Tacize karşı haykırmak

Ve kadınlar yeniden haykırıyor. Kadınların dikkat çekmek istediği konu gene taciz ve insan hakları. Çünkü kadına karşı taciz devam ediyor. Belki şu an bir yerde çaresiz bir kadın cinsel şiddete uğruyordur. Acı gerçek şu ki: Yüksek ihtimalle şu an bir yerde bir kadın değil yüz binlerce kadın, genç kız veya kız çocuğu (cinsel) şiddete uğramakta.

MERVE AKAL 20 Ekim 2017 ÜST KUŞAK MANŞET

Ve kadınlar yeniden haykırıyor. Kadınların dikkat çekmek istediği konu gene taciz ve insan hakları.

Çünkü kadına karşı taciz devam ediyor. Belki şu an bir yerde çaresiz bir kadın cinsel şiddete uğruyordur. Acı gerçek şu ki: Yüksek ihtimalle şu an bir yerde bir kadın değil yüz binlerce kadın, genç kız veya kız çocuğu (cinsel) şiddete uğramakta. Sorumlusu şiddet yanlısı erkekler ve susan kadınlar.

Sahi kadın hakları ne durumda? Tekrar ve tekrar hatırlatıyoruz: Kadın hakkı eşittir insan hakkı. Kadın da insan. Kanlı canlı insan yani.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü`nün (OECD) araştırmasına göre erkekler ile aynı eğitime ve kabiliyetlere sahip kadınlar erkeklerden yüzde 15 daha az kazanıyor. Hemde aynı meslekte. Toplam 36 OECD ülkesini kapsayan araştırmaya göre ücretsiz çalışan kadınlar en çok Türkiye`de. Çalışan kadınların çoğu ise iş yerinde sözlü tacize uğruyor.

Sözlü tacizin sonucu fena

 Sözlü taciz kadını küçümsemektir. Ekmeğine göz dikmek, çalışarak geldiği yerden etmek ve kadını toplumdan dışlamak, işte bunların hepsi sözlü taciz ile başlıyor. Erkeklerin kadınları anlaması belki güç.

Belki erkekler hayatı boyunca pohpohlandıkları için ezilen kadınları anlayamıyorlardır artık. Erkeklerin kadınları gerçekten anlayabilmesi için şöyle bir misal verilebilir:

Düşünün ki yaşadığınız ülkede bütün siyasiler, medyacılar, bilim insanları ve CEO`lar kadın. Bütün kadınlar bir araya geliyor ve yeni yasalar çıkarıyorlar. Birinci yasa: Kırmızı saçlı erkekler büyücüdür.

Siyah ve kahverengi saçlı erkeklerde büyüye meyillidir. Kanunen bunların hepsi hapise atılmalı. 13. yüzyılda engizisyon mahkemeleri ile bundan çok daha kötü şeyler yaşandı. Toplum kırmızı saçlı kadınların peşine düşüp onlara işkence yaptı ve sonunda idam etti. Oysa bu insanlar masumdu.

Bu misal birazda ısınma hareketiydi diyebiliriz. Bir misalimiz daha var. Anahtar pozisyonlarda kadınların oturduğu ülkedeyiz gene. Bir gün medyacı kadınlar erkeklerin agresif olduğunu vurguluyor.

Doğal olarak bu durumda erkeklerin trafiğe katılması yasaklanmalı. Bunun üzerine siyasetçiler erkeklerin haklarını ellerinden alma kararını verir. Bir erkek alış veriş yapmak istediğinde bir kadından izin almalı.

CEO`lar erkeklerin gelirlerini otomatik olarak kadınların banka hesaplarına yatırmaya karar verir. Yoksa erkekler abuk sabuk şeyler alabilir mesela silah gibi. Erkeğin agresif doğası buna müsait. Resmi işlem yapmak isteyen erkekler bir kadından izin belgesi almadan hiç bir işlem yapamaz.

Güvenilir ve sakin kadın memurları erkeklerin işlemlerini engellemekte bir numara. Bu elbette erkeklerin iyiliği için, çünkü erkek doğası agresif. Toplumu ve insanları ise bu agresif doğadan korumalıyız.

Bu düşünce korkutucu değil mi? Kadınların yaşadığı şartlar farklı değil ama. Sadece kadın olduğu için bir insana uyduruk şeyler isnat ediliyor. Sadece kadın olduğu için bir insanın hakları elinden alınıyor.

Kadın olduğu için dinlenmiyor. Kadın olduğu için darp ediliyor. Hatta hamile olduğu için darp edilen insanlar var. Kadın olduğu için taciz ediliyor. Kadın olduğu için hakarete uğruyor ve kadın olduğu için çaresiz bırakılıyor.

#metoo dedik!

Kadına bu kadar haksızlık yapan toplum inatla kadının mağduriyetine inanmıyor. Bu bütün ülkelerde olan bir sorun. Bu yüzden #metoo deme ihtiyacı hissediyor kadınlar. Kadınlar #metoo ile yani „bende“ diyerek yaşadıkları tacizi anlatıyor.

Bu toplumda tacizin ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Aynısını daha önce #aufschrei ve #ausnahmslos ile yapmışlardı. #imzugpassiert ile trenlerde yaşanan tacizler gündeme gelmişti. #canhesaythat yani „o bunu söyleyebilir mi“ ile iltifat ile sözlü tacizin arasındaki ince bağlara dikkat çekmişlerdi. En son #notheidisgirl yani „Heidi`nin kızı değilim“ ile kadının bedene indirgenmesine karşı çıkmışlardı.

Bu hashtaglardan anlayacağımız: Kadınlar susmayacak. Kadın haklarını sayan erkeklerde susmayacak. Bu yol yokuştur menzili çoktur ama yardımlaşan insanlar dere tepe aşar. Hatta kaf dağını bile deler geçer.