Sıkıntılar içinde hayatı değerlendirme

Ömrünün kısa ve uzun olmasından şikâyet eden insanların sayısı hiç de az değildir. Ölümün korkusu, insanların hayatını dolu dolu yaşayamamaları, bunun üzerine karşısına çıkan problem ve sıkıntılar eşliğindeki her olay onu şikâyet atmosferine itmektedir. Acaba bu şikâyet edenler, o kısa ve uzun ömürlerini tam değerlendirip yaşayabiliyorlar mı? Oysa ki önemli olan ömrün uzunluğu kısalığı değil,

K. KEMAL METE 07 Eylül 2018 YAŞAM

Ömrünün kısa ve uzun olmasından şikâyet eden insanların sayısı hiç de az değildir. Ölümün korkusu, insanların hayatını dolu dolu yaşayamamaları, bunun üzerine karşısına çıkan problem ve sıkıntılar eşliğindeki her olay onu şikâyet atmosferine itmektedir.

Acaba bu şikâyet edenler, o kısa ve uzun ömürlerini tam değerlendirip yaşayabiliyorlar mı? Oysa ki önemli olan ömrün uzunluğu kısalığı değil, hayat denen yaşamın ve içinde bulunan ömrün veya yaşadığımız anların değerlendirilerek verimli ve yaşanılır bir hale getirilmesi değil midir? İnsanın elinde olmasa da kendisi için planlanan yaşam serüveninde her şey yerli yerine oturmuş durumdadır.

Bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık dönemlerini ömrünün yettiği kadarıyla kısa veya uzun olmak üzere safa safa geçirmekte ve dünyadaki ömrünün bitişine doğruda zaman su gibi hızlı bir şekilde akıp gitmektedir. Bu safhalar yaratılış itibariyle elimizde olmadığı gibi durdurulması da kullandığımız iradenin kapsamı içerisinde mümkün olamayacağı şeklinde gözükmektedir.

Bu evrelerde ilahi bir sistem vardır. Sistem hayatın akışı içerisinde uygulamalarını yerine getirmektedir. Bazen hatıraların düşünüldüğü anlarda, bazen de bir sözün konuşmanın arkasından, aklımıza sık sık gelmese de geldiği andan itibaren, hayatın bu safhalarını tekrar yaşamak isteği uyanmış, bitmesin diye durdurmak, yavaşlatmak ya da tekrar geriye gitmek arzusunu ve düşüncesini hayal etmişizdir.

Ne kadar tatlı bir hayal olup bizi mutlu etse de kurulan bu sisteme gücümüz yetmeyeceği gibi (istesek de istemesek de) ilahi bir kanun düzeni olduğundan uymak zorunluluğumuz vardır. Bu sistem ister kısa ister uzun bir ömrü temsil etsin; burada kimsenin şikâyet etme gibi bir hakkı ve lüksü bulunmamaktır. Bizim şikâyetlerimiz zamanı iyi kullanamadığımızdan ve bu zaman dilimi içerisinde yitirdiklerimizden kaynaklanmaktadır.

İnsan hayatın şartlarına ayak uydururken onun için verilen ömrün kısa ve uzun oluşuna bakmadan hayatını devam ettirmeli, her türlü güzellik ve zorluk karşısında bile şikâyet etmeden yaşamalıdır. Şikâyet tarzı, hayatın kalitesini düşüreceğinden insanın mutlu yaşamasına da engeldir.

Demek ki insan sistemli düşünme, sistemli çalışma ve çalışmada süreklilik gibi maddi ve manevi değerleriyle birlikte bu konularda tecrübe kazanmış yüksek şeylere talip olmalı, bu yol üzerindeki mesafeleri adım adım atarak ve katlayarak gitmelidir. Ama insanların pek çoğu böyle şeylere iltifat etmediği gibi alâka da duymaz çok da umursamaz.

Hep anı yaşamak ister. Diğer bir deyişle ‘gündelikçidir’  Veya günü birlik yaşamaktadır. Böyle olunca da kısa ve uzun ömürler, hayatın yaşama bakan zaman dilimi içerisinde insanların şikâyetlerini dile getiren ve devamlılık arz eden bir durum haline gelmiştir. Bence, en kestirme ve neticeye götüren en yakın yol da yine bu yoldur. Bir kısım güçlükleri olsa da, hayat hiç de iddia edildiği gibi fena değildir. Yaşam boyunca zaman zaman bir kısım sıkıntılar, bir kısım hayal kırıklıklarıyla karşılaşılabilir.