Şeytan, Melek değildir

Meleklerde emre isyan söz konusu olmadığına göre, şeytan, Cenab-ı Hakk’ın Hazreti Âdem’e secde emrine nasıl isyan etmiştir? Yoksa şeytan farklı karakter ve yaratılışta bir melek miydi? İbranicede Azâzil denilen şeytan, Arapçada isim olarak iki farklı kökten türemiş olabilir. Bunlardan birincisi, Allah’ın rahmetinden kovulmuş, haktan uzaklaşmış mânâsına gelirken, diğeri, öfkeden helâk olacak hâle gelen mânâsınadır. Kur’ân’da

15 Haziran 2025

Şeytan, Melek değildir

Meleklerde emre isyan söz konusu olmadığına göre, şeytan, Cenab-ı Hakk’ın Hazreti Âdem’e secde emrine nasıl isyan etmiştir? Yoksa şeytan farklı karakter ve yaratılışta bir melek miydi? İbranicede Azâzil denilen şeytan, Arapçada isim olarak iki farklı kökten türemiş olabilir. Bunlardan birincisi, Allah’ın rahmetinden kovulmuş, haktan uzaklaşmış mânâsına gelirken, diğeri, öfkeden helâk olacak hâle gelen mânâsınadır. Kur’ân’da

15 Haziran 2025

Şer ve ehven-i şer

Usûl-i fıkıhta şer ve ehven-i şer/şerreyn kavramları vardır. Aslında, pek çok hayrın içinde şerlerin de olduğu bir gerçektir. Bazen şiddetli şerlere düşmemek ve büyük hayırlar elde edilmek için bazı ehven şerler işlenebilir. Binaenaleyh fıkıh usûlünü ve İslâmî prensipleri bilmeyen bazı kimselerin “Şerrin ehveni, eşeddi olmaz; ikisi de şerdir.” demeleri, onların bu konudaki bilgisizliklerinden kaynaklanmaktadır. Cenab-ı

14 Haziran 2025

Şer ve ehven-i şer

Usûl-i fıkıhta şer ve ehven-i şer/şerreyn kavramları vardır. Aslında, pek çok hayrın içinde şerlerin de olduğu bir gerçektir. Bazen şiddetli şerlere düşmemek ve büyük hayırlar elde edilmek için bazı ehven şerler işlenebilir. Binaenaleyh fıkıh usûlünü ve İslâmî prensipleri bilmeyen bazı kimselerin “Şerrin ehveni, eşeddi olmaz; ikisi de şerdir.” demeleri, onların bu konudaki bilgisizliklerinden kaynaklanmaktadır. Cenab-ı

14 Haziran 2025

Rahman Sûresi’ndeki tekrarların hikmeti

“(Ey insanlar ve cinler!) O hâlde Rabbinizin hangi nimetini yalan sayacaksınız?” anlamına gelmektedir. Bu sûre-i celîlede zikredilen âyetlerin pek çoğunun zâhiren böyle bir fezleke ile güçlü bir ilgisi vardır. Mesela “İnsanı kiremit gibi pişmiş çamur ve balçıktan, cinni ise hâlis ateşten yarattı.” (Rahman sûresi, 55/14-15) âyetleri, insan ve cinnin yaratılışına dikkatleri çekerek var olmadaki büyük nimeti hatırlattıktan sonra  “Rabbinizin

02 Haziran 2025

Rahman Sûresi’ndeki tekrarların hikmeti

“(Ey insanlar ve cinler!) O hâlde Rabbinizin hangi nimetini yalan sayacaksınız?” anlamına gelmektedir. Bu sûre-i celîlede zikredilen âyetlerin pek çoğunun zâhiren böyle bir fezleke ile güçlü bir ilgisi vardır. Mesela “İnsanı kiremit gibi pişmiş çamur ve balçıktan, cinni ise hâlis ateşten yarattı.” (Rahman sûresi, 55/14-15) âyetleri, insan ve cinnin yaratılışına dikkatleri çekerek var olmadaki büyük nimeti hatırlattıktan sonra  “Rabbinizin

02 Haziran 2025

Nassları anlamada usûl

Evvela şunu ifade edeyim ki, Kur’ân-ı Kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh âlimlerinin eserlerinde, kimse Kur’ân-ı Kerim’den istifade etmesin, hadislere müracaat etmesin, herkes müçtehidin-i izamı dinlesin diye bir hüküm yoktur. Bizim için edille-i şer’iyye sabittir: Kitap, Sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha. İslâmî meselelerde bu dört delile müracaat edilir. Ancak bu dört delilden meseleleri anlama da o meseleleri anlayacak hâle gelmeye bağlıdır. Mevzuun daha iyi anlaşılması için konuyu bir misalle izah edeyim. Bir tefsir müzakeresi ve mütalâası esnasında bir vesileyle arkadaşlarıma şu hissiyatımı ifade etmiştim: Ben fakir, Selimiye Camii gibi bir şaheserin önünden pek çok defa geçtim. Selimiye, Osmanlı devrinde mimari sanat anlayışının ve fiilen bir sanat meydana getirmenin doruk noktaya ulaştığı dönemde yapılmış bir eserdir. Ancak Mimar Sinan’ın sanattaki faikiyetini tespit etme ve sanatın onun ruh ve dimağında bir şehrah hâline gelmesini anlama benim için müyesser ve mukadder değildi. Başka bir zaman az çok sanat ve mimariden anlayan biriyle oradan geçerken, onun sütununa ait bir noktayı, minareye kondurduğu bir keyfiyeti, kubbede göstermek istediği bir harikulâdeliği, kubbenin çapında ve yüksekliğinde düşündüğü hususları anlattıkça, ancak işte o zaman benim kafamda da mimari açıdan bazı fikirler oluşmaya başladı. Ondan sonra ben, ağızdan dolma bir tüfek gibi, arkadaşımdan öğrendiğim şeylerle Mimar Sinan’ı kendi sanatında takdir etmeye başladım. Şayet bende böyle bir dış kurcalama olmasaydı, ne Sinan’ı ne de Selimiye’yi anlayacaktım. Ben Sinan’ı, bana mimari mevzuunda bir malumat verilmesiyle ve sonra mimarinin orada oynayan çizgilerinden fikren ve zihnen elimden tutulup gezdirilmemle, yani mimaride bir rehber ve tarif edici vesilesiyle anladım. Mesela Mozart’ın piyano konçertosu, avam bir insana hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ancak musikişinas bir insan, ondan pek çok şey anlar; anlar ve hislenip onu büyük bir ruh

25 Mayıs 2025

Nassları anlamada usûl

Evvela şunu ifade edeyim ki, Kur’ân-ı Kerim, hadis-i şerifler ve fıkıh âlimlerinin eserlerinde, kimse Kur’ân-ı Kerim’den istifade etmesin, hadislere müracaat etmesin, herkes müçtehidin-i izamı dinlesin diye bir hüküm yoktur. Bizim için edille-i şer’iyye sabittir: Kitap, Sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha. İslâmî meselelerde bu dört delile müracaat edilir. Ancak bu dört delilden meseleleri anlama da o meseleleri anlayacak hâle gelmeye bağlıdır. Mevzuun daha iyi anlaşılması için konuyu bir misalle izah edeyim. Bir tefsir müzakeresi ve mütalâası esnasında bir vesileyle arkadaşlarıma şu hissiyatımı ifade etmiştim: Ben fakir, Selimiye Camii gibi bir şaheserin önünden pek çok defa geçtim. Selimiye, Osmanlı devrinde mimari sanat anlayışının ve fiilen bir sanat meydana getirmenin doruk noktaya ulaştığı dönemde yapılmış bir eserdir. Ancak Mimar Sinan’ın sanattaki faikiyetini tespit etme ve sanatın onun ruh ve dimağında bir şehrah hâline gelmesini anlama benim için müyesser ve mukadder değildi. Başka bir zaman az çok sanat ve mimariden anlayan biriyle oradan geçerken, onun sütununa ait bir noktayı, minareye kondurduğu bir keyfiyeti, kubbede göstermek istediği bir harikulâdeliği, kubbenin çapında ve yüksekliğinde düşündüğü hususları anlattıkça, ancak işte o zaman benim kafamda da mimari açıdan bazı fikirler oluşmaya başladı. Ondan sonra ben, ağızdan dolma bir tüfek gibi, arkadaşımdan öğrendiğim şeylerle Mimar Sinan’ı kendi sanatında takdir etmeye başladım. Şayet bende böyle bir dış kurcalama olmasaydı, ne Sinan’ı ne de Selimiye’yi anlayacaktım. Ben Sinan’ı, bana mimari mevzuunda bir malumat verilmesiyle ve sonra mimarinin orada oynayan çizgilerinden fikren ve zihnen elimden tutulup gezdirilmemle, yani mimaride bir rehber ve tarif edici vesilesiyle anladım. Mesela Mozart’ın piyano konçertosu, avam bir insana hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ancak musikişinas bir insan, ondan pek çok şey anlar; anlar ve hislenip onu büyük bir ruh

25 Mayıs 2025

Mârifetullahın şahitleri

Pek izah edemem, ama konuyla alâkalı aklıma gelen hususları söyleyeyim. Esasen bu konu temiz ve nezih vicdanların hissedebileceği bir meseledir. Kitab-ı kebir-i kâinat, bir mârifetullah delili olduğu gibi, Resûl-i Zîşân da (sallallâhu aleyhi ve sellem) O’na (celle celâluhu) bir başka bürhandır. Her şeyiyle mârifetullaha bakan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mârifetullah delili olmasının yanında vicdan da Cenab-ı Hakk’ı gösteren bir delildir. Evet, bütün bunlar, O’na ait mârifetin şâhit ve delilleridir. Biz bu delillerle, kafamıza ve kalbimize takılan, vicdanımızdaki asıl duygu ve düşünceyi kirletip kapatan şüphe ve tereddütleri izale ederiz. Bu delilleri biz, yerinde bir süpürge, yerinde aydınlatıcı bir lamba ve yerinde de mârifet semasına çıkmak için bir merdiven olarak kullanırız. Enfüsî ve âfâkî bu deliller çok önemlidir. Onların bu kadar önemli olmalarının yanında unutulmaması gereken şöyle bir husus da vardır: Deliller, mârifet değildir. Kâinatı ilim kıstasları ile didik didik etme, Resûl-i Ekrem’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) yüce ahlâkıyla tanıma ve Kur’ân’ı satırlarında okuma, Allah’ı (celle celâluhu) tam tanımak, ahireti bilmek ve Allah Resûlü’ne tâbi olmak için yeterli değildir. Zira bunlar büyük ölçüde fıtratta meknî olan ve vicdanda kenzen bilinen mârifet-i ilâhiyeye zarar verecek şeylere karşı koruyucu hususlardır. Ayrıca bunlar, şayet kalb menfi şeylerle işgal edilmişse, oradaki işgalcileri def edecek ve kalbi koruyacak askerlerdir. Eğer insan kulluk itibarıyla aşağıya düşmüşse bunlarla yukarı çıkar, devrilmişse doğrulur… Evet deliller, tozlanan kalbin tozunu alan süpürgeler gibidir. Ve o şahitler böyle kabul edilmelidir. İşte bu açıdandır ki, “Ben

18 Mayıs 2025

Mârifetullahın şahitleri

Pek izah edemem, ama konuyla alâkalı aklıma gelen hususları söyleyeyim. Esasen bu konu temiz ve nezih vicdanların hissedebileceği bir meseledir. Kitab-ı kebir-i kâinat, bir mârifetullah delili olduğu gibi, Resûl-i Zîşân da (sallallâhu aleyhi ve sellem) O’na (celle celâluhu) bir başka bürhandır. Her şeyiyle mârifetullaha bakan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mârifetullah delili olmasının yanında vicdan da Cenab-ı Hakk’ı gösteren bir delildir. Evet, bütün bunlar, O’na ait mârifetin şâhit ve delilleridir. Biz bu delillerle, kafamıza ve kalbimize takılan, vicdanımızdaki asıl duygu ve düşünceyi kirletip kapatan şüphe ve tereddütleri izale ederiz. Bu delilleri biz, yerinde bir süpürge, yerinde aydınlatıcı bir lamba ve yerinde de mârifet semasına çıkmak için bir merdiven olarak kullanırız. Enfüsî ve âfâkî bu deliller çok önemlidir. Onların bu kadar önemli olmalarının yanında unutulmaması gereken şöyle bir husus da vardır: Deliller, mârifet değildir. Kâinatı ilim kıstasları ile didik didik etme, Resûl-i Ekrem’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) yüce ahlâkıyla tanıma ve Kur’ân’ı satırlarında okuma, Allah’ı (celle celâluhu) tam tanımak, ahireti bilmek ve Allah Resûlü’ne tâbi olmak için yeterli değildir. Zira bunlar büyük ölçüde fıtratta meknî olan ve vicdanda kenzen bilinen mârifet-i ilâhiyeye zarar verecek şeylere karşı koruyucu hususlardır. Ayrıca bunlar, şayet kalb menfi şeylerle işgal edilmişse, oradaki işgalcileri def edecek ve kalbi koruyacak askerlerdir. Eğer insan kulluk itibarıyla aşağıya düşmüşse bunlarla yukarı çıkar, devrilmişse doğrulur… Evet deliller, tozlanan kalbin tozunu alan süpürgeler gibidir. Ve o şahitler böyle kabul edilmelidir. İşte bu açıdandır ki, “Ben

18 Mayıs 2025

Lokman Sûresi’nin verdiği dersler

Lokman Sûre-i Celîlesi, Kur’ân’da “Elif Lâm Mîm” ile başlayan altı sûreden biridir. Sûrenin bütünü, Hazreti Lokman’dan (aleyhisselâm) bahsetmemektedir. Lokman Sûresi’nin konuları arasında, Hazreti Lokman’ın, oğluna yaptığı nasihatlere uzunca yer verildiğinden dolayı, bu hakikatlerin önemine dikkat çekmek üzere –Allahu a’lem– sûreye Lokman adı verilmiştir. Sûrede öncelikle Kur’ân’ın hikmet dolu bir kitap olduğu vurgulanmakta, sonra Allah’ın tevhid ve

11 Mayıs 2025

Lokman Sûresi’nin verdiği dersler

Lokman Sûre-i Celîlesi, Kur’ân’da “Elif Lâm Mîm” ile başlayan altı sûreden biridir. Sûrenin bütünü, Hazreti Lokman’dan (aleyhisselâm) bahsetmemektedir. Lokman Sûresi’nin konuları arasında, Hazreti Lokman’ın, oğluna yaptığı nasihatlere uzunca yer verildiğinden dolayı, bu hakikatlerin önemine dikkat çekmek üzere –Allahu a’lem– sûreye Lokman adı verilmiştir. Sûrede öncelikle Kur’ân’ın hikmet dolu bir kitap olduğu vurgulanmakta, sonra Allah’ın tevhid ve

11 Mayıs 2025

Lokman Hekim ve Kur’ân’da tıp

Bazı meseleler vardır ki bunlar, doğrudan doğruya şeriatın konulmasında esas değildir. Şeriatın getirilişindeki temel hedef; dünyaya ait içtimaî hayatımızın düzene konması, ahiret yoluna girmemiz ve uhrevî hayatımızın teminat altına alınmasıdır. Dünyada böylesine düzenli bir içtimaî yapıya sahip olan bir cemaat, fünûn-u müspeteye (pozitif bilimlere) ait meseleleri, hiç olmazsa bunların bir kısmını fezlekeler hâlinde –Kur’ân’dan istifade

04 Mayıs 2025

Lokman Hekim ve Kur’ân’da tıp

Bazı meseleler vardır ki bunlar, doğrudan doğruya şeriatın konulmasında esas değildir. Şeriatın getirilişindeki temel hedef; dünyaya ait içtimaî hayatımızın düzene konması, ahiret yoluna girmemiz ve uhrevî hayatımızın teminat altına alınmasıdır. Dünyada böylesine düzenli bir içtimaî yapıya sahip olan bir cemaat, fünûn-u müspeteye (pozitif bilimlere) ait meseleleri, hiç olmazsa bunların bir kısmını fezlekeler hâlinde –Kur’ân’dan istifade

04 Mayıs 2025

Kurban

Hikmetler, dinin esası, temeli ve şer’î kanunların konulmasının gerekçesi değildir. Allah (celle celâluhu), emir buyurur, biz de onu yaparız. Fakat âmir olan Allah aynı zamanda hakîmdir. Emrettiği her şeyde hikmet de vardır. Biz, “Falan işin, vacibin veya farzın hikmeti şudur.” dediğimiz zaman hikmete sınır koymuş oluruz. O vecibenin belki pek çok hikmeti vardır ama bizim

27 Nisan 2025

Kurban

Hikmetler, dinin esası, temeli ve şer’î kanunların konulmasının gerekçesi değildir. Allah (celle celâluhu), emir buyurur, biz de onu yaparız. Fakat âmir olan Allah aynı zamanda hakîmdir. Emrettiği her şeyde hikmet de vardır. Biz, “Falan işin, vacibin veya farzın hikmeti şudur.” dediğimiz zaman hikmete sınır koymuş oluruz. O vecibenin belki pek çok hikmeti vardır ama bizim

27 Nisan 2025

Kur’ân üslubu açısından Allah’ın kendisine “Biz” demesi

Kur’ân-ı Kerim’deki bazı âyetlerde Cenab-ı Hak, Kendisinden bahsederken “Biz” ifadesini kullanır. Mesela, “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde, en mükemmel surette yarattık.” (Tin sûresi, 95/4) âyetinde olduğu gibi Allah, insanı ahsen-i takvîme mazhar olarak yarattığını anlatırken “Biz” ifadesine yer verir. Âdeta insan, kâinatın takvîmi ve bütün yüce mânâlar kendisinde toplanmış bir fihrist gibidir. Akif, “‘Muhakkar bir vücudum!’

26 Nisan 2025

Kur’ân üslubu açısından Allah’ın kendisine “Biz” demesi

Kur’ân-ı Kerim’deki bazı âyetlerde Cenab-ı Hak, Kendisinden bahsederken “Biz” ifadesini kullanır. Mesela, “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde, en mükemmel surette yarattık.” (Tin sûresi, 95/4) âyetinde olduğu gibi Allah, insanı ahsen-i takvîme mazhar olarak yarattığını anlatırken “Biz” ifadesine yer verir. Âdeta insan, kâinatın takvîmi ve bütün yüce mânâlar kendisinde toplanmış bir fihrist gibidir. Akif, “‘Muhakkar bir vücudum!’

26 Nisan 2025

Kur’ân üslubu açısından Allah’ın kendisine “Biz” demesi

Kur’ân-ı Kerim’deki bazı âyetlerde Cenab-ı Hak, Kendisinden bahsederken “Biz” ifadesini kullanır. Mesela, “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde, en mükemmel surette yarattık.” âyetinde olduğu gibi Allah, insanı ahsen-i takvîme mazhar olarak yarattığını anlatırken “Biz” ifadesine yer verir. Âdeta insan, kâinatın takvîmi ve bütün yüce mânâlar kendisinde toplanmış bir fihrist gibidir. Akif, “‘Muhakkar bir vücudum!’ dersin ey

14 Nisan 2025

Kur’ân üslubu açısından Allah’ın kendisine “Biz” demesi

Kur’ân-ı Kerim’deki bazı âyetlerde Cenab-ı Hak, Kendisinden bahsederken “Biz” ifadesini kullanır. Mesela, “Biz gerçekten insanı en güzel biçimde, en mükemmel surette yarattık.” âyetinde olduğu gibi Allah, insanı ahsen-i takvîme mazhar olarak yarattığını anlatırken “Biz” ifadesine yer verir. Âdeta insan, kâinatın takvîmi ve bütün yüce mânâlar kendisinde toplanmış bir fihrist gibidir. Akif, “‘Muhakkar bir vücudum!’ dersin ey

14 Nisan 2025