Az eşya çok mutluluk getirir

Elif Türkölmez’’in arşivinden mutluk getiren bir yazı. San Diego da yaşayan Bruno çiftinin 12 Kasım 2008 yılın da bebekleri dünyaya gelir. Evli çift, bebek gözlerini açtığında hayatlarının artık eskisi gibi olmayacağını biliyorlardı. Karar vermişler, değişeceklerdi. Ev ağzına kadar eşya doluydu, gardırop el sürülmemiş parçalarla dolup taşarken Michael Bruno, eşiyle birlikte her hafta sonu alışverişe çıkıp

ASBURCE DEMİRCİ 23 Temmuz 2017

Elif Türkölmez’’in arşivinden mutluk getiren bir yazı.

San Diego da yaşayan Bruno çiftinin 12 Kasım 2008 yılın da bebekleri dünyaya gelir. Evli çift, bebek gözlerini açtığında hayatlarının artık eskisi gibi olmayacağını biliyorlardı.

Karar vermişler, değişeceklerdi.

Ev ağzına kadar eşya doluydu, gardırop el sürülmemiş parçalarla dolup taşarken Michael Bruno, eşiyle birlikte her hafta sonu alışverişe çıkıp tropik ağaç desenli ve muhtemelen hiç giymeyeceği gömlekler, üzerinde hiç uyumayacağı çiçekli nevresimler, içini hiç dolduramayacağı harici bellekler, üzerinde oturup neşeli akşam yemekleri yiyemeyeceği bahçe mobilyaları alıyordu.

Bahçe mobilyalarında tabii ki oturamazdı, çünkü onların borcunu ödeyebilmek için fazla mesai yapıyor ve çoğu kez akşam yemeğini kaçırıyordu.

Yani Bruno, ’‘çok eşyası olan mutsuz’’ bir adamdı.

Ve bunu değiştirmeye karar verdi.

Az eşyalı ve mutlu bir adam olmak için kolları sıvadı.

’‘100 Things Challenge’’ adını verdiği projesi, onu hayata döndürecekti.

Listene ne koyarsan, osun!

Hedef şuydu:

Bir yıl boyunca seçtiği 100 eşyayla yaşayacak ve başka bir şeye gerçekten ihtiyacı olup olmadığını test edecekti.

2008’den  2009 yılına kadar  sürdürdüğü bu zorlu mücadelesinde, mutlu ve iyi bir hayat için 100 eşya bile fazla.

Öyle ki, yanına aldığı 100 eşya arasında doğru dürüst kullanmadıkları vardı.

Bazen, listeye almayı unuttuğu eşyalara ihtiyaç duyar gibi olsa da, bunun eski bir alışkanlık olduğunu hemen anladı, onlarsız da yaşamayı başardı.

Kendisiyle birlikte, başlangıçta projeye çekimser yaklaşan eşine ve daha sonra onu takip eden yüz binlerce kişiye aynı cesaret ve inancı verdi. Az eşyanın mutluluk getirdiğini öğretti.

Bruno listesine parmak arası terlik, dünya haritası, yedi tane tişört, yağmurluk, kemer, Patagonya termal pantolonu, en sevdiği kahve kupası, sevdiği albümler gibi hayatta kalmak için gayet tali sayılabilecek eşyalar almış.

İhtiyaçı olduğuna inandığı her şeyi, büyük bir dikkat ve sabırla yazdığına ve listeyi artık nihayetlendirdiğine inandığında, toplamda 96 eşya yazabildiğini görmüş ve söylenmeye başlamış: ’“Her şeyi aldım işte, şimdi dört eşya daha mı bulmam lazım?

O dört eşya da listeye ’‘lüks tüketim’’ kategorisinden girmiş.

Bruno, insanların listelerine bakarak karakter analizinin de mümkün olduğunu düşünüyor. Kendi listesini, ’‘cool’’ buluyor.

Bruno’nun listesi pek çok insana ilham verdi ve kendi listesini oluşturmasını sağladı.

Twitter ve Facebook’’ta ’‘100 Things Challenge’’ sayfaları açıldı, deneyimler paylaşıldı.

’‘Eğer bir şeye gerçekten ihtiyaç duyarsanız, listeye onu almak için en sevdiğiniz başka bir şeyi çıkarmalısınız’’ gibi yeni kurallar getirildi. Bruno, kendi listelerindeki sayıyı artırmak için pazarlık yapan heveslilere, Burada amaç sayı değil, özgürlük  diyerek telkinde bulundu.

Şu an başta ABD olmak üzere pek çok ülkede, projeye katılan insanlar seçtikleri 100 eşyayla yaşıyor ve hepsi de bunun gerçekten ’‘heyecan ve huzur verici bir deneyim’’ olduğu konusunda hemfikir.