Affetmek bir fazilettir

Evlilikte aile hayatının sağlıklı bir şekilde devam etmesi, bir yönüyle eşlerin birbirlerinin kusurlarını affetmesine bağlıdır. İnsan beşerdir hata yapabilir, önemli olan affedebilmektir. Her hata yüze vurularak zulme dönüştürülmemeli ve huzura giden yol tıkanmamalıdır. Yapılan çalışmalara göre affetmenin merkezi aile olarak görülmüştür. Bundan dolayıdır ki eşlerin birbirlerini her daim affetmesi gerekir. Affetme tek taraflı olmamalı, her

MEHMET TOY 01 Mayıs 2017

Evlilikte aile hayatının sağlıklı bir şekilde devam etmesi, bir yönüyle eşlerin birbirlerinin kusurlarını affetmesine bağlıdır. İnsan beşerdir hata yapabilir, önemli olan affedebilmektir. Her hata yüze vurularak zulme dönüştürülmemeli ve huzura giden yol tıkanmamalıdır. Yapılan çalışmalara göre affetmenin merkezi aile olarak görülmüştür.

Bundan dolayıdır ki eşlerin birbirlerini her daim affetmesi gerekir. Affetme tek taraflı olmamalı, her iki taraf için de söz konusu olmalıdır. Allah’ın affettiği ve affı tavsiye ettiği yerde, eşler birbirlerini affetmezlerse hem haddi aşmış hem de zulmetmiş olurlar.

O halde eşler, affetme hasletini hayatlarında bir düstur haline getirmeli ve bu hasleti evlilik yaşamlarında uygulamalıdırlar.

Eşlerin birbirlerine zarar vermeleri zulümdür ve aynı zamanda düşmanca bir davranıştır. Dahası bu davranış bir suçtur, kul hakkına girmektir ve günahtır. Durumu o noktaya getirmemek önemlidir.

Eğer getiriliyorsa sebep olan da işleyen de aynı suça ortak olmuş olur. Kur’an “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Teğâbun,14) Aynı sûrenin bir sonraki ayetinde, ailede fertlerin birbirleriyle imtihan olduklarını ve bu imtihanın kazanılması durumunda mükâfat verileceği zikredilir:

“Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır. Asıl büyük mükâfat ve mutluluk ise Allah nezdindedir.” Evet, ailede eşiniz ve evlatlarınız şu veya bu sebeple düşmanınız haline gelebilir. Mal ile imtihan olduğunuz gibi evlatlarınızla da imtihan olabilirsiniz. Zarar görmekten korunmaya çalıştığınız gibi, zarar vermekten de kaçınmanız gerekir.

Affetmek, hayatımızda ne kadar var? Birbirimizi yeterince affedebiliyor muyuz? Keşke dememek için affedebilsek! Maalesef affetmeme konusunda çok acımasızız.

Merhametsizliğimiz bizi af fakiri haline getirdi. Allah için affetmek, Allah’ın emirlerini yaşamak için affetmek… Allah bizi affediyor. Affetmesinin sebeplerinden birisi olarak da birbirimizi affetmeye bağlıyor. Daima af diyor, bizleri affa davet ediyor. Ne yazık ki içimizdeki intikam duygusu birbirimizi affetmeye müsaade etmiyor.

Affetmek, Allah’ın emrine teslim olmaktır. Allah affediyor, sen ise affedemiyorsun. Allah affeden, affetmeyi çok seven Rahman, Rahim ve Gafur’dur.

Sen affedemiyorsan Cenâb-ı Hakk’ın bu isimlerinden nasibini alamamışsın demektir. Yuvadaki ilişkilerimizi afla zenginleştirelim, affı yaşayalım, yaşatalım. Allah Rasûlü (sav), İfk hadisesinde Hz. Âişe’ye (r.anhâ) karşı fitne ve fesatçılar tarafından ortaya atılan iftiralara maruz kaldı. Resûlullah (sav), bu iftira karşısında Hz. Âişe’ye (r.anhâ) şöyle dedi:

“Ey Âişe, senin hakkında bana şöyle şöyle sözler ulaştı. Eğer bu dedikodulardan temiz isen Allah seni vahiyle temize çıkaracaktır. Şayet bir günah işledi isen tövbe et. Zira O tövbeleri kabul ve affeder.” Görüldüğü gibi Allah Rasûlü (sav) bizleri asıl af merciine yönlendiriyor ve asıl affı O’ndan (cc) dilememiz gerektiğini beyan ediyor.

Sadece af yetmez; affettiğini dahi affetmek, her şeye rağmen affetmek, yuvada iletişimi canlı tutmak adına affetmek, bütün hataları bir daha akla getirmemek üzere affetmek…

İman, teslimiyet, af ve affettiğini de affetmek, bu dört mesele varsa eşler birbirlerini affedebilirler. Zira Cenâb-ı Hak bu donanımı insanın içine dercetmiştir. İnsan biraz gayret etse Allah’ın (cc) izniyle bu af hasletini işletmede muvaffak olabilir.

Affetmek aynı zamanda unutmaktır, hatta unuttuğunu da unutmaktır, eğer affedilen şey dillendiriliyorsa gerçek manada affedilme yapılmamış demektir. Hz. Aişe’ye (raha) iftira edilmişti. İftira edenler arasında babasının yardımıyla geçinen Mistah da (ra) vardı. Hz. Ebubekir (ra) kızına atılan bu İftira neticesinde Mistah’a (ra) yapmakta olduğu yardımı keseceğine yemin etti. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu:

“Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakınlarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret etmiş olanlara bir daha bağışta bulunmamak hususunda yemin etmesinler, affetsinler ve müsamaha göstersinler. Allah’ın sizi affetmesini sevmez misiniz?

Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Nûr, 22). Bu âyet üzerine Hz. Ebubekir (ra) sadaka vererek yeminini bozar ve affeder. Her insan hata yapabilir. Önemli olan o hatadan dönebilmektir.

“Asla özür dilemem!” ifadesi bir zayıflık göstergesidir. Özür dileyebilmek kendini aşma, egoya takılmama demektir. Bireyin egosuna saplanıp kalması, bir nevi yerinde sayması, mesafe kat edememesidir. Bu bakış açısı ile özür dileme bir acziyet değil, aksine bir fazilettir.

Ortada bir hata varsa ve bu hatanın izalesi için özür dilenecekse bu hemen yapılmalı, sadece özür dileme değil, helallik de alınmalıdır. Bütün bunlar rıza-ı ilahi için yapılmalıdır. Zaten mümince davranış şekli de budur. Özür dileme, evliliğin sağlıklı bir şekilde yürümesi adına hem bireyin kendisi, hem de eşi için bir mutluluk vesilesidir.

Bu zaviyeden bakıldığında özür dileyebilen karşı tarafı rahatlatmış, aynı zamanda kendi huzurunu da sağlamış olur. Maddî değeri küçük de olsa bazen küçük bir hediye helâllik almaya yeter ve artar. Bu uğurda gösterilen her türlü gayret değerlidir ve asla ihmal edilmemelidir!