Müslümanların parmakla imtihânı

Dünya mü’min için bir dâr-ı imtihândır. Bu imtihanı kazabilmesi için de akla gelebilecek her şeyle imtihân edilir. Malıyla, canıyla ve sevdikleriyle. Kulluk, bu imtihân sırrında gizlidir. Onun için imtihân edilir zaten. Rabbi karşısında duruşunun anlaşılması için. Bu imtihânların sonunda kulluğunu ispat edip edemediği anlaşılır mü’minin. Mükâfat ve ceza ona göre gelir ahirette. Ülkemizin son 50

SAİD GÜL 16 Aralık 2017 YAŞAM

Dünya mü’min için bir dâr-ı imtihândır. Bu imtihanı kazabilmesi için de akla gelebilecek her şeyle imtihân edilir. Malıyla, canıyla ve sevdikleriyle. Kulluk, bu imtihân sırrında gizlidir.

Onun için imtihân edilir zaten. Rabbi karşısında duruşunun anlaşılması için. Bu imtihânların sonunda kulluğunu ispat edip edemediği anlaşılır mü’minin. Mükâfat ve ceza ona göre gelir ahirette.

Ülkemizin son 50 senesine damgasını vuran bir takım gelişmeler vardır. Bunlardan birisi de bu ülkenin mü’minlerinin sembolik özelliği olan parmak işaretleridir.

Kendisini ve inancını ifâde etmek için kullandıkları bu parmaklar, onların aslında nasıl bir imtihân sürecinden geçtiğini gösterir. Zira mü’minin parmaklarla imtihânı çok ibretlik bir hâl almıştır ülkemizde.

Parmaklar yüce kitâbımızda beş yerde zikredilir. İki yerde ‘Esâbia’ (parmak) manası kullanılırken, parmak ucu anlamını taşıyan ‘Benân’ (2 yerde) ve ‘enâmile’ (1 yerde) kavramlarıyla da farklı konular anlatılır. Kelimelerde ihtilaf olsa da verilen mesaj ihtilaf kabul etmez.

Oysa Kur’anın her ayetinden farklı manalar çıkaran günümüz Müslümanları, parmaklarını da yıllarca farklı şeyleri ifâde etmek için kullandılar. ‘Ümmetimin ihtilâfı rahmettir’ sözüne sığındılar adeta. Oysa hadis bile olup olmadığı bilinmeyen bu sözün te’vili, farklı parmak işaretleri olmasa gerekti.

Başparmağını kaldırdı kimisi, kendini ve inancını ifade etmek için. Oysa bunu, Roma kralları da yapmıştı. Arena’da savaştırdıkları gladyatörlerin kaderini belirlemek için.

Havacılıkta da ‘herşey yolunda’ mânasına başparmak kalkardı. Bir mü’min için şu imtihân dünyasında herşeyin yolunda olması, başkalarının kaderine hükmetmek kadar tehlikeliydi halbuki. O halde bu işaret niye yapılırdı ki?

Orijinal bir dinin mensupları kendisi gibi düşünmeyenlere alternatif üretme peşinde koştu hep. Başparmağı beğenmeyenler, onun yerine şahadet parmağını kaldırdı.

Bu parmak ‘teşehhüd miktarı’ bir süreden daha uzun havada kaldı memleketimizde ve mü’minler arasında birçok gruba bir yenisi daha dâhil oldu. İhtilâfı iyice körükledi.

Adeta bu iki zihniyetin birliğini sağlarmışçasına kimileri de bu iki parmağı birden kaldırdı. Adeta havaya silah doğrultuyorlardı bu işaretle. Bu iki parmağın gösterdiği işaretin arkasında kanlı bir yapılanma olduğu anlaşılmalıydı halbuki.

Neticesinde ‘ Elhamdülillah Mü’minim’ diyenler, kendisiyle aynı inancı paylaşanlara bu iki parmaklarıyla simgeledikleri namluları doğrulttular bu ülkede.

Bu semboller yetmezmiş gibi, işaret parmağıyla orta parmağın birlikte sembolize ettikleri bir işaret vardı sırada. V harfi. Oysa bunun, 20. yüzyılın başlarında İngiltere’de demir işçilerinin protesto işareti olduğunu ve daha sonra yine İngiliz başbakanın Almanlar üzerinde II. Dünya Savaşı’nda kazandığı zaferi (victory) simgelediğini düşünmeden. Çanakkale’de İngiliz pilotları da vatanıma karşı zafer elde edeceğini göstermek için bu iki parmağı kaldırmıştı.

Her ne kadar ABD’deki kullanılış mânasıyla ‘barış’ simgelenmek istense de, bu işaretle hiç barış gelmedi ülkemize ve dünyaya.

Bu ülkenin mü’minleri kendini neyle ifâde etmeliydi? İşaretlerle mi bu din anlatılmalıydı? Yıllarca başparmağını kaldıranlar, sanki o parmağı dinlendirmeye almışçasına, onu indirip diğer dört parmağı kaldırdılar bu sefer.

Ezilen dünya Müslümanlarıyla dayanışma içinde olduğunu bu dört parmakla anlatırken, kendi ülkesinde ki inançlı insanlara akla hayale gelmeyecek zulümlere imza attılar.

Parmak enflasyonunun yaşandığı ülkemizde heavy metalcilerin işaretlerine benzeyen bir işaretle daha tanıştı memleket. Kökü Azerbaycan’a dayanan bu hareket, başparmak, orta ve yüzük parmaklarının ön tarafta birleşmesiyle yapılıyordu. İşaret ve serçe parmakları da havaya bakıyordu.

Sanki mevcut işaretler yetmiyormuş gibi. ABD eski başkanının seçim sonrası benzer bir işareti (meşhur Mano Cornuta işareti) yaptığını gören bu grup, onun da kendilerinden olduğunu zanneden bir cehâlet sergilediler. Oysa her işaretin ülkelere göre farklı anlamları vardı.

O da bunu seçmenlerine doğrultup işaret dilindeki anlamıyla ‘Sizi seviyorum’ demek istemişti sadece. Aynı işareti satanistler de şeytanı ve boynuzlarını sembolize etmek için kullanırlardı. Sadece üç parmağı önde birleştirerek değil, avuçiçine gömerek.

Yıllarca falancalar falan parmaklarını, filancalar da filan parmaklarını kaldırdı bu ülkede. Oysa hepsinin parmak işaretleri konusunda buluştukları bir ortak payda vardı. O da şehadet (işaret) parmağını karşısındakileri suçlamak ve karalamak için onlara doğrultmak.

Oysa sadece bir şehadet parmağı karşıyı gösterirken, kendisine doğrulttuğu üç parmak da adeta kendi suçluluğunu haykırıyordu yüzüne. ‘Elâlem bir suçluysa bu ihtilâfta sen üç kat suçlusun dostum’ diyordu bu parmaklar kendi lisân-ı hâlleriyle.

Ah şu yurdumun müslümanları. Beş parmakla bile türlü türlü imtihândan geçtiler yıllarca. Oysa parmakların en güzel ifâdesi neydi biliyor musunuz? Kendi parmaklarımız değil karşımızdakilerin, hatta düşmanlarımızın parmağıyla göstereceği bir ifâdeydi.

Şehâdet parmağını bize doğrultup ‘Şu ne faydalı bir insan ve ne güzel bir mü’min’ dediği işaret olmalıydı. Parmakla gösterilen bir mü’min olabilmek. Esas imtihân o zaman kazanılırdı işte.