Almanya’da kariyer sahibi Türk kadınlarına yönelik şiddetin olası nedenleri

Almanya’da kariyer sahibi Türk kadınlarına yönelik şiddetin olası nedenleri

Geçtiğimiz haftalarda sitemizde Almanya’da yaşayan Türklerin aile içi şiddet durumlarında yasal haklarından bahseden resmi raporlar, anket sonuçları ve uzman görüşleriyle hazırladığım araştırma yazım yayımlanmıştı. Bu yazımdan sonra bana ulaşan Almanya’da hayatlarının bir döneminde şiddete maruz kalmış ve aralarında üst düzey yönetici, doktor, avukat, akademisyen gibi kariyer sahibi onlarca kadının hikayesini dinlemek zorunda kaldım ve aslında

AKGÜN BİLGİN 20 Ekim 2019 AKGÜN BİLGİN

Geçtiğimiz haftalarda sitemizde Almanya’da yaşayan Türklerin aile içi şiddet durumlarında yasal haklarından bahseden resmi raporlar, anket sonuçları ve uzman görüşleriyle hazırladığım araştırma yazım yayımlanmıştı.

Bu yazımdan sonra bana ulaşan Almanya’da hayatlarının bir döneminde şiddete maruz kalmış ve aralarında üst düzey yönetici, doktor, avukat, akademisyen gibi kariyer sahibi onlarca kadının hikayesini dinlemek zorunda kaldım ve aslında konunun dile getirilmesi hususunda çok olumlu tepkilerini aldım.

Dolayısıyla ister istemez hikayelerini dinlediğim kadınların içlerinden üç tane kadının yaşam öyküsünü arkeolojik kazı yapar gibi araştırıp, analiz etmeye çalıştım.

Bunlardan birisi ve en önemlisi olan, 15 gün boyunca her gün görüştüğüm NRW Eyaletinde üst düzey kariyer sahibi bir kadının yaşam öyküsünden çok etkilendim ve tarzımın dışına çıkarak bu hafta Almanya’da aynı benzer konumdaki kadınlara emsal niteliği olması ve farkındalık yaratma amacıyla bu köşe yazısını hazırlama gereğini duydum.

Hazırlamamın diğer sebebi de Yağmur Dinç, Damla Dinç, Deniz Şengül ve Mazhar Yıldız’ın çektiği “228” isimli belgesele de konu olan 2013 yılında İzmir’in Buca ilçesinde boşandığı eşi tarafından cinayete kurban giden Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi 38 yaşındaki Serpil Erfıntık ile bahsettiğim NRW eyaletindeki üst düzey kariyer sahibi Türk kadının yaşam sürecindeki ayak izlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Umarım Almanya’daki kadının akıbeti de aynı olmaz.

Bilindiği gibi Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Öğretim Görevlisi 38 yaşındaki Serpil Erfıntık, 2010 yılında yaşamını birleştirdiği 36 yaşındaki Vedat Atik’den, Temmuz 2013’de şiddet gördüğü gerekçesiyle boşanmıştı. Cinayet zanlısı eski eş Vedat Atik, boşanmasına rağmen birkaç kez üniversiteye gidip Serpil Erfındık’ı tehdit etmiş, bu gerekçeyle Erfındık hakkında çağrı üzerine polis koruması kararı verilmişti.

Bunun üzerine eski kocasına karşı koruma kararı aldıran Erfındık, evinin bulunduğu bölgede jandarma, görev yaptığı üniversitede ise polis veya özel güvenlik görevlilerince korunuyordu.

İzmir 16’ncı Aile Mahkemesinin, Serpil Erfındık için verdiği koruma kararının 15 Aralık 2013 tarihinde sona erdiği günün ertesi gününde eski eş Vedat Atik, oğlunu görme bahanesiyle Erfındık’ın evine gitmişti.

Oğlunu görmek için eve giren Vedat Atik, Erfındık’la tekrar tartışmaya başlaması üzerine iki yaşındaki oğullarının gözleri önünde eski eşi Serpil Erfındık’ı, altı yerinden bıçaklayarak öldürmüştü.

Cinayete kurban giden Serpil Erfındık’ın, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin kurbanlarından biri olması, hem meslektaşlarının hem de sivil toplum kuruluşlarının tepkisine neden olmuş, üniversitede görevli, iki dil bilen, akademik araştırmalar yapan bir kadının da şiddete kurban gitmesine yönelik tepkiler günlerce dile getirilmişti.

Akademisyen Serpil Erfındık cinayetinde kamuoyunun gözünden kaçan önemli bir detay vardı. Cinayet zanlısı Vedat Atik’in kendisinden iki yaş küçük, uyuşturucu bağımlısı ve işsiz olmasıdır. Cinayete kurban giden fail ile katilin beraber çektirdikleri fotoğraflara bakıldığında failin bir akademisyene yakışır şekilde giyim ve yaşam tarzını benimsemişken, uyuşturucu bağımlısı ve işsiz olan katilin kolunda dövmesi, deri ceketi, kirli sakalı ve bohem hayatı bulunmasıydı.

Tabi ki, her cinayette olduğu gibi suçun etilojisi açısından nedenlerine bakılır ama katili haklı çıkaracak nedenlerle cinayete tamamen meşrutiyet kazandırılma gayretine gidilmez. Bazen kariyer sahibi kadınların akademisyen Serpil Erfındık vakıasında olduğu gibi güç istencine muhtaç duyduğu bilinç altı nedenleri ile yaptığı evlilikler, beraberlikleri ile erkekler üzerinde beklenti tercihlerinin bedelini çok ağır ödeyebilmektedir.

Bunun bir benzerini de, Ankara’da Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bölümü Araştırma Görevlisi 27 yaşındaki Ceren Damar Şenel’in 2 Ocak 2019’da üniversite yerleşkesindeki odasında, sınavda kopya çekerken yakaladığı kendisinden dört yaş küçük 23 yaşındaki öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından öldürülmesidir.

26 Eylül 2019’da Ankara Adliyesinde görülen davada tutuklu sanık Hasan İsmail Hikmet, savunmasında “Şenel’i iddia edildiği gibi kopya çekerken yakaladığı için değil, ilişkileri olduğu ve kendisini terk ettiği için yaptığı baskı ve tehditlerden bunaldığı için öldürdüğünü” söylemişti.

Savunmasının devamında 2015 yılında ders kaydını yaparken Ceren Damar Şenel ile tanıştığını anlatarak, “Daha sonra duygusal ilişkimiz oldu. Benim kız arkadaşım vardı. Kız arkadaşımdan ayrılmamı söyledi. Ben önce reddettim. Ancak arkadaşlığımızı sürdürmeye devam ettim.

Birkaç kez cinsel birlikteliğimiz olmuştur. ‘İlişkimizi kız arkadaşına söylerim’ diye beni tehdit etti. Ceren çok kıskanıyordu. Ceren’in yüzünden kız arkadaşımla ilişkimi bitirmek zorunda kaldım” diye konuşmuştu.

Akademisyen Ceren Damar Şenel davası devam etmekte ve bu iddiaların ne kadarı doğru ve ne kadarı yanlış olduğunu yargı karar verecektir. Fakat bu yazıda anlatmak ve vurgulamak istediğim konuları destekleyebilecek Avrupa Birliği ülkeleri dair buna benzer birçok vakalar, örnekler ve davalar bulunmaktadır.

NRW eyaletindeki üst düzey kariyer sahibi Türk kadının yaşam sürecindeki ayak izlerinden yola çıkarak bahsettiğim cinayetlerle ile aşağıda bahsedeceğim konu arasında birebir organik neden – sonuç bağı kurulması yanlış olur.

Gelelim yukarıdaki örneklerle anlatmak istediğimiz konumuza; Avusturyalı ünlü nörolog, psikolog, yazar ve psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud, “30 senedir kadın bilinci üzerine çalışıyorum, hala  ne istediklerini çözmüş değilim” demişti. Aynı şekilde Franz Alexander, Hugo Staub, Theoder Reik, August Aichhorn, Paul Reiwald, Eduard Naegeli, Tilmann Moser ve Helmut Ostermeyer da suçlulukla ilgili anlamlı psikoanalitik denemelerinde buna benzer tespitlerde bulunmuştu.

Davranışlarıyla, hayatta istekleri, beklentileri, hisleri ve kariyerleri ile birbiriyle alakasız yaşayan çelişkili yapıdaki kadınların işin içinden çıkılmaz dünyasını Sigmund Freud gibi bende hiçbir zaman anlayamadım.

İç dünyaları çekişmeli yapıya sahip ve içsel yalnızlığı tercih eden kariyer sahibi bazı kadınlar, her daim yanında kendileri ile ilgilenecekleri, düzgün yaşantısı, parası ve işi gücü olan, bakımlı, yakışıklı, güvenebileceği romantik erkeklerden hoşlandığını söyleyip, günün sonunda; üç günlük sakalla yaratılan hafif yabani havasıyla kadınları çıldırtan, günümüzde artık pek rağbet görmese de arzulanan erkek figürleri arasında yer alan “dominant maço karakter”li erkekler ile bu tip karakterin izlerini barındıran, kaba saba, cinselliği bilmeyen yatakta sert erkeklerin etkisinde kalınması hoşlarına gidebiliyor.

Bunun adına “Gönül”de deseniz, “Aşk”ta deseniz ve sonuçlarının farkında olmadan kariyer sahibi bazı kadınlarca bilerek bu tipler tercih ediliyor. Sonra filmin sonu kötü bitince züğürt tesellisi gibi işi kaderciliğe, hataya bağlanıyor!

Kariyer sahibi veya işi gücü olan iyi eğitimli, kültürlü, sessiz, beyefendi, mütevazi yaşayan erkekler kimi zaman pısırık, kimi zaman da “gözleriyle çok şey anlatan gizemli adam” olmasına rağmen, günün sonunda yine flörtöz adamlar daha vazgeçilmez oluyor!

Çünkü iş yerinde kendilerine rakip gördüklerini engelleme sendoromu olan “Ana Kraliçe Arı Sendromu”na yakalanmış ve bu yüzden mücadeleyi seven kadının bir köşesinde; kadınları kullanıp kullanıp bırakan, hayvanlar gibi iç güdüsel cinsel hayatı olan bu tür arıza tipli adamları dominant yönleri ile yola getirme tutkusu yatmaktadır.

İç dünyaları çekişmeli yapıya sahip ve içsel yalnızlığı tercih eden kariyer sahibi bazı kadınların arıza tipli erkekleri akademik bilgileri ile ret etmesi, görmezden gelmesi, yok sayması, düşünce ve fikirlerini küçümsemesi, aşağılama durumları, o an kendilerine verilen “kendisini değerli hissettirme” sendrom keyfi daha cazip ve daha doğru bir tercihmiş gibi gelebilir.

Ancak unutulmaması gereken yaş, eğitim, kültür ve sosyal statüsü ne olursa olsun, bir erkeği aile içinde de olsa, bu şekilde domine etmek, onurunu ve haysiyetini tahrik etmek, çoğu zaman şiddetle sonuçlanmakta; hatta intikam alma amacıyla yapılan söylem ve tahriki sürdürme, şantaj, aldatma ve/veya aldatma girişimi gibi eylemlerin zincirleme durumunda ise iş cinayete kadar gidebilmektedir.

Günümüzde değişen toplum ve iş yapısı kadınlara özgürlük sağladıkça, kadınların yaşadığı değişim ile erkeklerin yaşadığı değişim birbirinden farklı olacaktır. Bu değişime rağmen kadınların her zaman en ilkel güdülerinden biri de güvenlik ve güç istenci olmuştur.

Kariyer sahibi kadınların Almanya gibi iş ortamının verdiği zorlu rekabet ve Türk toplumu içerisindeki örnek gösterilme baskısını, güvenlik ve güç istemcisi ile dengelemek gayet doğaldır.

Ancak göçmen psikolojisi de göz önüne alındığında, kariyer sahibi kadınlarının güvenlik ve güç istencinde eksik hissettikleri yanlarını, tabir-i caizse serseri ruhlu, evrimini tamamlayamamış arıza tipli erkekler tarafından kendilerini korumasını beklemek gerine; iş veya akademik hayatta rüşdünü ispatlamış, bilgi ile donatılmış, beyefendi, mütevazi ve olgun rol model erkekleri tercih edilmesi, kendilerini daha öz güvenli ve güçlü hissettirecektir.

Unutmayınız ki, bir insanın iç ızdırabı onun tutkularıdır. Güvenlik ve güç istenci kariyer sahibi kadınlarda ne kadar çok artarsa, zamanla elde edebilme ihtiyacı ızdıraba ve sonunda tutkuya dönüşmektedir.

Evlilik, arkadaş ve partner seçiminizde yapacağınız doğru tercihler kariyer sahibi kadınları daha mutlu edecek ve şiddetten koruyacaktır.

Güçlü ekonomi ve sosyal imkanlara sahip Almanya gibi göçmen ülkesinde eğer kariyer sahibi kadınsanız, yanında güvenli ve güçlü hissedebileceğiniz kalibrasyonunuza uygun biri ile düzgün evlilik veya arkadaşlık kuramıyorsanız; bugüne kadar kariyeriniz ve kişiliğiniz ile bunu başaramadıysanız, Almanya’da eş bulma konusunda bundan sonra hiç uğraşmayınız. Türkiye’den düzgün ithal eş durumunu tercih edebilirsiniz.

Kıssadan hisseye: Kariyer sahibi kadınların mantıklı, düzgün ve doğru eş tercihi kendilerini mutlu eder. İçsel yalnızlığı tercih etmek sizi sadece kendi dünyanızı kendinize zindan etmenize sebep olur.

ÖNE ÇIKANLAR