına girdiler. İşte bu dönüm noktasında Türkiye’ye ait Kangal köpekleri ve Türklerin bu Irkçı Alman organizatörlerle yolları kesişmişti.

2000’li yılların başında Almanya’daki uyuşturucu Türk çete üyeleri sipariş üzerine Türkiye’den tatil dönüşü arabalarında getirdikleri Kangal yavrularını bu organizatörlere satıyordu. İlk başlarda Kangal yavru ticaretine pek anlam veremeyen Türk çete üyeleri, bu ticaretle Almanya’da yasa dışı köpek dövüşlerinde büyük paraların döndüğünü fark etti.

Türk çete üyeleri Almanya’da cezası ve riski büyük olan haraç toplama, uyuşturucu, silah ve kadın ticareti yerine yasa dışı köpek dövüştürme bahis işine girmeye karar verdiler.

Bunun için Türkiye’den kaçak yollardan kangal getirmenin yanında Türkiye’de bu işi yapan köpek yetiştiricilerini yasal yollardan Almanya’ya getirerek oturma izinlerini almaya, şehir dışında hayvanları koruma adına barınaklar ve köpek çiftlikleri açmaya başlamışlardı.

Eski çete üyesi Türkler sınıf atlayarak mafya olurken işin bu dönüm noktasında da Almanya’da aile içi şiddet görmüş Türk kadınların yolları kesişmekteydi.

Türk bahis mafyası için polis takibinden kurtulmanın en iyi yöntemi Türk kadınlarını kamuflaj olarak kullanarak, Almanya’da yasal kontrollere tabi köpek sahiplenilmesi, barınakların açılması ve işletilmesi gibi bahis sektörünün alt yapısını kadınlar üzerine kurulmalıydı ve vitrinde de her zaman kadınlar olmalıydı. Nitekim de zamanla bu konuda başarılı olmuşlardı

Neden Almanya’da Yasadışı Köpek Dövüşleri Bahis İşinde Türk Kadınları Var?

Hessen Eyalet Savcıları, 2009 yılında Rüsselheim şehrinde yaşanan bir adli olayda Türklerin uyuşturucu çetesi “Kara Çeketliler”nin (Black Jackst) şantaj yapmak ve haraç toplamak için Kangal köpekleri ile insanları korkuttuklarını tespit ettiler. Savcılara göre Almanya’da yasal olarak kullanılan iri cüsseli ve heybetli Kangal köpeklerinin o zamana kadar çobanlıkta, büyük arazili fabrikaların güvenliğinde bekçi köpeği olarak kullanıldığından çeteninde bu köpekleri insanları korkutma aracı olarak görüyorlardı.

Ne var ki aradan geçen dört sene sonra Alman Federal Başsavcılığı Ekim 2013’de Almanya’nın çeşitli şehirlerinde eş zamanlı olarak başlattığı soruşturmada, 5.000 üyesi bulunan Black Jackst çetesinin üst düzey yöneticilerine yönelik aralarında özel harekat timlerinin de bulunduğu yüzlerce polisin katıldığı bir sabah operasyonu yaptı.

Federal savcılık Stuttgart’a 14 km uzaklıktaki Ludwingsburg şehrindeki operasyonda polislerin 44 yaşında çete üyesi bir Türk’ün apartman dairesine yaptığı baskında, dairede Kangal köpeklerinin dövüşlerde çekilmiş fotoğrafları ve çok sayıda video görüntülerini ele geçirdi.

Yapılan inceleme ve şüpheli sorgusunda fotoğraf ve videoların Bayreuth şehrinde çete üyesi başka bir Türk’ün barınağında çekilmişti. Bayreuth polisinin yaptığı baskında mahkeme kararı ile 7 tanesi yavru olmak üzere Hector isimli dövüşçü olarak yetiştirilmiş bir kangal köpeğine el konuldu.

Hector isimli köpek, baskında ele geçirilen fotoğraf ve videolardaki köpekti. Akabinde Heilbronn şehrinde yaşayan 27 yaşındaki Arife E. isimli bir Türk kızı Stuttgart İdare Mahkemesi’ne başvurarak köpeğin sahibi olduğunu iddia ederek köpeğin kendisine verilmesini talep etti.

Federal savcılık söz konusu köpeğin ülkeye kaçak olarak sokulup yetiştirildiğini düşünürken bir anda operasyonların yapıldığı şehirlerden farklı bir şehirde yaşayan 27 yaşındaki bir Türk kızının köpeği sahiplenme çabası dikkatlerden kaçmamıştı.

Soruşturmayı derinleştiren savcılık, köpeğin yasal olarak sahibinin Türk çetesi Black Jackst’le ile yakınlığı bulanan ve operasyonların yapıldığı eyalet dışında yaşayan 37 yaşındaki bir Türk kadına ait olduğunu, Eylül 2011’de köpeğin Leipzig bölgesinde yasadışı bir köpek dövüşünde fotoğraf ve videolarının çekildiğini, söz konusu köpeğin kayıp ve çalıntı ilanın verilmediğini ve ayrıca Türk kadının aile içi şiddete maruz kalarak eşinden boşandığını tespit etti. Aslında Hector isimli kangal köpeği Almanya’da efsane olmuş ve değeri milyon eurolarla ölçülen bir dövüş köpeğiydi.

Gelelim asıl sorumuza, Neden Almanya’da Yasadışı Köpek Dövüşleri Bahis İşinde Türk Kadınları Var?

Almanya’da büyük paraların döndüğü yasadışı köpek dövüş bahislerinde Türkler kendi ligini, alt ve organizasyon yapısını kurmuş durumunda. Bu işin sistemi üç ayaktan oluşmaktadır:

A- Gizli dövüşçü köpeklerin üremesi ve sahiplenilmesi

B- Köpek bakımları, yarışma veya dövüşler için hazırlanması

C- Bahis için yarışma ve dövüş organizasyonlarının yapılması

“C” şıkkı tamamen mafya ve çetelerin elindedir. Seslerin duyulmaması için dövüşlerin yapılacağı ormanlık alan, sahil kenarları, diskotekler, ahırların seçimi, güvenilir bahisçilerin seçimi ve davet edilmesi, işin güvenliği, bahisçilerden paraların toplanması ve dağıtılması gibi idari işler bu gruba aittir.

“B” şıkkı yani köpek bakımları yarışma veya dövüşlere hazırlanması idari yönden “C” şıkkındaki gruba ait olmasına rağmen, şüphe çekmemek için barınak ve çiftlik sahipleri kendilerini çevreye karşı hayvanları koruma faaliyetleri ile ön plana çıkaran Türk kadınlarına aittir.

“A” şıkkı ise tamamen Türk kadınlarının elindedir.

Kadınlar, yasal yollarla sahiplendikleri ırk hayvanlarını merkezi Dortmund’da bulunan Alman Köpek Irkı ve Kinoloji Federasyonu’ndan (VDH – Verband für das Deutsche Hundewesen) kayıtlı sporcu lisansı çıkararak, arka planda bahislerin oynandığı yasal olarak yapılan ırk ve güzellik yarışmalarına katılmaktadır. Yine federasyon sayesinde yasal olarak Almanya’da Kangal ırk köpekleri çiftleşitirilmesine izin verildiğinden, suistimal edilerek de gayri resmi olarak köpek dövüşleri için melez bir ırkında üremesi de sağlanmış olmaktaydı.

Almanya’da sporcu lisansına sahip Türk kadınlarının safkan damızlık ırk Kangal köpekleri, dövüşçü köpeklerin sağlıklı üremesi için birebir köpek dövüşlerinde kullanılmamakta, bahis organizatörleri tarafından sadece ırk ve güzellik yarışlarında kullanılmaktadır.

Bu sistemdeki Türk kadınlarına organizatörler (mafya) tarafından köpeklerin bakımları ücretsiz olarak yapılmakta, girilen her ırk ve güzellik  yarışlarında en az 500 € garanti para ile final sonuçlarına ekstra bahis primi verilmekte ve eninde sonunda her zaman otomobil veya daire fiyatları ile yarışan prestijli bir köpek sahibi olma imkanı tanınmaktadır.

Bu masumane gibi görünen köpeklerin ırk ve güzellik yarışmalarının arka planda gayrimeşru bir yapının olduğuna dair çarpıcı bir örnek daha vermek istiyorum. ABD’nin dünyaca meşhur köpek magazin dergisi “Amerikan Gamedog Times”in sahibi Bill Reynolds (Fat Bill)’ın, ABD’deki organize bahisli köpek ırk ve güzellik yarışmaları çete lideri suçu nedeniyle 2001 yılında hapse girmek zorunda kalmıştı.

Almanya’daki Mafya ve Çeteler Türk Kadınlarını Nasıl Suça Sürüklüyor?

Almanya’da Türk mafyası ve çetelerin organize ettiği yasadışı köpek dövüşlerinde Türk kadınların rolü sadece köpek sahiplenilmesi değil, kara paranın transferlerinde kurye olarak, Türkiye’den getirilen köpek bakıcıları ve antrenörlerinin oturma izni için formalite evliliklerinde, müsabakaları izlemeye gelen bahisçileri oyuna dahi iyi teşvik ve motive eden eskort kadınlar olarak, bazen de bahisçilerin stresini almak için hayat kadını olarak kullanılmasından ibarettir.

Almanya’da yaşlanmış, hastalanmış veya güzellik ile ırk yarışlarında dereceye giremeyen köpek sahibi Türk kadını bahis mafyasının istediğine göre polise kayıp, çalıntı ile verildikten sonra dövüşlerde köpeği yakalandığında, Alman Hayvanların Refahı Yasası’na (Tierschutzgesetz) göre sahiplarine ceza almamaktadır.

Yasadışı köpek dövüşlerinin bu yanıda Türk kadınlarına yasal bir ek gelir olarak görülmektedir. Ayrıca bahis mafyası tarafından kendilerine başka bir köpek sahiplendiriliyordu. Aslında işin bu yanı Türk kadınlarında işi yapmak için gönüllü olmasını da yol açmaktadır.

Şiddete maruz kalan her kadın gibi Türk kadınlarının içinde de şiddet uygulamaya meyillidir. Kadınlar, uğradığı aile içi şiddetin travmalarını telafi (savunma) mekanizması ile gidermeye çalışırlar.

Almanya’da göçmen psikolojisinin verdiği etki, özellikle küçük yerleşim merkezlerinde Türk toplumunun ve aile yapısının verdiği mahalle baskısı sonucunda; aile içi şiddete maruz kalmış kadınların daha sonra yalnızlığı tercih etmeleri halinde kendilerini güçlü görme ihtiyacı doğmaktadır.

Almanya’daki Türk bahis mafyası ve çeteler bu işin genel organizasyonunda, hayatının bir döneminde aile içi şiddete uğrayan kadınların dünyasında yaratılan travma ve asosyal kişiliklerinin telafi mekanizmalarını tamamen hayvan sevgisi dolduran Türk kadınlarının bu zaaflarını kullanarak çok kolay bu bataklığa çekmektedir.

Almanya’da aile içi şiddete maruz kalmış ve daha sonra boşanarak yalnızlığı tercih eden veya tekrar evlenmeyen Türk kadınları hayvanları kendilerini eleştirmeyen ve soru sormayan canlılar olarak görmekte ve toplum içerisinde köpekleri bir statü sembolü ve güç silahı olarak görmektedirler.

Bir başka nedeni de geçmişinde ki sevgi, saygı ihmalinin telafi edilme gereksinimi ve aile içi şiddete maruz kaldığında ezik, korumasız ve çaresizlik ezikliğini güç sembollerinde aramasıdır.  Aslında bunların hepsi aile içi şiddete uğrayan Türk kadınlarının psikolojik olarak destek almadıkları için zamanla kendilerinde oluşan anti kişilik bozukluklardır.

Bu kategorideki kadınlar, başta Türk toplumu içerisinde yalnızlık, dul kadınlığı gibi durumların verdiği tacizleri önleme amacıyla Türk toplumu içinde tanınan veya bilinen daha güçlü tabir-i caizse serseri ruhlu tipli kişiler ve bunların mensup oldukları çevrelere yakın durması, kafeterya gibi aynı ortamlarda bulunması, bir süre sonra bu mafya ve çetelerce hayvanları seven söz konusu kadınların sosyopsikolojik ve ekonomik durumlarını istismar etmeye yol açmaktadır. Hele hele bu tür kadınların sevgi, aşk yoksunu, eğlenceye, paraya, lüks yaşantıya, uyuşturucuya ve sekse düşkün ise bu iş daha da kolaylaşmaktadır.

Almanya’da şiddete uğramış Türk kadınları bir yere kadar sosyal bir uğraş görerek gönüllü de olsa bahis işini maalesef ki mafya ve çeteler tarafından kullanılmakta, yukarıda örneğini verdiğin ceza soruşturmasındaki 37 yaşındaki kadın örneğinde olduğu gibi suça sürüklenmekte, hatta vazgeçmeleri durumunda şantaja, haraca ve fuhuşa bile zorlanmaktadır.

Almanya’da aile içi şiddete maruz kalarak eşlerinden boşanan Türk kadınlarının huzuru bulmak için yalnızlığı tercih etmemeli, en kısa zamanda yeni arkadaşlıklar kurarak evlenmeleri ve bu vesileyle günlük hayatlarına dönmeleri gerekir.

Unutmayınız ki; Almanya’da güvenli liman olarak gördükleri yalnızlığı seçen Türk kadınlarının aslında kendilerini yalnızlığa itenlere teşekkür ettiklerinin farkında olmadıkları gibi yalnızlığın kendilerine huzur getirdiklerine inanmaları, kendilerini her geçen gün yalnızlığın karanlığına daha da çok itmektedir.